Bir armağan gibi tanrıdan bana, kış güneşinde altın kirpiklerin.

53 8 4
                                    

"Hoseok! Tanrı âşkına seni uyuz herif."

"İltifat ediyorsun bebeğim." Genç oğlanın yüzüne yerleştirdiği alay edercesine şekillenmiş olan ifâdesi, özenle kavrayarak kollarının arasına sıkıştırdığı kitaplarının yerle buluşmasını izleyen masmavi gözlere sahiplik eden bedenin, söylenircesine çoktan kaşlarını çatmasıyla iyice gülümsemesi genişlemişti. Fazlasıyla soğuk bir sabahın ardından öğle vâktinin getirdiği sıcaklıkla birlikte neredeyse her gün uğradıkları şirin bir ortam yaratan caféye kendilerini atmışlardı. Taehyung, sinirle soluyup en sonunda yerdeki kitaplarını toplayarak mavi tonlarındaki masanın üzerine yerleştirerek göz ucuyla hâlâ sırıtmakta olan arkadaşına bakmaktan kendini alıkoyamamış, "Sen gülmekten başka bir şey bilmez misin be?" diyerek en sevdiği tonlarda süslenmiş masanın yanında duran sandalyeyi inececik parmaklarıyla kavramış ve kendine çekerek oturabilmişti. Bütün kötü bakışların ve imâlı sözlerin mağduru oğlan, kendi hâlinde söylenen zârif bedenin çocukluğuna gülmek istese de biraz daha bunu sürdürmemenin en doğrusu olduğunu, yoksa bu sinir küpü arkadaşının onu öldürebileceğinden kaygıları vardı.

"Yoongi ve Namjoon hyung nerede kaldı?"

"Namjoon hyung yine yolda gelirken bir şeyleri ya kırmış ya da birine çarpmıştır ve şu an özür dilemekle meşgûldür. Yoongi ise kesin uyuyakalmıştır, uyumaktan başka işi gücü yok o çocuğun. Delireceğim." Kafasını yavaşça geriye bırakarak renksiz duvarlarla kaplamak yerine boylu boyunca camlarla süslemiş café sahibine en güzel dileklerini sunarak bakışlarını, manzaraya çevirdiğinde derin bir nefes doldurmuştu ciğerlerine; karşı yoldan, kısık gözleri ve düşük omuzlarıyla gelmekte olan Yoongi'nin varlığını fark ettiğinde hafifçe gülümseyerek yanında, tatlısını kaşıklayan çocuğa dönmüştü. "Bak, bizim uykucu geliyor. Âh, arkasında da Namjoon hyung var. Sonunda gelebilme onurunu gösterebildiler."

"Üzerine gitme çocukların Taehyung, ölmeden gelebildikleri için tebrik etmemiz gerekiyor." Aldığı cevâp karşısında göz devirerek ortamda yankılanan kısık çan sesinin eşliğinde kapı açılmış ve içeriye keskin soğuğun ardından gelen iki bedenin girişini, kaldırdığı kafasıyla beraber karşılamıştı. Her biri liseden mezun olmaya çalışan, bir an önce kendi hayatlarını kurup uzaklaşmak isteyen genç çocuklardı; aralarında sadece Namjoon ve Seokjin üniversiteyi kazanalı birkaç sene olmuş fakat kendilerinden yaşça küçük arkadaşlarını bırakmakta zorlanacaklarından, bunun konusu bile açılmamıştı. "Sizi küçük piçler. Taehyung dediklerini hâlâ duyabiliyorum, yüzüme de söylemezsin hani."

"Sürekli uyuduğun gerçeğini değiştirebilecek bir kanıtın var mı? Yok mu, evet ben de öyle düşünmüştüm." Genç oğlan kazandığı zâferle masaya iyice yaklaşmış ve café çalışanlarından birinin elinde tuttuğu tabaklarla yanlarına vardığında, çok geçmeden bardağın üstünden süzülen buharın iç yumuşatmasıyla sıcak çikolatalarını yudumlamaya başlamışlardı. Taehyung arkadaşlarının yanında, düşüncelerinden uzaklamış olduğunu hissedebiliyor ve bununla biraz olsun kendini avutabiliyordu; bir müddet dahi olsa gülebiliyordu. Buraya Jeongguk'u da getirebilmeyi ve arkadaşlarıyla tanıştırabilmeyi öylesine çok istiyordu ki, bunun düşüncesi bile kalbini titretirken gözlerini kırpıştırarak hızla bunun etkisinden uzaklaşmaya çalışmıştı; masmavi okyanusları andıran irisleri camdan dışarıda yağmakta olan yağmurun damlalarında dolaşıyorken bakış açısına giren uzun parmaklarla irkilerek geri çekilmesi uzun sürmemişti.

"He-yo! Dünya'dan Taehyung'a, nereye daldın oğlum yine sen? Aramızda kal azıcık." Namjoon çattığı kaşlarıyla karşısında dakikalardır sessizce dışarıyı izleyen küçüğünü gördüğünde derin bir nefes almış ve dayanamayarak elini, gözlerinin önüne gelecek şekille sallaması bir olmuştu; onu uzun süredir tanıyordu, kendi alt sınıfından olmasına rağmen lise yıllarının en güzel zamanlarını geçirmişti bu çocuklarla. Özellikle Taehyung'a karşı fazlasıyla dikkat çeken bir korumacılığı vardı, çektiği acının varlığını biliyordu; hepsi biliyordu ve buna hiçbiri engel olamıyordu. "Of Hyung, sen de hiç rahat bırakmıyorsun ki beni."

Gözyaşlarında Düşlerim SaklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin