~2. Bölüm ~ Güzelim

831 80 13
                                    

Hayatıma kattığı hareket... Ya da hayatımı mahvedecek bir hareket... Evet, işte o hareketi yaptım. Kapıyı aralamak beklide hayatımı mahvedecek. Tamam. İsteseler kapıyı kırabilirler ama öyle olsaydı şuan hepsine ben sebep olmuşum gibi hissetmezdim. Zaten herkes bekliyordu bugünü. Ben içten içe vicdan azabı çekerken, araba durdu. Siyah takım elbiseli adam yanındaki adamlarla bir şeyler fısıldaştı. Ve beni bir yere doğru sürüklemeye başladılar.

...

Başımın çevresine ağzıma denk gelecek şeklide bir bez var. Çığlık atmama ve konuşmama engel olan bir bez. Ve getirildiğim yer bir çatı katı. Gün ışığını almasını sağlayan tek şey ufak bir delik. Bu oda beni tekrardan düşüncelere daldırdı. Ailem nerede? Bana ne yapacaklar? Kapının dışında konuşan iki adamın sesi düşüncelerimi ve kafamın içindeki soru işaretlerini savurdu. Ses çok net gelmese de galiba

" Patron kıza iyi bakmamızı söyledi, onu en son kullanıp Orhan Ulaş 'ı şah-mat edecekmiş. " Dediklerini duydum.

Bana ne yapabilirler ki diye düşünürken, diğer adam tüm sorularımın cevabını verdi. " acaba bizde biraz eğlenebilir miyiz şu fıstıkla?" deyince yanaklarımda hissettiğim serinlik ve ıslaklıkla ağladığımın farkına vardım. Bugün belki de hayatımın dönüm noktasıydı. Ama beni daha çok korkutan buradan kurtulamayacak olmamdı. Bana kim yardım edebilirdi ki? Yokluğumu fark edecek arkadaşlarım ya da bir sevgilim olmadı. Ama doğru ya, paramın yokluğunu hissedecek arkadaşlarım ve maalesef bir tanede sevgilim var. Belki onlar endişelenir ve polise falan danışırlar. Filmlerde böyle olmaz mı? Kızın yakın arkadaşları onu defalarca arar ve ulaşamayınca endişelenip polisi ararlar, polis onları bulur. Mutlu son. Zenginliğim sayesinde mutlu olduğumu sandığım bir hayatım vardı, peki ya sonum? Kendimi teselli etmeye çalışıyorum. Ama beni teselli edecek tek neden, en ufak bir umu ışığı dahi yok. Çünkü beni kurtarmalarını umabileceğim kişilerde burada zaten. Ama bir dakika... Ailemde burada değil mi? Ya onlara ne olacak?

...

Düşüncelerin içinden çıkamayıp, uyumayı tercih etmişim. Beni uyandıran kişiyse siyah takım elbiseli adam bozuntusuydu. Yemek getirmiş. Ne de olsa bana iyi bakmaları lazım. Yüzüne pis bir sırıtış yerleştirerek,

"Bunları bitir ki, bu gece enerjik olasın" dedi.

Önce bilerlerimi sonrada ağzımda ki bezi çözer çözmez adamın suratına tükürdüm. Aslında bunu bir filmde görmüştüm. Adamın elinin tersiyle yüzünü yavaşça sildi ve o iğrenç gülümsemesini büyüttü.

"Ah güzelim, bu yemekler bitecek, eh ne de olsa senin için kolay bir gece olmayacak." Dedi ve kapıyı kilitleyerek beni düşüncelerimle baş başa bıraktı.

...

Aşağıdan gelen sesle irkildim. Bir kadın ve erkek sesi geliyordu. Bu seslerin annemle babama ait olduğunu anlamam çok uzun sürmedi. Neler olduğunu çok merak ediyordum. Kıvrıldığım yerden doğruldum ve elimdeki iplere bir kez daha lanet okudum. Olduğum yerde tepinirsem ve ses çıkarmaya başlarsam adamlar beni duyup yanıma gelebilirlerdi. Bu yüzden olağan gücümle bağırmaya, her ne kadar ağzımdaki bez yüzünden homurtu gibi çıksa da, ayrıca tepinmeye devam ettim. Kendimi oradan oraya yuvarlayıp vücudumu duvara vuruyordum. Ya da kalkabildiğim kadar ayağa kalkıp birleşik olan ellerimi yumruk yapıp duvara sert darbeler geçirmeye çalışıyordum. Ailem için yapabileceğim şeyin bundan fazlası olamaması canımı, duvara vurduğum zamankinden daha çok acıtıyordu. O yüzden daha fazla ve elimden geldiğince daha hızlı vurmaya devam ettim. Tüm bu kötü olaylardan dolayı çok bozuk olan sinirlerim daha da gerildi. İçimi daha da huzursuzca bir duygu kapladı. Çünkü bu yaptıklarımın ne faydası var? Sanki buraya gelseler hemen beni çözecekler ve bende hiçbir şey olmamış gibi ailemi kurtaracağım. Adamları buraya getirmek için yaptığım o kadar şey aslında o kadar gereksizdi ki. Tıpkı sudan çıkmış bir balığın hissettiği şeyler gibiydi hissettiklerim. Birden seni hayata bağlaya şeyden kopuyorsun. Onun ki su benimki ise ailem. Birden onlardan koparıldım ve şimdi de balığın oksijene verdiği tepki benim yaşadıklarıma verdiğim tepkiyle aynı. Hatta o kadar benzer ki o da sudan çıkınca kendini yerden yere vuruyor bende... Bunları düşündüğüm kısa zaman diliminde bir adam içeri girdi ve

"Derdin ne senin başın zaten beladayken neden kendini daha zor duruma düşürüyorsun?" Dedi.

Yanıt vermedim aslında ağzımdaki bez yüzünden veremedim. Ama verecek mantıklı bir cevabımın olduğu söylenemezdi. Ben yine de homurdanmaya devam ederek ağzımda ki bez parçasından kurtulmak istiyordum. Adam bir süre ruh hastası görmüş gibi baksa da sonradan bezi çıkarmayı akıl etti. Açtığı andan şuursuzca 'annem nerede? Babam nerede? Ne yaptınız onlara?' gibi soruları peş peşe sıralayınca zaten iğrenç bir durumda olan psikolojim daha da berbat bir hale geldi. Ve adamın söylediklerinden sonra kendimi gerçek anlamıyla 'şuursuz ve ruh hastası' gibi hissettim.

"Babanla annen aşağıda küçük, baban yani anneni sözle bile taciz edilmesine dayanamayan adam, şuan annenin patronun altında nasıl zevk çığlıkları attığını izliyor. Ve küçük, hazır ol yakında sıra sana da gelecek ve baban hepsini en ince ayrıntısına kadar izleyecek. Patronu kandırmak neymiş görsün."

NEFESİM OLDUĞUN İÇİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin