İyi okumalar.
Satır arası yorum yapmayı unutmayın."Majesteleriii veliaht prens teşrif ettileeer." Bir ses bağırdı ve büyük kapılar gürültülü bir sesle açıldı.
Jimin sesten rahatsız olmuştu. Onlarda kapı ve pencereler yoktu. Huzur ve barış hâkimdi. Deniz insanları savaş taraftarı değildi. Hiç olmamıştı. Çünkü farkındaydılar ki savaşlarda en çok acı çekenler halktı.
Büyük adımlar atan Yoongi'nin arkasından minik adımlar atarak yürüdü. Deniz insanları karaya çıkabilirdi. Ancak bu yasaktı. Kendi iyilikleri için. Jimin ilk defa bir çift bacağa sahip oluyordu. Saraya kadar gelirken zorlanmıştı. Yürümek ne zor şeydi. Dengede durmakta bile zorlanıyordu. Hafiften bacakları titriyordu. Kenarda duran bir sütuna tutundu. Yoksa bu gidişle düşecekti.
"Oğlum!" Kalktı tahtından heybetli adam. Oğlunu ne zamandır görmüyordu. Çok özlemiş çok aramıştı. Kollarını açarak kocaman sarıldı Yoongi'ye. Jimin neden bilmiyordu ama heyecanlanmıştı. Normalde mavi olan saçları altın sarısına dönüşüyordu. Sakin kalmayı denedi. O neden heyecanlanıyordu ki. Saray hayatını biliyordu zaten.
"Baba..." Yoongi de sarıldı babasına. Babası her zaman çok iyiydi sadece kraliyet işlerinden dolayı pek fazla zaman ayıramazdı Yoongi'ye. Yinede annesi o küçükken öldüğünden beri tüm yorgunluğuna rağmen her fırsatta onunla ilgilenmişti.
İstemsizce utandı Jimin. Bunda üzerindeki Yoongi'nin gömleğinin de etkisi vardı. Neyseki gömlek dizlerine kadar uzundu. Çünkü altı çıplaktı. Kral ona bir bakış atınca sütunun arkasına sindi iyice. Koskoca kıralın karşısında altı çıplak duruyordu. Tanrım yer yarılsın da içine gireyim diye düşündü.
"Oğlum, bu tatlı kokulu insan kim? Kararını değiştirip bize geri gelmeni sağlayan o mu?" Sordu merakla kral.
"Evet baba o bundan sonra benimle yaşayacak. Yakın arkadaşım kendisi. Zor durumdaydı. O yüzden onu buraya getirdim. Güvende olması için. " Elini Jimin'e doğru uzattı tutması için. Jimin neden bilmiyordu ama ona arkadaşım dediği için biraz kendini üzgün hissetti. Saçları siyaha döndü kalbini basan hüzünle. Ona uzanan beyaz eli tutarak Yoongi'nin onu çekmesine izin verdi ve yavaşça sığındığı sütundan öne doğru çıktı.
Yoongi ve babası onun renk değiştiren saçlarına bakarken hafifçe eğildi krala doğru. "Saygılarımı sunarım efendim." Yoongi eğilmekte zorlandığını farketti ve eliyle hizmetkarlara işaret yaptı. Birkaç saniye içinde uzun bir şalla gelmişlerdi. Şalı alarak minik omuzlara örttü. Şimdi Jimin in kalçası güvendeydi. Yoongi neden böyle korumacı davrandığına anlam veremedi. Başını sallayarak kafasındaki düşünceleri dağıtmaya çalıştı.
"Sanırım insan değil." Pembeye dönen saçları göstererek konuştu. Jimin çok utanıyordu. E hâlâ altı çıplaktı. Biran önce gidip birşeyler giyinmek için can atıyordu. Ayrıca Yoongi'nin de üst bedeni çıplaktı gömleğini ona verdiği için.
Sarayda büyümüş olsa bile bunu belli etmemeye çalışıyordu Jimin. Saray çalışanları kraliyet ailesiyle göz teması kurmazdı değil mi? Krala bakmamaya çalışarak başını eğdi.
"O bir deniz insanı baba. Okyanustan getirdim." Dedi Yoongi. Kral Jimin'in dibine girerek kokladı. Ne tuhaftı.
"Çok tuhaf deniz gibi kokmuyor. Oysa kitaplarda farklı bahsedilir deniz insanlarından. Yüzyıllardır ilk defa görüyorum. Varlıklarını bile unutmuştum neredeyse." Jimin'in ellerini tuttu ve onunla göz teması kurmasını sağladı. Jimin'in saçları pembeden sarıya döndü hissettiği heyecanla.
"Bunu da ilk defa görüyorum. Saçların neden sürekli renk değiştiriyor küçüğüm?" Jimin'in saçları pembe sarı karışımı oldu biranda. Yoongi babasına çok benziyordu. Yoongi de ona küçüğüm demişti. Demekki otoritesini ve sahiplenici tavrını babasından almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood in the Water (YoonMin, TaeKook)
Fanfictionİkiside geceleri ortaya çıkan yaratıklardı. İkiside yalnız ve acı doluydu. Jimin her gece taht baskısından kaçan ay ışığının aydınlattığı kayalıklarda oturarak sesi yettiğince ağlayarak şarkı söyleyen bir sirendi. (deniz erkeği) Yoongi ise her gece...