Sığınırsam omzuna, geçer mi?

115 21 0
                                    


Karşısındaki bedenin esmer teninde dolaşan pırıltılı gözleri, bir mücevher gibi ışıldıyordu. Pembe tombul yanaklarında duran minik elleri, yüzünü saklamak istercesine kafasını eğiyordu; dudaklarına yerleştirdiği zârif tebessümle şekillenen hareketleri ani duygu patlamalarına yol açarken Jeongguk, Bayan Kim'in güzel görünüşüyle bakışları henüz oldukça ufak olan bebeğe takıldığında, şimdi daha rahat anlayabiliyordu bu şirinliğin nereden geldiğini.

Gördüğü en güzel kadındı Bayan Kim,

Annem...annemden sonra.

Şişkin, kısa parmaklarını sakındığı yanaklarından dizlerine yavaşça bıraktığında yanağının içini dişlemeden edememişti. Kırmızının en güzel tonlarıyla süslenmiş minik dudakları, büzülerek öne çıkmış ve ağzından yuvarlak yuvarlak kabarcıklar kendilerini ısrarla dışarıya atmaya çalışıyor; annesinden almış olduğu her hâlinden belli olan esmerliği, göz alıcı bir güzellik katıyordu ufak bebeğe.

Bu kadar güzel olmak zorunda mısın, Taehyung?

Dokunmaktan korkuyordu, yanlış bir davranışıyla zarar vermekten korkuyordu; kendi dünyasının prensesiydi o. Ufacık bir prenses. Kalbine sığdıramadığı sevgisi tüm bedenine hükmediyor, bazı vâkitler de öylesine uzun süre izliyordu ki Taehyung'u, gözlerini kapattığında yandıklarını hissediyordu. Anlamdıramayacağı bir duygu içerisinde buluyordu kendini; soluklarının kesilmesine, kalbinin titremesine sebep olan duygu, onun küçük kalbine hâyliyle ağır geliyordu. Derin bir nefes alarak, bebeğin kokusu ciğerlerinde çiçekler açtırdığında, usulca kafasını kaldırmış, kadının güzel yüzüne bakınmıştı. "Noona, kucağıma alabilir miyim?" Alçak tuttuğu ses tonunun ardından, kısa ayaklarının haddinden fazla yüksek olduğunu düşündüğü yataktan sarkıttığında, yavaşça yüz üstü dönmüş ve ayaklarının soğuk zeminle buluşmasına müsâde ederek tombik parmaklarını birbirine kenetlemiş, üzerinde gezinen bakışların önünde vişne dudaklarını büzmüştü. İşte en iyi silahını kullanıyordu; masumluk.

"L-lütfen?"

Titreyen pembelikleri, yumruk yapmaya başladığı elleri ve nemli kirpikleriyle, karşı konulamaz bir manzara sunuyordu. Genç kadın parmakları arasında tuttuğu bardağı masaya usulca bıraktığında şirin çocuğun, bebeğine olan bu ilgisine hayran kalmadan edemiyordu; rahatlıkla iki ufaklığı odada yalnız bırakıp gidebiliyor, hem de Jeongguk'un bu konuda oldukça mutlu olduğunu görebiliyordu. Yaşının aksine ciddi ve dikkatli bakışları, minik bebeğin hatlarında gezinirken defalarca bununla karşı karşıya gelmişti; sanki son bir bardak suyu kalmış olmasına rağmen bunu dünyanın en güzel çiçeğine armağan eder gibiydi, hayatını vermeye hazır gibiydi. Nârin bedenini saran siyah elbisesinin içerisinde şık olduğu her hâlinden belli olan görüntüsünden, samimi bir gülümseme belirdiğinde ince parmakları, ufak çocuğun alnına düşen yumuşak gece tonlarındaki tutamları geriye doğru yatırmış ve inci gibi düzenle dizilmiş olan dişlerini göstererek başıyla onaylamıştı.

"Elbette, bebeğim. Gidip onu kucağına vermemi ister misin?"

Nemli kirpikleri hızlıca titreşerek birbirine bağlanmış olan parmakları serbest kalmış ve dudaklarının arasından engel olamayacağı bir çığlık dökülmüştü; hayatındaki tüm şansı şu an kullanıyor olabilirdi. Bayan Kim doğum yaptığından bu yana birkaç aylık süre içinde, Jeongguk sürekli annesinden izin almadan evden kaçarak bebeğinin yanı başında yerini alıyordu.

Utanmasam beraber uyumak istediğimi söyleyeceğim...ama, ama elbet bir gün yapacağım bunu!

Zeytini andıran siyah, yuvarlak gözleri ayağa kalkan kadının hareketlerini takip ederek minik bedenin, nasıl da annesinin kucağında mutlu olduğunu izliyorken zihninde kurduğu bin bir türlü düşüncenin arasından; acaba bebek kucağında, öylece mutlu olacak mı?

Gözyaşlarında Düşlerim SaklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin