Üçüncü Bölüm

14 4 2
                                    


Hani bazı geceler, sabahlar olmasın diye dua eder ya insan... Korkar güneşin doğmasından...
Güneşin doğuşuyla uğurlayacaksa sevdiğini, doya doya yaşamak ister son gecesini...
Öyledir ki bitmesini istediğin geceler hep upuzun, bitmesini istemediğin geceler ise inadına kısacıktır... Dalga geçer sanki zaman insanla...
Öyle bir sabahı sabah etmişti Cennet o gece... Ağlamaktan şişmiş gözleri ile elinde tuttuğu fotoğrafı göğsüne yaslamıştı. Pencerenin aralığından karanlık odaya yavaşça yayılan güneş ışığının yüzüne vurması ile kıstı gözlerini. Yavaşça kalkıp ışığa doğru yürüdü hafifçe perdeyi aralayarak  bir süre dışarıyı seyretti...Sokaklar bomboş, dükkanlar kapalıydı...Yeni yeni aydınlanmaya başlayan sokağın gece lambaları bile hala yanıyordu.Başını pencerenın camına dayadı ve bir süre boşluğu izledi.Yastığının altındaki telefonuna gelen mesajın cılız sesiyle  daldığı boşluktan uyandı.Heyecanla yatağına doğru yürüdü ve yastığının altından telefonunu aldı.Mesaj Mete’den gelmişti.
"Uyumadın dimi? ☺"
Hemen yatağının üzerine oturdu Cennet...
"Uyuyamadım"
"Tahmin ettim. Ben de uyuyamadım"
"Nasıl başa çıkacağım sensizlikle?"
"Halledeceğiz birlikte. "
"4 yıldır seninle hiç o kadar süre ayrı kalmamıştık. Ben sensiz ne yaparım o kadar zaman. Bu çok ağır bana."
"Sayılı gün çabuk geçer. Bu da geçecek.Ve zaten izinlerim olacak gelip gideceğim."
"Bilmiyorum, ben çok korkuyorum."
"Sen beni bensiz sevmiş bir insansın.Lise zamanlarımızı hatırla 😉"
"O zaman senin varlığınla tanışmadan sensizliğe sarılmıştım.Ama sonra sana sarıldım, şimdi tekrar yokluğuna sarılamam.Sensizlik çok zor olacak bu defa."
"Öyle mi olacak diyorsun, tabii ben daha önce hiç bensiz kalmadığım için seni bu konuda anlayamayabilirim. :)"
"Deli :) "
" :) "
" "Sensizliğin acısını sen nereden bileceksin.Sen hiç sensiz kalmadın ki" demişti İlhan İrem bir şarkısında.Yokluğunda dinleyeceğim şarkılar arasına girdi şuanda.
"Saat 07.35 olmuş annem kahvaltı hazırlıyor şimdi oturacağız.Saat 10 da seni almaya geleceğim.11.30 da otobüsüm kalkacak"
"..."
"?"
"Ağlıyorum şuan"
"Seni seviyorum"
"Ben de seni seviyorum, hem de çok."

Yanaklarından süzülen yaşlar istemsizce akıyordu Cennet’in göz pınarlarından. Mete’nin ondan istemsizce akıp gitmesi gibi... Tutamıyordu, durduramıyordu...

Mete cennetin ilk aşkı, yedi yıldır kalbinde kocaman bir yer ayırdığı tek erkekti.Yedi yılın ilk üç yılını hayaliyle yaşayarak son dört yılını ise hayalini yaşayarak geçirmişti.
Lise bittiğinde Mete ilk yıl üniversiteyi kazanmıştı.Yaşadıkları şehirde Kocaeli üniversitesi makine mühendisliği bölümüne yerleşmişti.
Cennet ise yine aynı okulda konservatuar tiyatro bölümünün sınavına girmişti. Tesadüfen bir arkadaşı tarafından yönlendirilmişti ve başvuruların son günü yetişmişti.Sınava sadece 10 günü vardı buna karar verdiğinde.Tiyatro büyük bir tutkuydu onun için ve bu yolda ilerlemeyi düşünüyordu. Mete’den bunu saklamıştı. Vakit çok dar olduğu için kendine çok fazla güvenemiyordu. Eğer bir mucize olup kazanırsa bu Mete için büyük bir sürpriz olacaktı.
Cennet sınava girdi ve kazandı.Mutluluktan havalara uçuyordu. Hemen Mete’nin yanında almıştı soluğu. Mete’ye bunu söylediğinde hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaştı.Mete cennetin tiyatro okumasını istemiyordu. ”Ben sevgilimin öyle işler yapmasını istemiyorum Cennet”dedi.Cennet çok şaşırmıştı. Birkaç kez üstelemeye çalışsa da Mete’nin tavrı kesindi. Hatta “Ya tiyatro ya ben” demeye varacak kadar yokuşa sürmüştü işi. Cennet ilk hayal kırıklığını yaşamıştı.Bir tercih yapması gerekiyordu ve tiyatrocu olma hayallerini içine atarak Mete’yi tercih etti.
Bir sonra ki yıl tekrar üniversite sınavına girdi Cennet. Bu sefer Türk dili ve edebiyatı bölümünü kazanmıştı ama yaşadığı yerden çok uzakta bir üniversitede , Adana’da. Mete yine gönülsüzdü. Bu seferde çok uzak olmasını bahane etmişti. Oysa işin aslı Mete’nin Cennet’in okumasını istememesiydi. Mete’ye göre bir erkek kadından her zaman daha üstün olmalıydı.
Mete’nin anne ve babası ayrıydı.Annesi okumuş tahsilli bir kadındı. Devlet memuruydu.Babası ise bayan kuaförüydü. Ayrılmadan önce evde hep annesinin sözü geçiyordu. Annesi disiplinli bir kadındı.Evdeki kavgaları hep bu sebebten çıkardı. En sonunda babası evi terk etmişti. Mete bir annesinde bir babasında bölünmüş bir çocukluk geçirmişti. Babası hep annesinin kendinden tahsilli olduğu için anlaşamadıklarını söylerdi. Bu deneyim Mete’nin bilinçaltına yerleşmişti.  Cennet’i seviyor ve onunla ciddi düşünüyordu. Bu yüzden onun okumasına sıcak bakmiyordu. Çok bencilce bir düşünceydi ama o bunun farkında değildi. Bunu Cennet’e direk dile getiremiyordu. O yüzden Cennet’te onun bu konuda hep problem çıkarmasını anlayamıyordu.
Ama bu sefer Cennet onu dinlemek istemiyordu. Mete’den ve yaşadığı şehirden o da ayrılmak istemiyordu.Ama ailesi okulu kazanmasına çok sevinmişti.Onları hayal kırıklığına uğratmamak için okula kaydını yaptırmaya Adana’ya gitti. Mete ona bu sebepten dolayı epey tepkili ve soğuk davranmaya başlamıştı. Cennet'in oraya gittiği gün ise ilişkilerini noktaladı. Cennet zaten bilmediği bir yerdeydi, mutsuzdu hem de ayrılık acısı çekiyordu. Mete onu kendisini tercih etmediği için suçluyor bu ilişkinin bitmesine sebep olarak Cennet’i gösteriyordu. Bir dönem boyunca ayrı kaldılar ama Cennet çok üzülüyor, kendini derslerine veremiyor başarısız notlar alıyordu.  Birinci dönemin bitmesini beklemeden ani bir kararla Kocaeli’yle döndü Cennet. Okulu bıraktığını söyledi ailesine.Özellikle babası, bu durum yüzünden haftalarca konuşmadı Cennetle. Sonra Metenin karşısına çıkıp suçluymuş gibi özür diledi Cennet.Mete onu suçlu olduğuna öyle inandırmıştı ki, Cennet ise tüm saflığıyla inanmıştı ona. Mete için hayallerinden vazgeçmişti...
Ve kaldıkları yerden devam ettiler ilişkilerine.Ilk ayrılıkları olmuştu Mete ile Cennet’in. Mete üniversiteyi okurken, Cennet kendi okuyormuş gibi gururlandı onunla...
Mete dört yılın sonunda okulunu bitirdi.Stajını yaptığı şirkette işi hazırdı.Fakat önce askerliğini bitirmesi gerekiyordu.Kısa dönem olarak yapacaktı askerliğini.Acemi birliği İzmir’e çıkmıştı. Önce  orada kalacak daha sonrada usta birliğini yapmak için Iskenderun’a gidecekti.
İlk kez bu kadar uzun ayrı kalacaklardı Mete ile Cennet. İçinde bir sıkıntı vardı Cennet’in.Korkuyordu belki de Mete’yi kaybetmekten.Yokluğuna alışmaktan ve yokluğuna alıştırmaktan.
Mete onun tek umuduydu.Askerden gelince evlenecekler diye hayaller kuruyorlardı.Çocukluğundan beri hiç huzurlu bir aile ortamı olmamıştı Cennet’in ve ona o huzuru bir tek Mete vermişti. Onun yanında büyük bir huzur buluyordu.
Kavga içinde büyüyen cennet Mete ile ilişkileri boyunca kavgalardan hep uzak durmaya çalışmıştı. Sakin ve ılımlı yapısı Mete’yi ona bağlayan en büyük etkendi zaten.Mete ile mutlu ve huzurlu bir yuva hayal ediyordu Cennet.Kavga olmayacaktı onun yuvasında.Çocukları olursa, onları  kavga ederken hiç görmeyecekti...Cennet’in çocukları kendi gibi büyümeyecekti...

Saat 11.25  Otobüs Terminali

Otobüsün önündeki erkeklerle dolu kalabalık gurur naraları atıyordu. Kadınların gözleri dolu dolu, kenarda bekliyorlardı. Mete’nin annesi ise ayakta zor duruyordu.Cennet Mete’nin annesinin koluna girmiş, kendi yanan yüreğiyle annesinin yanan yüreğine su olmaya çalışıyordu.
Mete otobüsün cam kenarına oturmuş Cennetle gözlerini ayırmadan birbirlerine bakıyorlardı.Cennet bir kırpmalık bile kaçırmak istemiyordu gözlerini ondan.Söförün anahtarı çevirmesiyle çalışan otobüsün sesi cız ettirdi Cennet’in yüreğini.Mete hareket eden otobüsün camına tek elini koyarak, buğulanan gözlerini kırptı Cennet’e.Cennet gözyaşları içerisinde tebessüm etmeye çalıştı.Otobüs yavaşça uzaklaşırken gözden kaybolana kadar ayırmadı gözlerini Cennet.
Uğurladı vatana emanet ettiği sevdiğini...Yüreği yana yana, canı acıya acıya...






Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 21, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aynadaki Kadın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin