7

15.7K 472 18
                                    

LÜTFEN OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN. OKUYAN HERKESE ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM 😊🙏

Yolda gördüğümüz ekip aracı ile derin bir nefes aldım. Hem zaten takip de edilmemiştik belki de onları gördüğümüzü anlamazlardı. Karakola yaklaşınca Çisem bana bakıp "of Aslı inşallah bizi görmemişlerdir ya da gördüğümüzü anlamamışlardır" dedi. Ona bakıp "bence anlamadılar yoksa takip ederlerdi" dedim. Çisem sıkıntıyla oflayıp arkasına yaslandı. Karakola geldipimizde önce ifade verdik daha sonra ise Çisem ile beraber Tamer binbaşının odasına çıktık. Binbaşı bizi görünce telaşla bize bakıp "oturun sizinle konuşacaklarım var" dedi. Çisem ve bende masanın önündeki karşılıklı iki deri sandalyeye oturduk. Çisem binbaşıya bakıp "binbaşım biz takip edilmedik ama adamlar bizi gördü mü görmedi mi bilmiyoruz" dedi. Binbaşı sıkıntıyla nefes alıp "geldiğiniz aracı bizim garajlardan birine kaldıracağız. Merak etmeyin size yeni bir araç temin ederiz. Bizden başka kim biliyor oraya gideceğinizi?" dedi. Derin bir nefes alıp "sadece biz biliyoruz. Diğer öğrencimin yanından çıkarken oraya gideceğimi söylemedim" dedim. Binbaşı bana bakıp "başka hiç kimseye söylemeyin. Köy küçük yer sizin olduğunuz öğrenilmesi kolay olur. Ben Doğukan yüzbaşıyı ve ekibini sizi koruması için birkaç haftalığına görevlendireceğim. Belki bir şekilde öğrenirlerse size zarar vermesinler" dedi. Mahçup bir şekilde binbaşıya bakıp "çok teşekkür ederiz" dedim. Çisem binbaşıya bakıp "öğrenilirse ne olur yani bize ne yapabilirler?" dedi korkuyla. Evet ya öğrenirlerse ne olacaktı. Bende korkuyla binbaşıya baktım. Binbaşı geriye yaslanıp "bakın ben bilemiyorum. Sizi korkutmak istemem ama her şey olabilir" dedi. Şaşkınca kaşlarımı çatıp "her şey derken?" dedim. Binbaşı derin bir nefes alıp "size saldırabilirler, zarar verebilirler ama korkmayın bunu engellemek için elimden geleni yapacağım. Siz sadece hiç kimseye bir şey anlatmayın sanki olaydan haberiniz yokmuş gibi davranın" dedi. Gergince geriye yaslanıp "anlıyorum dikkat edeceğiz" dedim. Çisem korktuğunu belli eden bakışlarla binbaşıya bakıyordu. Binbaşı tekrar bana bakıp "arabanın anahtarlarını bana verin size yarın sabah bir araba göndereceğim. En önemlisi ise ikiniz de yalnız başımıza bir yere gitmeyin" dedi. Sanki küçük birer çocuk gibi ikimiz de başımızı tamam anlamında salladık. Tamer masanın üzerindeki telefonla birini arayıp "Yüzbaşı Doğukan'ı buraya gönder çabuk ol" diyip telefonu kapattı. Birkaç dakika içinde Doğukan kapıyı çalıp içeriye girip "emredin komutanım" dedi. Sesini duyunca tüm bedenimin titremesi ile ona baktım. Karanlık, sert duruşunun ardında gizlediği sevgiyi ben dışarıya çıkaracaktım. Ah ne diyorum ben aptal Aslı adamla daha doğru düzgün iki cümle kurmuşluğun yok kurduğun hayallere bak. Çisem'in dik dik bakmasından gözlerimi Doğukan'dan çekip binbaşıya baktım. Binbaşı, Doğukan'a bakıp "bu günki olaydan dolayı birkaç hafta Aslı hanım ve Çisem hanımın yakın koruması olacaksınız sen ve ekibin. Evlerinin etrafına özellikle gece 5 er görevlendir. Sabahları okulun etrafına da 6 er ve sen görevlisin. Aslı hanım nereye sen oraya. Yarın sabah bir araba göndereceğim aynı arabayı kullanın yanına da 2 er al mutlaka yalnız kalmayın ne olacağı belli olmaz." dedi. Doğukan tok sesi ile" tamam komutanım" dedi. Binbaşı Çisem'e bir bakış atıp "Çisem hanımın yanına ise üsteğmen Emre Yazgıcı'yı ver zaten karakolda olduğu için güvende olacak ama lojmana giderken yanında olsun veya başka bir yere giderse onların yanına da 3 er görevlendir" dedi. Çisem'in yüzünde birkaç saniyeliğine ortaya çıkan gülümsemeyi fark edip içimden güldüm. Yine ikimiz de dört ayak üstüne düşmüştük. Doğukan baş selamı verip "anlaşıldı komutanım ben erlere ve Emre onbaşıya haber vereyim. Yirmi dakika sonrada Aslı hanımı ve Çisem hanımı evlerine bırakıp erleri yerleştiririm" dedi. Binbaşı başını sallayıp "tamam" dedikten sonra Doğukan odadan çıkmıştı.

Yaklaşık yarım saat sonra eve gelmiştik. Zaten lojmanın içi jandarma ve asker kaynıyordu bir de evin etrafında bekleyen erler vardı. Çisem içeriye girdiğinde yorgun bir bakış atıp "bir duş alacağım benden sonra da sen alırsın olur mu?" dedi. Ona bakıp "tamam kuzum sen git al ben de yemek yapayım" dedim. Çisem bana öpücük atıp duş almak için üst kata çıktı. Bende ellerimi yıkayıp mutfağa geçtim. Buzluktan köfteleri çıkarıp biraz da pirinç ıslattıktan sonra köftelerin buzunun biraz erimesi için tezgaha koydum. Mutfak masasına oturup telefonumu elime aldım ninem 3 kez aramıştı. Ninemi geri arayıp uzun uzun konuştuktan sonra pilavın suyunu koyup altını kısıp köfteleri ve ninemle konuşurken soyduğum patatesleri fırına verdim. Çisem duşunu almış, saçlarını kurutmuş mutfağa gelmişti. Bana sevinçle bakıp "çok hızlı yemek yapıyorsun heee" dedi. Gülerek ona bakıp "pilavı ve fırındaki yemeğe iyi bak hızlıca duş alıp çıkarım. Hayrına salatayı yap bari" dedim. Çisem başını sallayıp "tamam aşk hadi çabuk ol açım ben" dedi. Küçük bir kahkaha atıp yukarıya çıktım. Hızlıca bir duş alıp saçlarımı kurutup çıktım. Çisem masayı hazırlamış beni bekliyordu. Beni görünce "ay sonunda hadi hadi" diyip yemeği tabakalara koydu. Bende gülüp "sen duşta iken yemekleri ben yaptım hatırlatırım" diyip sandalyeye oturdum. Çisem eğilip yanağıma bir öpücük kondurup "bir tanesin aşkım sen bir tane" dedi. Kahkaha atıp "delisin sen" dedim. Yemekten sonra saate baktığımda akşam 7 olduğunu gördüm. Zaman ne de hızlı geçmişti. Çisem bulaşık makinesinin kapağını kapatıp "bu da bitti. Birazdan çay demlerim askerlere de veririz yazık adamlar dondu soğukta" dedi. Haklıydı, başımı sallayıp "evet ya hava zaten buz gibi" dedim. Çisem ketıla su koyup yanıma geldi. Doğukan'ın evini görebileceğim pencerenin önündeki koltuğa oturmuş eve bakıyordum. Çisem bana bakıp "sapık gibi adamı mı izliyorsun?" dedi. Öfkeyle Çisem'e bakıp "saçmalama ya evde mi diye baktım" dedim. Benimki sadece meraktandı. Çisem gülüp "evde mi bari?" dedi. Dudaklarımı büzüp "evin önünde yanında bir asker daha var bekliyorlar" dedim. Çisem merakla "nasıl bir asker?" dedi. Dikkatle adama bakıp "ışıktan fazla belli değil. Saçında bere var sadece yüzü gözüküyor kızım gel bak çaktırmadan" dedim. Çisem hızlıca yanıma gelip onlara baktı. Heyecanla parlayan gözleri ile "işte o işte Emre bak iyi bak nasıl çok yakışıklı değil miii?" dedi. Gülerek ona bakıp "az daha bağırımaya devam edersen Emre de duyacak" dedim. Dişlerini ısırıp "ay of tutamadım kendimi" dedi. Çayı demlemek için mutfağa giderken "delisin kızım sen hem de zır deli" dedim. Çisem'in kahkaha sesini duyunca bende gülüp çayı demledim. Ketla biraz daha su koyup düğmesine baştım. Çay demlenirken tepsiye bardakları dizdim. Yanına hazır kurabiyelerden de koyup demlenen çayları koydum. Şekerliği de tepsiye koyup Çisem'e "hadi gel şu kurabiye tabaklarını al da çıkalım" dedim. Hızlıca yanıma gelip tabakaları aldı. Benden önde gidip kapıyı açtı. O önden ben arkasından çıktık dışarıya. Bizi fark eden Doğukan ve Emre oturdukları yerden kalktılar. Çisem gülümseyerek "hava soğuk size çay ve kurabiye getirdik" dedi. Emre bir bana bir de Çisem'e bakıp "gerek yoktu boşa zahmet ettiniz" dedi. Doğukan da onu onaylayan şekilde "işimiz bu biz de işimizi yapıyoruz. Bize acıyıp çay getirmenize gerek yok. Eğer içmek istesek kendimiz demleriz" dedi. Öfkeyle Doğukan'a bakıp "siz içmek istemiyorsanız erler içsin" dedim. Doğukan sert bir ifade ile bana bakıp "görev başında çay keyfi yapmaya zamanımız yok Aslı hanım" dedi. Sinirle dişlerimi sıkıp Çisem'e "Çisem gel içeriye girelim bunlar iyi niyeti acıma ile karıştırıyor" dedim. Çisem dolu gözlerle bana bakıp başını salladı. Hızlı adımlara içeriye doğru yürüdü. Bende elimdeki çay dolu tepsi ile arkamı dönüp yürümeye başladım. Neydi bu adamın acıma ile derdi. Ona yapılan bir iyiliği acıma sanıyordu. Birkaç adım atmıştım ki duyulan silah sesleri ile elimdeki tepsiyi yere düşürdüm. Korkuyla etrafıma baktım. Kırılan cam sesleri ve silah sesleri ile gecenin sessizliği bozulmuştu. Öylece orada dikiliyordum. Sıcak bir elin beni kenara çekmesi ile korkuyla  beni çeken kişiye baktığımda Doğukan'ı gördüm. Bana bakıp "iyi misin?" dedi. Başımı olumlu anlamda sallayıp "iyiyim iyiyim Çisem nerede?" diyip etrafıma baktım. Etrafta bir anda çoğalan askerler vardı ama Çisem yoktu. Gözüme biriken yaşlarla yüzbaşına baktım. Elindeki tüfeğin namlusunu evin köşesinden uzatıp arka tarafa birkaç kez ateş edip bana baktı "Çisem içeriye girmişti. Emre girdi arkasından iyidir merak etme" dedi. Korkuyla etrafıma baktım. Kaldığımız evin arkası boş bir araziydi, silah sesleri oradan geliyordu. Korkuyordum hemde hiç korkmadığım kadar korkuyordum. Kaç dakika geçti bilmiyorum ama silah sesleri sustuğunda Doğukan bana baktı. Yerde oturmuş ellerim ile kulaklarımı kapatıyordum bilinçsizce. Ellerimi tutup "iyi misin?" dedi. Gözümden akan birkaç damla yaşla "bitti mi?" dedim. Doğukan başını sallayıp "bitti sakin ol lütfen" dedi beni rahatlatmaya çalışarak. Zar zor kendimi toplayıp ayağa kalktım. Yan tarafıma döndüğümde Emre'nin kucağında Çisem ile evden çıktığını gördüm. Hayır hayır Çisem'e bir şey olamazdı. Tekrar gözümden akan yaşları silip Emre'nin yanına doğru koştum. Emre'nin yanına geldiğime kanlar içinde gözleri kapalı Çisem'i görmemle dizlerimin bağı çözüldü. Başımı olumsuz anlamda sallıp "hayır hayır ona bir şey olamaz hayır" diye bağırdım. Yere düşmek üzereyken beni tutan Doğukan'a sarıldım. Emre sinirle "ambulansı arayın. Biriniz de arabayı getirin revire götürelim" diye bağırdı. Doğukan'a bakıp "iyi dedin o iyi dedin Emre yanında iyi Çisem dedin. O iyi dedin" diye bağırdım ağlayarak. Doğukan kollarımı tutup "sakin ol ona hiçbir şey olmayacak" dedi. Kolumu ondan kurtarıp "her şey benim yüzümden" dedim. Eğer o eve giderken Çisem'i peşimden sürüklemeseydim hiçbir şey olamayacaktı ona. Gelen arabaya Çisem'in yanına gittim hızlıca. Emre kucağında baygın yatan Çisem'i dikkatlice dizlerimin üstüne yatırıp direksiyonun başına geçti. Doğukan da ön koltuğa oturunca Emre gaza basıp karakola doğru sürdü. Çisem'in soğuk yüzüne elimi koydum. Hayır Allahım lütfen, lütfen ona bir şey olmasın lütfen. Yaklaşık on dakika  sonra karakola varmıştık. Emre hızlıca Çisem'i kucaklayıp revire götürdü. Bende arabadan inip onları takip ettim. Oktay bana ve kanlar içindeki Çisem'e bakıp "noldu?" diye bağırdı. Emre sinirle "vuruldu. Ambulans yolda ambulans gelene kadar yaşat onu bir şey olansın" dedi. Oktay elinde eldivenlerini eline geçirip "siz çıkın yarasına bakacağım" dedi. Başımı olumsuz anlamda sallayıp "hayır onu yalnız bırakamam" diye bağırdım. Oktay bana bakıp "bak güzelim lütfen çık. Söz veriyorum ona bir şey olmayacak" dedi. Ben ağlarken Doğukan koluma girip beni odadan çıkardı. Ağlayarak yere çöktüm. Onu yalnız bırakmıştım ona bir şey olursa kendimi affedemezdim. Ne kadar zaman geçti idrak edemiyorum ambulans sirenleri iyice yaklaşınca Doğukan'ın da yardımı ile ayağa kalktım. Oktay içeriden sedye ile çıkarken aynı zamanda karşıdan da hızlıca ambulans ekiplerini gördüm. Oktay'a bakıp "iyi mi Çisem iyi mi?" dedim. Oktay bana bakıp "bir kurşunu çıkardım ama bir tane daha var o çok derinde" dedi gözlerinden akan birkaç damla yaşı silerken. Oktay'a bakıp "nolur ona bir şey olmasın" dedim. Ecrin ambulansa taşınıp yola çıkılmıştık. Oktay hafif yaralı iki er olduğu için karakolda kalmıştı. Doğukan ben binmeden önce 'ambulansın arkasındayız geliyoruz' demişti. Sedyede baygın yatan Çisem'e baktım. Ambulansdaki doktorun "kurşun çok içeride kalbe çok yakın. Kalp ritmi git gide yavaşlıyor" demesi ile korkuyla doktora baktım. Hayır ona bir şey olmamalıydı. O bu hayatta benim kardeşim dediğim tek kişiydi onu kaybedemezdim. Gözümden akan yaşar git gide çoğalırken tek yapabildiğim dua etmekti....

Üsteğmen Emre Yazgıcı (Berk Cankat)

Üsteğmen Emre Yazgıcı (Berk Cankat)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Öğretmen Hanım Ve Yüzbaşı (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin