İlk Aşk

12 4 2
                                    


Cennet...

Anne babasının ilk çocuğuydu. Bir de Cennet'ten beş yaş küçük erkek kardeşi vardı. Babası memur , annesi ev hanımıydı. Babasının alkole olan bağımlılığı çocukluğunun en büyük kabusu oldu Cennet'in. İçtiği bir yudum içki ile bile bir canavara dönüşüyordu babası...

Cennet'in çocukluğu alkol bağımlısı olan babasının evde yasattığı krizlerin içerisinde geçti. Dışarıya karşı çok iyi bir memur olan babası işten çıktıktan sonra illa ki bir meyhaneye uğrar ve eve hiçbir zaman ayık gelmezdi. Çocuklarını dövmez ama annelerine hem fiziksel hem de psikolojik şiddet uygulardı. Babasının kapıya taktığı anahtar sesini duyduklarında annesi ve kardeşiyle birlikte odalarına kaçar ve odanın kapısını kilitlerlerdi. Sarhoş gelen babası sabaha kadar kapıyı yumruklar annesine hakaretler eder, tehditler savururdu. Hatta bazen daha da ileri gider kapının camlarını kırar kan içinde kalan elleriyle kapıdan çıkardığı kırık cam parçalarını onların üzerlerine fırlatırdı. Haftada bir camcı gelirdi evlerine, yenilenirdi camlar. Ama kırılan sadece camlar olmazdı. Asla yenilenmeyecek şeyler de kırılırdı Cennet'in yüreğinde...

Bazı geceleri karakolda geçirirlerdi. Komşular gürültüden rahatsız olur, çocukların çığlıklarına acır ve karakolu ararlardı. Polisleri hep sevdi Cennet. Onlar gelince kabus bir nebze olsun sona eriyordu çünkü. Hatta birkaç kez de Cennet kendisi dayanamayıp aramıştı polisi. Gecenin üçünde dördünde... "Lütfen gelin babam annemi dövüyor..." Polisler gelir, babasını nezarete atar onları da annesinin ifadesini almak için gece yarıları polis arabasıyla karakola götürlerdi. Sabaha karşı dönerlerdi evlerine. Yerlerdeki camları temizler yatarlardı, tabii uyuyabilirlerse...

Babasını nezarette bırakıp gelmek canını çok acıtırdı Cennet'in... Kıyamazdı ona. İçki içmediği zamanlar çok iyi biriydi çünkü.

Cennet'e dünyanın en kötü insanı kim diye sorsalar, "Babam" derdi. En iyi insanı kim diye sorsalar yine "Babam" derdi. Çünkü babası içki içmediği zaman dünyanın en iyi kalpli en merhametli insanı, içki içtiğinde ise dünyanın en acımasız insanıydı...

Gece demek onun için kabus demekti. Hiç gece olsun istemezdi fakat geceler hiç bitmezdi... O uzun kabus gecelerinde belki bu gerçekten de bir kabustur der, yumruklarını sıkar, gözlerini sıkıca kapatır biraz bekler ve açardı gözlerini uyanmak için. Ama hiç birşey değişmezdi...

Her sabah önce babasının evden çıkmasını beklerlerdi. Babası, akşamki o korkunç adam değilmiş gibi takım elbisesini giyer, kravatını takar ve çıkardı evden. O dış kapının çarpma sesiyle açılırdı bütün kilitler ve hayat başlardı.

Cennet kardeşiyle birlikte okuluna gider, annesi de gece babasının yerle bir ettiği her şeyi yeniden yerle bir etmesi için toparlardı...

Öyle özenirdi ki Cennet arkadaşlarına.

Herkes, uykusunu almış, anne babaları tarafından güzelce okula uğurlanmış bir şekilde okula gelirken, Cennet sabaha kadar büyük bir fırtınanın içinde sağa sola savrulmuş gibi gelirdi. Hiçbir zaman çok çalışkan bir ögrenci olamadı Cennet. Gece uyuyamadığından çoğu zaman sınıfta uyuya kalır, kimi zamanda öğretmen ders anlatırken o, geceki kabusa tekrar dalardı...

Babasının iyi bir memur maaşı olmasına rağmen hep yokluk çekerlerdi. Maaş günlerinden bir gün önce annesi tarafından ihtiyaç listesi yapılır Cennet ve kardeşinin istediği şeyler de sırf yazılmak için o listeye yazılırdı. Cennet hep bir barbie bebek yazdırırdı. İhtiyaçlarının dışında paraları kalınca alınır belki diye. Ama o maaş hiç bir zaman o eve girmezdi. Babası maaşı alır almaz kumara yatırır, kalanıyla da meyhaneye olan borcunu öder, yeni borç yapmak için yine içer ve eve gelirdi... Ihtiyaç listesinden hiçbir ihtiyaç karşılanmazdı ve o barbie bebek hiç alınmazdı...

Aynadaki Kadın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin