Veronica'dan
Babama bakıyordum. 9 numaralı hastane odasında , kolunda serumla , yüzünde oksijen maskesiyle yatan babama. Herkes , bu olaydan sonra ne kadar üzgün olduğunu söylese de hiç kimsenin öyle olmadığını biliyordum. Herkes içten içe babamın bunu hakettiğini biliyordu. Doktor elinde dosyalarla odaya girdi:
-Bayan... pardon adınız neydi?
-Veronica. Sadece Veronica.
-Peki Veronica. Ben Doktor Stephine. Bay Lodge'un durumu stabil. Kurşunu çıkarttık. Fakat kurşunun ciğerinde bıraktığı hasar geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir. Yine kontrole geleceğim.
-Teşekkürler Doktor Stephine.Ağır adımlarla arabaya doğru yürüyordum.Doktor çıktıktan sonra ben de babamın odasından çıktım. Gladys'in ölümünün şoku ile babamın bana bıraktığı dosyalarla ilgilenmeyi unutmuştum. Dosyalara göre babam , Riverdale'daki arsa ve binaların neredeyse yarısına sahipti. Olabildiğince çok bölgeye sahip olup belediye başkanlığının da verdiği yetkiyi kullanarak kasabayı yıkıp yerine yeraltı dünyasında çalışan insanlar için kumarhaneler , gizli silah ticareti yapılabilecek alanlar ve mafyalar veya tehlikeli işlerde çalışan kişiler için güvenli evler yapmayı planlıyordu. Riverdale'i yok edip burayı bir suç kasabasına dönüştürmeyi planlıyordu. Uyandığında , tüm planlarının suya düştüğünü gördüğünde tepkisinin ne olacağını merak ediyordum. İşe , babamın Riverdale'daki tapularını satışa çıkararak başladım. Babamın yanından çıkıp arabaya bindim. Tam o sırada telefonumu babamın odasında unuttuğumu farkettim. Şoföre beklemesini söyleyip hastaneye girdim. Babamın yanına geldiğimde yatakta kasılıp titriyordu. Serumu mavi renkteydi. Aman Tanrım! Birileri , serumuna zehirli bir madde enjekte etmiş olmalıydı. Bağırarak yardım çağırdım. Bir hemşire koşarak gelip durumu farketti ve serumu kapattı. Doktor odaya girip serumu aldı ve götürdü. Birkaç dakika içinde serumun içinde ne olduğunu teşhis edip zehre uygun panzehiri yeni bir serumla babama enjekte ettiler. Siyanürdü. Babam normalde dönmeye başladıktan ve ortalık sakinleştikten sonra telefonumu alıp annemi aramaya karar verdim. Babamın başucundaki masada , telefonumun hemen yanında mavi bir eldiven duruyordu. Sanırım bunun anlamını biliyordum. Annem bekleyebilirdi , şu an aranması gereken kişi Betty'di.
*******************************
Betty'den
Beyaz kenarları olan koyu kahverengi tabutu salondaki şöminenin önüne yerleştirdiler. Tabut kapalıydı çünkü Gladys'in cesedi , örtülemez bir şekilde hasar almıştı ve cenaze evi bu cesedi süsleyemezdi. Tabutun önüne çiçeklerle dolu büyük, uzun bir vazo ve bir kürsü koyuldu. Salona sandalyeler dizildi. Herkese haber de verilmişti. Cenaze iki saat sonra başlayacaktı.
Jughead'e bakmak için yukarı çıkacaktım ki ; telefon çaldı. Veronica arıyordu.
-Alo , Veronica?
-Betty , hemen hastaneye gel.
-Veronica , yine neler oluyor?
-Birisi babamı öldürmeye çalıştı.
-Aman Tanrım V! Hemen geliyorum.
Yaklaşık on dakikada hastaneye varmıştım. Girişteki sekretere , Hiram Lodge'un hangi odada kaldığını sordum. 9 Numara. Odaya girdiğimde Veronica , polislerle konuşuyordu. Polisler "Bir gelişme olursa sizi bilgilendireceğiz." deyip gittiler. Veronica oldukça üzgün görünüyordu. Kollarımı açıp ona sarıldım. Bana yaşananları anlattı. Bulduğu mavi eldiven , Gladys'in cesedinin yanında da bulunmuştu. Artık resmi olarak yeni bir seri katilimiz vardı. O an için kimse bilmese de bu kasabada en çok can alan kişi Mavi Eldiven Katili olacaktı. Üstelik bu katilin , Siyah Kapüşonlu gibi , insanları öldürmek için herhangi bir sebebi yoktu. En azından biz öyle sanıyorduk. Meğerse katil , bu kasabadaki herkesin yüzleştiği birini temsil ediyordu. Kaybettiği şeylerin intikamını almak isteyen , gözü dönmüş bir katildi.
Veronica , koridordaki kameraları izlememiz gerektiğini söyledi. Polisler kamera kayıtlarının bir kopyasını almıştı ama bize de gerekiyordu.
Kameraların olduğu odanın kapısına geldik. Kilitli olması bizim için avantajdı. At kuyruğumun arkasından , daimi yardımcım olan tel tokamı çıkartıp anahtar deliğini gevşettim. On saniyede açıldı. Veronica kapıyı kapatıp kilitledi. Hızla bilgisayarı açıp kayıtlara girdim. Veronica'nın babasını bulduğu zamana gelip birkaç dakika öncesine sardım. Görüntülerle ilgili bildiğimiz iki gerçek vardı : Birincisi , Veronica'nın odadan çıkmasından sonraki elli saniyenin silinmiş olduğu ; ikincisi , Alice'in , Veronica'nın telefonunu almak için gelmesinden otuz saniye önce odadan çıktığıydı.
************************************
Kevin'dan
Saçlarımı arkaya doğru tarayıp , siyah takım elbisemi giydim. Fangs yanıma gelip "Kev , kravatımı takar mısın?" diye sordu. Başımı onaylarcasına öne sallayıp kravatını bağladım ve ceketinin içine koydum.
Babam yanımıza gelip "Hazır mısınız ? diye sordu. "Evet"dedim.
Hepimiz aşağıya inip arabaya bindik. Cenazeye iki saat kalmıştı. Erken çıkmıştık çünkü ; Pop's'ta yemek yiyecektik. Pop's'a giderken , Riverdale General'in önünde Veronica'yı gördük. Arabasındaydı. Daha sonra arabadan inip hızla hastaneye gitti. Veronica'nın hastaneye girişinden saniyeler sonra Alice hastaneden hızlı adımlarla çıktı. Hastanenin önünden geçerken gördüğüm bu on beş saniyenin ilerde başıma neler açacağından habersizdim. Pop's'a vardık. Babam üç hamburger ve üç milkshake sipariş etti. Beklerken aklıma Betty'yi aramak ve annesinin hastanede ne işi olduğunu sormak geldi. Veronica babası için ordaydı. Peki ya Alice?
Betty'yi aradım. Cevap vermiyordu. Muhtemelen cenaze hazırlığı ile uğraşıyordur diye düşündüm. Kafede oturmuş yemeğimi yerken , giriş kapısının zili çaldı. Gelen Reggie'ydi. Babam:
-Hey Reginald! Yemekte bize katılmak ister misin?
-Teşekkür ederim Bay Keller. Paketimi alacağım. Daha sonra cenaze için hazırlanacağım.
-Peki , orada görüşürüz.
Reggie çıkarken ona el salladım. Ah! Zavallı Reggie. O sırada , bir hafta sonra tutuklanacağından habersizdi.********************************
Archie'den
Siyah renkli takım elbisemi giyip cenazeye gitmek için hazırlandım. Annem de elbiselerini giyip hazırlanmıştı.
Acı bir tebessümle bana bakıp "Hazır mısın Archie?" diye sordu. Başımı öne eğerek onayladım. "Cenazede Jughead'in sana ihtiyacı olacak."dedi. Derin bir nefes alıp kapıdan dışarıya çıkıp yan eve doğru yürümeye başladım. Henüz sadece birkaç kişi gelmişti. Toni , Cheryl , Kevin , Fangs ve Sweet Pea toplanmış , konuşuyorlardı. Kevin'ın babası ise FP'yle konuşuyordu. Konuştukları şey ise genel olarak cinayeti kimin işlemiş olabileceğiydi. Bazıları bunun , Hiram Lodge'un pis işlerinden biri olabileceğini söylüyorlardı. Bazıları , Ghoulie'lerin kasabadan intikam almak için geri döndüklerini düşünüyorlardı. Oysaki katil , hiçbirimizin daha önce tanımadığı biri olsa da yakında onu tanıyacaktık . Hatta bazılarımız fazlaca yakından tanıyacaktı. Jones evinin kapısı çalındı. Gelen Alice'ti. Biraz gergin görünüyordu. Ceketini çıkarıp bize baktı ve "Çocuklar , cenaze birazdan başlayacak. Archie , Jughead'i aşağıya getirir misin? Ayrıca Tanrı aşkına! Betty ve Veronica nerede kaldı?" dedi. Alice mutfakta hazırlık yaparken ben de Jughead'in odasına çıktım. Üstünü giyinmiş , yatağın ucunda oturuyordu. Yanına oturup sakin bir ses tonuyla sordum:
-Dostum , aşağı inmeliyiz. Hazır mısın?
-Evet Archie , sadece ben... Ben ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Kürsüde yani. Bütün gece düşündüm ama aklıma bir şey gelmedi. Annemle ilgili ne söyleyebilirim ki?
-Seni anlıyorum Jughead. Ama elbette söyleyeceğin şeyler olmalı. Kürsüye çık ve kalbinden geçenleri söyle. O an hissettiğin şeyleri.
-Haklısın Archie. Öyle yapacağım.
Aşağı indiğimizde Betty ve Veronica gelmişti. Ama yalnız değillerdi. Hermoine ,Hermosa , Pop , Vixen'lar , Serpent'ler hatta Müdür Weatherbee bile buradaydı. Salon insanlara doluydu. Sanırım cenaze başlıyordu. Herkes sandalyelere yerleşti. İlk önce kürsüye Alice çıktı ve konuşmaya başladı:
"Sevgili çocuklarımız ve dostlarımız. Bugün buraya acı verici bir olayın üzüntüsünü paylaşmak için toplandık. Jughead ve Jellybean'in annesi , FP'nin eşi Gladys Patricia Jones'u maalesef kaybettik. Bu acı kaybımızı yaşadığımız bugünde , bize destek olduğunuz için size sonsuz minnetimizi sunduğumuzu bilmenizi isterim. Şimdi düşüncelerini paylaşması için buraya Jughead Jones'u çağırıyorum. "
Jughead elinde bir kağıtla kürsüye çıktı. Kağıdı kürsünün üstüne koydu. Konuşmaya çalıştı ama olmadı. Kekelemeye başladı. Kağıdı buruşturup yere attı. Yüzünü bize çevirip "Annem , bu kasabadaki hiçbir anne gibi değildi. Anneler genellikle örgü, yemek veya çiçeklerle uğraşırken , benim annem araba ve uyuşturucularla uğraşırdı. Diğer anneler çocuklarına resim yapmayı öğretirken , benim annem bize bıçak kullanmayı öğretti. Belki de onu o yapan buydu. Farklı olmasıydı. Birkaç yıl boyunca ondan uzak kalsam da bu ikimizin iyiliği içindi. O benim annemdi , onu seviyordum. Kendisi masum biri değildi. Birçok suça karışmıştı. Onun onlarca kez kendini kaybettiğini gördüm. Özellikle Penny Peabody'yi... gözlerimin önünde vahşice katlettiğini gördüğümde belki de onun , anne olmak için uygun biri olmadığını düşündüm. Ama o artık yok ve... asla... geri dönmeyecek." Jughead'in gözleri dolmaya başladı. Betty , hızla kürsüye çıkıp Jughead'i kolundan tuttu ve kürsüden indirip bir sandalyeye oturttu.
Alice , gelenlere içki servisi yapmaya başladı. Jughead'i sakinleştirirken bir yandan da gelenleri süzüyordum. Acaba Gladys'in katili burada olabilir miydi? Babam -namı diğer- , öldürdüğü kurbanlarının çoğunun cenazesine gitmişti. Belki de katil , Gladys'in arkasında bıraktığı üzüntü ve acıyı görmek istemişti. Bu yüzden cenazeye gelmiş olabilirdi.
Ertesi gün , Riverdale Lisesi , kapılarını üç yeni öğrenciye açacaktı. Yeni sınıf arkadaşlarımızın , hayatlarımızı geri dönüşü olmayacak şekilde değiştireceğini asla tahmin edemezdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RIVERDALE After
FanfictionRiverdale'da her şey yolunda giderken beklenmedik bir vahşet herkesi korkutur. Artık her şey geri dönüşü olmayacak şekilde değişecektir. 18+ | Şiddet, Rahatsız Edici İçerik Hikayeye hakim olmak için Riverdale dizisinin ilk 4 sezonunu izledikten so...