~ 3. Bölüm ~ Sonsuzluk

730 74 9
                                    

Evettt olaylar gelişmeye başladı :) multimedya da Nefes Ulaş varrr :)) İyi okumalar :* :*

Hazır olmak... Neye hazır olmalıyım? Ölüme? Acıya? Yoksa acı çekerek ölmeye mi? Sırtımda olması gerekenden fazla sorumluluk taşıdığımı hissediyorum. Ama aklıma babamın içinde bulunduğu durum gelince duraksıyorum. Bizim şuan burada olmamızın nedeni ya da annemin şuan o herifin altında olmasının nedeni babamdı. Olayları bilmesem de tahmin edebiliyordum. Zaten zenginiz. Ve babamın parayla alakalı isteyebileceği tek şey daha fazla para olabilir. Mantıklı bir açıklama yapmasını isterdim. Bizim neden burada olduğumuzu anlatacak bir açıklama. Şuan öyle bir boşluktayım ki. Yani sonsuzluğun ya da boşluğun içinde gibi hissediyorum. Ne düşünürsem düşüneyim bir yere kadar devam ediyor ve kesiliyor. Devamını getiremiyorum. Zaten şu çatı katında günlerdir yaptığım şeyler sırasıyla; su içmek, bir şeyler yemek ve düşünmek. Aklıma farklı senaryolar gelse de hiç birini babama konduramıyorum. Aklından ne geçerek böyle saçma işlere bulaştığını bilmiyorum. Nasıl burada olduğumuzu bir kenara atarsak düşünecek başka bir şey ortaya çıkıyor. Buradan nasıl çıkacağız? İşte bahsettiğim sonsuzluk burada başlıyor. Ya çıkacağız ya da öleceğiz. Buradan çıkmak... Çıksam bile hiçbir şey olamamış gibi annemsiz ve babamsız yeni bir hayat yaşayamam ki. Veya buradan bir şekilde kaçsam asla kurtulamayacağım. Aslında çıkamayacağım bile. İşte boşluk. İşte sonsuzluk. Bu hissettiklerim nasıl biliyor musunuz? Tıpkı diğer insanların düşündükleri gibi. Her insan ölecek. Ve herkes öleceği zamanı düşünmüştür. Kimisi ölmekten korkmuştur. Kimisi de öldükten sonra neler olacağını düşünmüştür. Öldükten sonra iki seçenek var. Cennet ya da cehennem... Tamam, ikisinden birine gittik ya sonra ne olacak? Sonsuza kadar orada mı kalacağız? Sonsuzluk ne kadar uzun sürecek? Devamı yok. Kimse bilmiyor. İşte bende şuan burada ne yapacağımı ya da sonumun ne olacağını bilmiyorum. İçimi kaplayan belirsizlik ve umutsuzluk beni daha da kötü bir ruh haline sok- Bir dakika... O ses... O ses neydi? Patlama sesi olduğunu anlamam biraz zamanımı aldı. Beynim kilitlenmiş halde kendimi boşlukta gibi hissediyorum. Aslında şuan çok korkmuyordum. Çünkü normal zamanlarda da düzenli aralıklarla patlama sesi gelirdi. Ama onun buraya yaklaşan hayvanları korkutmak için kurulan bir sistem olduğunu düşünmüştüm. Ama bu patlama sesi çok yakındı. Sanki biri beynime ateş açmış ve onun saliselik sesini duymuş gibiydim. Ama ardından gelen çığlık sesi... İşte bunu hemen anladım. Babamın çığlıydı bu. Hala devam ediyordu. Ama artık kesik kesik geliyordu ses. Galiba anneme bir şeyler olmuştu. Bu katlanabileceğimden daha büyük bir acıydı. Şuan en iyi yaptığım şeyi yapamıyordum. Düşünemiyordum. Sadece ağlıyordum. Ve ardından bir el daha silah sesi geldi. Lanet olsun! Çığlık sesi kesildi. Babam... Babamda mı? Beni hayatta tu - derken bir kez daha aynı ses geldi. Ama bu sefer ardı ardına gelen sesler gittikçe yaklaşıyordu. Şuan yaşadığım duyguların bir tanesini bile herhangi bir kelimeye dökmem imkânsız... Sadece boşluk... Sesler gittikçe yaklaşırken çığlık atmaya başladım. "Çığlıklar atıyorum ama olmuyor bana yardım eden tek kişi yok. Belki de onlarca adam sesimi duyuyordur? Ama bana uzatılan tek bir yardım eli yok."diye düşünürken beni bıraktıkları küçük çatı katında bir tıkırtı oluştu. Heyecanla ve birazda korkuyla doğrulurken ağzımdaki bezden ve ellerimde ki ipten kurtulmak istiyordum. Kapının kilidi gürültülü bir şekilde açılıp kapı yavaşça aralandı. Çatı katı oldukça karanlık olduğundan yüzünü tam seçemiyordum. Ama kapının açılmasıyla birlikte esen hafif rüzgâr burnuma tapılası bir koku getirdi. Yeni biçilmiş çim kokusunu andıran baharatlı bir koku vardı üzerinde. Onunla ilgili algılayabildiğim tek şey bile beni heyecanlandırmaya yetmişti. Ama kimdi bu çocuk? Ve neden buradaydı?

...

Küçük bir delik var. Çatı katına güneş ışığının girebildiği küçük bir delik. Onun sayesinde bazı şeyleri net olmasa da görebiliyorum. Mesela önceden bana getirilen yemeği görebiliyordum. Ve şimdi görebildiğim tek şey kar maskesine benzer bir şey takmış bir adam. Ve kar maskesinin aksine kırmızı bir bluz - Kahretsin! O kırmızı bir bluz değil kırmızı lekelerden oluşan beyaz bir bluz. Bunu gördüğüm andan yerimden mümkün olmasa da biraz kıpırdanmaya çalıştım. Adam sanki birazdan oyuncağıyla oynayacakmış gibi bana boş boş bakıyordu. Yapacak hiçbir şeyim kalmadığının farkına vardığımda bende ona boş boş bakmaya başladım. Artık ne yapacaksa yapsın diye düşünürken birden yanıma daha da yaklaştı. Bu küçük odada duyulan tek ses benim nefes alış-verişlerimdi. Ama o, o kadar yakınıma gelmişti ki artık onun benimkinin aksine çok sakin olan nefesini duyabiliyordum. Kokusunu alabiliyordum. Ama başında kar maskesi olduğu için yüzünü göremiyordum. Sakin bir şekilde başımın arkasında düğümlenmiş olan ve salyalarım yüzünden ıslanmış olan bezi çözdü. Yüzüme dokundu. Dokunduğu anda irkildim. Elleri dudaklarımda dolandı. Gözlerimi sımsıkı kapatıp bana ne yapacağını bekliyordum. Lanet olsun öldürecekse bir an önce öldürsün. Tecavüz edecekse...

...

Ağlamaya başladığımı, yanaklarımdaki ıslaklığı silen elleri sayesinde anladım. Daha fazla yaşamak istemiyordum. Ama kurtulmak için hiçbir şey yapmıyordum. Bu adamın kim olduğunu bilmiyordum. Tek bildiğim siyah takım elbiseli adamlardan farklı olduğu. Ya da onların başında ki heriften farklı olduğu... Nefesini tekrar tenimde hissettiğimde içim ürperdi. Derin bir nefes aldım. Ama çok fazla ağladığım için nefesimi kesik kesik vermek zorunda kaldım. Her iliğimde korkuyu hissettiğim için galiba ona da korkuyu yansıttım. Yağlanmış, iğrenç saçlarımı okşayarak sadece

" ağlama " dedi.

Bu ses hayatımda duyduğum en farklı sesti. Kadifemsi yumuşaklığının yanında keskin bir kararlılık içeren sesi, tekrar derin bir nefes almama sebep oldu. İçimden ona sorular sormak geliyordu. Bana ne yapacağını öğrenmek istiyordum. Ama sadece onu dinlemek, kokusunu içime çekmek istedim. Çok fena halde saçmalamaya başladığımı fark ettiğim anda onu, ipler yüzünden birleşmiş olan iki elimle, ittirdim. Çömelmiş olduğu için dengesi kaybetti. Kesik nefesimin yettiği kadar

" benden ne istiyorsun? " dedim.

Belki de içinden söylediklerime ya da yaptıklarıma gülüyordur. Ama şu aptal kar maskesi yüzünden hiçbir şey göremiyordum. Acınası halde göründüğümü düşünürken o, onu ittirdiğim için düştüğü yerden kalktı.

Ve sadece " hadi gidiyoruz " dedi ve ellerimdeki ipleri çözdü.

NEFESİM OLDUĞUN İÇİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin