Medya: Yöresel kıyafetler içinde Yoongi ve Jimin. *-*
Jimin'i mavi saçlı. Yoongi'yi sarışın hayal edin.
Satır arası yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar...
Yetişkin içerik bulundurmaktadır.
Yüzüne vuran güneş ışığına araladı gözlerini kısıkça. Elini yanan gözlerine siper ederek birkaç defa kırptı gözlerini. Derince bir nefes çekti içine. Çocukluğundaki korkuyu aradı ancak bulamadı. Bulamazdı ki. Hüzünlendi gibi oldu. Ancak hatırlattı kendine.
"Beni sattı. Hiç sahip çıkıp sevmedi ki. Neden özlüyorum. Orası artık benim evim değil." Doğrularak oturdu.
"Kim?" Sordu derin sesin sahibi. Jimin korkuyla irkildi.
"Y-yoon... Y-yani majesteleri, ne zaman geldiniz?" Avucundaki çarşafı sıkarak kucağına koydu yumruklarını. Az kalsın ismiyle hitap ediyordu. Ortada bu kadar heyecanlanacak ne var diye geçirdi içinden. Kekeleyen diline lanet etti.
"Kimse yok... Adımı söyleyebilirsin." Koltuktan kalkarak Jimin'in yanına oturdu ve yaklaştı. Elinde değildi. Bu güzellik karşısında öylece uzanıyordu. Ne yapabilirdi ki ona çekilmekten başka. Kımıldayan yumuşak dudakları öpmek istedi.
"..." Jimin yanında oturmuş bir nefes uzaklıktaki prens yüzünden odaklanamıyordu. Nasıl konuşuluyordu? Bu nasıl güzellikti? Nasıl göz kamaştırıcı bir tendi? Ne demeliydi? Ne yapmalıydı? Zalim güneş ışığı tenini bir elmas gibi parlatıyordu. 'Kimse yok...' diye tekrar etti zihni.
Biçimli minik dudaklara bakarak dudaklarını yaladı yavaşça. Kalbi hızlandıkça kan akışı da hızlanıyor. Yoongi'yi içinden çıkılmaz bir duruma sokuyordu. Veliaht gözlerinin önünde acımasızca kımıldayıp dolgun dudakları yalayan ıslak dile bakarak iç çekti.
"Yoongi..." Jimin fısıldayınca herşey kopmuştu. Nasıl yumuldu altındaki dudaklara bilmiyordu ama öyle bir açlıkla yapıştı ki dolgun dudaklara bir saniye ayırmadan, dudaklarını iri dudaklara sürterek üst dudakla alt dudak arasında geçiş yapıyordu. Ziyan edecek bir saniye bile yokmuş gibi öpüyordu Yoongi.
"Ahmh..." Jimin dilini okşayarak damağını baskılayan dil yüzünden inledi. Sadece öpüşerek nasıl bu kadar zevk alabiliyordu akıl almazdı. Alt kısımlarında hafif bir sızı hissetti. Bu duygular bir ilkti. Öpüşmeyi bile bilmiyordu ki. Daha önce hiç aşık olmamış, sevmemiş, sevilmemiş sevişmemişti. Her zaman bir kuyruğu vardı, hiç bir zaman bir penise sahip olmamış kendini ellemenin hazzını yaşamamıştı.
"Mmh... Yoongi canım acıyor..." Dudaklarını ayırarak çaresiz ve muhtaç bir bakış attı. Dışardan nasıl göründüğünü bilmiyordu. Zira Yoongi karşısındaki bu ıslak dağınık görüntüyle bile gelebileceğini hissetti.
"Neresi acıyor küçüğüm." Kızılın en güzel tonuna bürünen saçlara baktı. Bir renk bir varlığa bu kadar mı yakışırdı.
"K-karnım... Aşağısı, acıyor..." Mırıldandı kısıkça. Yoongi saflığına gülümsedi. Jimin çok tatlıydı.
"Göster bana..." Fısıldadı Jimin'in yüzüne doğru. Jimin yüzüne çarpan nefes yüzünden titredi. Elini karnına koyarak alta doğru okşadı ve kasıklarında durdu. Penisini kavrayarak tuttu ve alt dudağını ısırdı. Yoongi iç çekerek onu izledi.
"İşte burası... Dokununca neden güzel hissettiriyor?" Parmaklarını sürmeye devam etti.
"Ahh... Beni deli ediyorsun..." Kendi penisini kavrayan yumuşak eli tutarak çekti ve avuç içini öperek boynuna sardı. Şimdi Jimin'in minik parmakları onun ensesini kavrıyordu.
"Daha önce bunu yapmadın değil mi, sana öğreteceğim bebeğim." Gülümseyerek Jimin'in belinden kavradı ve arkasına yastıkları dizerek sırtını yaslamasını sağladı. Şimdi Jimin daha rahattı ve yarı oturur pozisyondaydı.
Yoongi kendininki gibi ortalama boyutta olan sertleşmiş ve zevk suları sızdıran penisi kemikli elleriyle kavrayarak başparmağını ucundaki tatlı minik yarığa bastırdı. Dokunduğu anda daha çok zevk suları sızmaya başlamış ve avucuna damlamıştı. Jimin kesik kesik soluyordu nefeslerini.
"Rahatla ve nasıl yaptığımı seyret." Elindeki penisi baştan sona okşayarak çekmeye başladı.
"Ahm! Y-yoongih..." Jimin ısınan vücudu ve midesini burkan garip hisle inledi. Alt bölgelerini kavrayıp okşayan ele baktıkça yanakları kızarıyor, sıcak basıyordu. Heleki o dikkatle yüzünü seyreden keskin kızıl bakışlar yok muydu...
Kısık gözlerini tamamen yumarak başını geriye attı ve kendini prense teslim etti. Utandığı için bileğini yüzüne koydu ve havada olan yumruğunu sıktı. Diğer eliyle de işlemeli çarşafları sıkıyordu avucuna alarak. Yoongi onun bu hareketi üzerine eğilerek sıcak penisi ağzına aldı. Kızıl ve pembe saçlar ne kadar güzel diye düşündü.
"Ahgm!?" Jimin ıslak, sıcak ve yumuşak hisle inledi. Sanki bedeni eriyor buharlaşarak havaya karışıyordu. Öyle muhteşem bir zevkti ki tanımlayamıyordu. Bileğini gözlerinden indirerek dişledi inlemesini bastırmak için. Kısık gözlerle onu yiyen adama baktı.
"Kendini susturma." Yoongi Jimin'in bileğini ağzından çekerek kendi kafasına koydu yumuşak eli. "Bana tutun." Fısıldadı ve dudaklarına yaslı ıslak penise üfledi nefesini. Jimin gelen ürpertiyle parmaklarını sarı saçlara geçirerek tutundu sıkıca.
"Ahg. Ahh! Ihgm!" Yoongi keskin gözlerini zevkle kısılmış onu izleyen gözlere dikti ve kalp gibi atan penisi sonuna kadar ağzına aldı. Jimin belini kaldırarak onun boğazına çarptı ve ellerindeki sarı saçları sıktı. Artık dayanamıyordu. Birkaç gitgelde titreyen bacaklarına içinden küfrederek başını arkaya attı ve derince inleyerek içindeki beyaz yoğun sıvının çıkmasına neden oldu.
"Çok tatlı... Damarlarında akan kan gibi, o kadar tatlı ki içim geçiyor. Beni içmeden sarhoş ediyorsun..." Yoongi ağzından taşan ve yanağına da sıçramış meniyi bir havluyla silerek konuştu. Eğilerek yumuşak dolgun dudakları öptü ve aynı zamanda sağ eliyle de küçüğün bel kıvrımlarını ve bacağını okşadı yandan. Dolgun kalçayı tutarak avucunda sıktı bir kere. Şuan Jimin'n becermeyi o kadar çok istiyordu ki... Ancak küçüğün öğrenmesi gereken şeyler vardı. Alışık değildi.
"Yoongi..." Jimin kısıkça fısıldadı. Neden onun ismini sayıkladı bilmiyordu ama sanki söylemesi gerekiyormuş gibiydi. Sadece muhtaç bir şekilde prensin adını sayıkladı.
"Bebeğim..." Karşılık olarak söyledi Yoongi. Jimin'in ne istediğini biliyordu ama şuan için mümkün değildi. Eğilerek güzel boynu öptü ve yumuşak teni koklayarak kalktı.
"Uyumaya devam et, daha çok erken." Jimin'in üzerini sıkıca örterek son kez dudaklarından öptü ve odadan çıktı. Halletmesi gereken ufak bir iş vardı. Zira onunda canı yanmaya başlamıştı. Odasına geçerek Jimin'in hayalini kurdu.
Bölüm Sonu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood in the Water (YoonMin, TaeKook)
Fanfictionİkiside geceleri ortaya çıkan yaratıklardı. İkiside yalnız ve acı doluydu. Jimin her gece taht baskısından kaçan ay ışığının aydınlattığı kayalıklarda oturarak sesi yettiğince ağlayarak şarkı söyleyen bir sirendi. (deniz erkeği) Yoongi ise her gece...