Sabahın sıcak ışıkları ile gözlerimi araladığımda Matthew ve annem odamda oradan oraya dönüyorlardı.
‘’Hey,hey n’oluyor burada? Biraz sakin olun’’
‘’Alexaa, günaydın tatlım. Eşyalarını hazırlıyorduk, ıhmm… bir şişe daha su istermisin? ‘’
‘’Anne dur biraz. Size de günaydın’’
Derken yüzümde buruk bir gülümseme yerleşti. İstemsizce.
Annemleri bir daha göremeyebilirim. Bu benim sonum olabilir. Ya da tüm hayatım boyunca kendimi karantinaya alabilirim. Herkesin iyiliği için. Belki ailemin bile dışladığı ‘’LANETLİ’’ biri olabilirim.
‘’Tatlım, aşağıda kahvaltın hazır. Acele et araştırma ödevine geç kalmanı istemem.’’
Yataktan hızlıca kalkarak üstüme sabahlığımı geçirdim. Matthew’in saçlarını karıştırıp hızlıca aşağıya indim.
Babam masada gazete okuyordu. Sandalyeyi çekip ben de oturdum. Babam okuduğu haberi bitirince nihayet bana döndü.
‘’Tatlım sanırım bugün tehlikeli bir göreve çıkıyorsun.’’
‘’Ihmm… şey, evet baba bugün DewMountain’e gidiyoruz.’’
‘’Annen dün akşam anlattı Alexa. Pek desteklemesem de senin sözünde duracağına inanıyorum. Beni yanıltma kızım.’’
Babam ne kadar uyarı verse de ben sesindeki şefkatten beni ne kadar önemsediğini anlayabiliyordum.
‘’Çıkmam gerek baba geç kalmak istemem.’’
Yanağına öpücük kondurup çantamı almak üzere odama yöneldim.
Merdivenlerden çıkıp içeriye girdiğimde annem ve Matthew odadan çıkmışlardı.
Çantam yatağımın üstünde beni ve çıkacağımız zorlu görevi bekliyordu.
Hızlıca sırtıma geçirip aşağıya indim.
Son bir kez annemi, babamı ve Matthew’i öptükten sonra kapıya yöneldim.
-
Bütün sınıf okulun önünde koçu bekliyordu. Natalie ve Hailey de hazırlanmışlardı. Sırtlarında çantaları ve ellerinde ceketleri ile göreve hazır gibiydiler. Sanırım…
Yanlarına yaklaşıp bende beklemeye başladım.
Nihayet koç geldiğinde bineceğimiz otobüs de kapılarını bize açtı. Cam kenarına yerleştim. Yanıma Hailey geldi. Natalie’yi ekmiş gibi olmamak için onu da arkaya oturttuk. Yol boyunca cam kenarından Natalie ile konuştuk. Hailey de arada sırada bize katılıyordu ama genellikle tırnaklarını kemirmekle meşguldü. Hava da ne tesadüfse tam da korku kokuyordu. Yani benim tırsacağım türden. Yol kıvrılarak DewMountain’e uzanırken bende başımı Hailey’in omzuna koydum. Amacım biraz kestirmekti ama başıma gelecekleri düşünmekten maalesef uyuyamıyordum. Bende uyumaktan vazgeçip yolu izlemeye devam ettim. Ormana yaklaştığımızı belli eden sisler çoğalmış dışarıdan kurtların ulama sesleri geliyordu. Ben de hiç korkmadığım için(!) başımı iyice ceketime doğru çektim. Hailey’de bana eşlik ederken koç konuşmaya başladı:
‘’Ormana 100 metreden az kaldı. Toparlanın, otobüsten herkes indikten sonra sizleri beklemeden gideceğiz. Çadırlarınızı ve ateşinizi kendiniz hazırlayacaksınız. Bir hafta sonra sizleri almaya geleceğiz. Umarım hayatta kalırsınız, ve ıhmm… şey araştırmalarınızı da unutmayın. Şimdiden herkese başarılar.’’
Koçun bu destekleyici sözlerinden sonra beremi kafama geçirip çantamı topladım.
Otobüs ormanın girişinde bizi indirirken havanın uyunamayacak kadar soğuk olduğunu fark etmem ışık hızından bile hızlı oldu.
Natalie ve Hailey ilerlerken bende çadır kurmak için yer ve ateş yakmak için kuru odunlar arıyordum.
Sınıftaki diğer arkadaşlarım ise çoktan odunları bulmuş yakmaya çalışıyorlardı.
‘’Kızlar ben biraz kuru odun aramaya çıkacağım. Şey… biri benimle gelmek ister mi ? ‘’
‘’Sanırım biz burada kalıp çadır kurmaya çalışacağız.’’
''Tamam. Ben bir saate kalmaz dönerim. Eğer dönmezsem beni merak edin, başıma bir şeyler gelmiş olabilir.''
Çantama yiyecek bir şeyler attıktan sonra ormanın su olmayan tarafına doğru yürümeye başladım. Ne de olsa kuru dallar burada olurdu herhalde.
Ormanda ilerlerken havanın kararmaya başladığını fark ettim. Çok yorulmuş ve susamıştım. Önüme gelen herhangi sıvı bir şeyi içebilecek haldeydim ki bu isteyeceğim son şeydi.
Başımı çevirip sağa bakınca kocaman bir göl gördüm.
Tanrım bu bir oyun muydu?
Göle doğru ilerlemeye başladım. Yansımam... ah çok güzel...
Su, çok istiyorum. Çok susadım, bu bir cennet gibi... Tam bir avuç su alacaktım ki annemin söylediği aklıma geldi:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haunter Palace
Genç Kız EdebiyatıMerhaba ben Alexa Perry. Hayatım yaklaşık bir iki gün önce değişti. Adım, evet adımın anlamı ''İnsanlığın koruyucusu ve yardımcısı.''. Ne diyordum? Evet hayatım... ''Tanrım, Hailey biraz daha yavaşlar mısın ? '' ''Alexa yapma ama sadece koşuyoruz...