2.

23 2 4
                                    

Multimedia : Baran - Be Jahannam

Acı oradaydı.
Arasında, kanlı toprak parçaları olan uzun tırnaklarını etime batırmış, silemeyeceğim izleri tenime yapıştırıyordu.

Acı tüm gerçekliğiyle karşımdaydı.

Toprak yığının altında yatan, hareketsiz bedenin varlığıda acı kadar gerçekti.

Üşüyordum.
Cayır cayır üşüyordum ve ısınmaya çalışırsam yanacaktım, olduğum gibi kalırsamda donacaktım.
En acı olanı ise, asla ölemeyecektim.

Bir insan acıdan ölebilir miydi?

Yeterince acı çekmiyor muydum?

Uzun tırnaklarını etime gömen bu acı, beni niye öldürmüyordu?

Yıkık beden hala arkamdaydı.

Lara'nın dağ gibi duran, devrilmez adamı, devrilmiş ruhuyla arkamda duruyordu.

Doğrulurken eklemlerimden çıkan bir kaç çıtlama sesi, burada saatlerce böyle oturduğumu belli ediyordu.

Tekrar mezara bakmadım, arkamdaki, dağ  gibi dik duran, devrik adama hiç bakmadım.
Ağzımdan tek bir söz çıkmadı.
Zaten konuşmaya çalışsam sesim bana ihanet edecek, çekildiği kavuktan çıkmayacaktı.

Bir haftadır o kavuktaydı ve çıkmaya niyeti yoktu.

Mezarlığın kocaman, sürgülü demir kapısından çıkarken, bu kapının altında ezilip ölmek istedim bir an için.

Affan'ın, mezarlığın hemen önünde duran siyah Dacia Duster'ının ön koltuğuna bindim.

Kafamı arabanın rahat koltuğuna yaslarken düşüncesizdim.

İnat etmeyecektim, avuntular sıralamayacaktım. Hayatta en değer verdiğim ölü kişinin isteğini yapmayıp, ömür boyu vicdanımda bir katranla yaşayamazdım.

Ne olacak, nasıl olacak bilmiyordum ama hayatın, zamanın akışı ve kader buradaydı.
Yanımda.

Affan'ı mezardan çıkarken gördüm.
Simsiyah ve uzun kabanıyla Azrail gibiydi.
Ama biliyordum. Affan Azrail kadar merhametli değildi.
Ben de değildim.

Kötülüğümüz neye karşıydı bilmiyorum ama elimizden Lara'yı alan hayat, merhamet edemeyeceğimiz kadar gaddar davranmıştı bize.

Affan hakkında pek bir şey bilmiyordum.
Lara'nın onun hakkında anlattıkları ise tamamen aralarındaki bağın ve aşkın parçalarıydı.

Devrik ruhlu, dik bedenli adam yanımda yerini aldığında siyah aracýnýı çoktan çalıştırmış, evimizin olduğu kenar mahalleye girmişti.
Bu araba, bu mahalleye çok sık gelmesine rağmen hiçbir zaman buraya ayak uyduramamıştı.

Dış cephesinin turuncu boyası soyulmuş gecekondumuzun önünde durduğumuzda sessizliğimi korudum.

"Alman gerekenleri al."
Ruhu devrilen adamın, sesi ayaktaydı.
"Ev sahibiyle konuştum."

Kuru bir öksürükle sesimi kavuğundan çıkarmaya çalıştım.
Boğazım acıyordu.

"Burada yaşay-"

KATRE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin