Medya: YoonMin
Satır arası yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar...
Sarayda işler çok karışıktı. Poseidon sabah uyandığında başucundaki deniz kabuğunu farketmiş ve açarak oğlunun kaydettiği anları görmüştü.
"Bu ne demek oluyor kral Jeon!" Öfkeyle kükredi.
"Lütfen sakin olun Kral Poseidon. Gençler boş bir hevesle birbirlerine kapılmışlar. Bunun bir önemi yok. Nasıl olsa biz aileler karar verdik onlara laf düşmez majesteleri."
Kralı sakinleştirmeye çalıştı kral Jeon ama nafileydi. Kral sakinleşecek gibi değildi. Oğlunun hatası yüzünden çok mahçuptu kral Jeon."Kesin yalakalığı! Senin oğlun yüzünden biricik oğlum sarayı terk etti. Onun duygularını incitti. Şimdi kim bilir prensim nerede."
Kral asasını sıkarak hüzünle iç çekti. Jimin'in varlığını denizde hissedemiyordu. Öte yandan Duygu değişimleri yüzünden bulutlar okyanusta toplanmaya başlamıştı. Akıntı ve dalgalar hızlanıyor öfkeyle karaya vuruyordu. Deniz halkı telaşlıydı. Kimse evinden çıkamıyordu. Akıntı her şeyi sürükleyip götürüyordu."Majesteleri lütfen sakin olun. Prensi bulacağız. Jungkook oğlum adamları al ve okyanusun her karışını ara." Kral Jeon emretti.
"Nafile. Oğlum okyanusta değil. Varlığını hissedemiyorum. Yasağı çiğneyip karaya çıkmış olmalı. eğer çok uzağa gitmişse onu bir daha göremeyebiliriz. Daha önce hiç denizden çıkmamıştı. O bacaklarla ne yapar? Nereye gider?" Poseidon düşündükçe deliriyordu.
"Sizinde dediğiniz gibi karaya alışık değil. Çok uzaklaşmış olamaz. Karaya çıkıp onu arayacağım. Mutlaka bulacağız." Dedi Jungkook ve kapı yanındaki hizmetkarların arasında duran Taehyung'a hüzünlü bir bakış atarak adamlarıyla saraydan çıktı.
"Endişelenme hayatım onu bulacaklar." Sahte bir üzüntü ile konuştu Ligeia. Umarım onu bir daha bulamazlar dedi içinden bu durumdan en çok hoşnut olan uydu artık krallığın bir veliahtı yoktu düğünün olup olmaması önemli değildi artık planını devreye sokabilir di yakında okyanusun tek hakimi olacak herkes önünde diz çökecekti Jimin'i arama çalışmaları böyle bir hafta devam etti.
** ** **
Vampirlerin sarayı'nda hemen hemen her şey yolunda gidiyordu. Tek bir şey dışında her şey... Yoongi'nin bastıramadığı susuzluğu ve açlığı. Gün geçtikçe teni sanki mümkünmüş gibi daha daha soluklaşıyor göz altlarında koyu halkalar meydana geliyordu. Sürekli kendini halsiz hissediyordu.
Babası ona her gece sarayın en güzel cariyelerini yolluyordu ancak midesi aç olduğu kadar kalbi doluydu. Her zaman Jimin'i düşünüyordu. Düşündükçe hem huzur buluyor hem de daha fazla acıkıyordu. Her anlamda. O yüzdendir ki son zamanlarda ondan uzak duruyordu aralarında günlük iki üç kelimeden fazla diyalog geçmiyor en az 2 metre mesafe koyuyordu aralarına.
"Ah, delireceğim!" Sarayın rengarenk güllerle dolu bahçesinde elinde bir kitapla yürüyen Yoongi'ye bakarak isyan etti Jimin. Yoongi son üç gündür onun yanına uğramıyor, onun odasına gittiği zaman da hizmetkarlar işi olduğunu söyleyip onu geri gönderiyordu. Sorun neydi? Yanlış bir şey mi yapmıştı? Saraya geldiği ilk günler Yoongi ona karşı çok ilgiliydi. Nu böyle olmayacaktı bir şeyler yapmalıydı. Hazır Yoongi'yi bahçede görmüşken harekete geçti.
Balkondan odaya oradan da sarayın geniş koridorlarına geçerek uzun merdivenleri aştı. Hızlı adımlarla Yoongi'nin arkasında belirdi. Yoongi ilk başta kitaba daldığı için şaşırsa da gülümsedi ve nefesini tuttu. Jimin'in kokusunu aldığı an içi geçiyordu. Çaktırmadan araya mesafe koymaya çalıştı ama Jimin yine dibine girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood in the Water (YoonMin, TaeKook)
Fanfictionİkiside geceleri ortaya çıkan yaratıklardı. İkiside yalnız ve acı doluydu. Jimin her gece taht baskısından kaçan ay ışığının aydınlattığı kayalıklarda oturarak sesi yettiğince ağlayarak şarkı söyleyen bir sirendi. (deniz erkeği) Yoongi ise her gece...