NOT:Bu bölümümüzü "Tarkan-Pare Pare" şarkısını dinleyerek okumanızı tavsiye ederiz arkadaşlar.
3 Ay Sonra..
Kum torbasına her vuruşumda gözümün önüne Feyyaz’ın bana saldırdığı andaki suratı geliyordu. Çırpınışlarımın arasında bir duvar gibi duran o hali…
Kıvanç abinin “Hadi İlkim, daha sert!” demesiyle birlikte daha sert vurmaya başladım.
1 “Hadi kızım!”
2 “Daha sert!”
3 “İşte böyle!”
Son 3 vuruştan sonra nefes nefese kalmıştım. Omuzlarıma arkadan atılan havluyla beraber arkamı döndüm. Kenan baba karşımda ifadesizce duruyordu.
“Bugünlük bu kadar yeter. Git bir duş al. Seninle bir yere gideceğiz.” Başımı onaylar şekilde salladıktan sonra yüzümdeki teri silerek odama doğru yürümeye başladım. Sıcak suyu açıp, üzerimdekileri çıkardım. Küvetin içine girdiğimde geçen 3 ayı düşündüm. Nasıl geçtiğini bile anlayamamıştım. Pek çok şey değişmişti. İlk olarak odamı değiştirmişlerdi. Kahve tonlarının hakim olduğu oda beyaza boyanmış ve mor eşyalarımla birlikte tam bir kız odası olmuştu. Herkes bana acır gibi davranmayı bırakmış, sanki gerçekten kardeşleriymişim gibi bana yeri geldiğinde kızmaya bile başlamışlardı. Ama bu benim hoşuma gidiyor, gerçekten buraya ait olduğumu hissetmemi sağlıyordu. Üstüne üstlük savunma ve saldırı sporları konusunda Kıvanç abiden ders alıyordum. Okula gidemediğim için Kenan baba bana özel hoca tutmuştu. Günümün 8 saati derslerle geçiyordu. Eski sıradan ve hareketsiz hayatımdan sonra bu hayata nasıl ayak uydurabildiğime dair en ufak bir fikrim yoktu. Bildiğim tek şey eğer annem ve babam yaşasaydı benimle gurur duyarlardı.
Duvardaki saate baktığımda 20 dakikadır burada olduğumu fark ettim. Son bir kez ufalanıp küvetten çıktım. Üstüme siyah uzun elbisemi giyip converslerimi ayağıma geçirdim. Islak saçlarımı tarayıp yandan ördüm. Kot montumu da alıp aşağı indim.
Herkes giyinmiş bir şekilde salonda duruyordu. Benim gelmemle beraber hepsi kafasını bana doğru çevirdi. Ne zamandır görmediğim o bakışla bakıyorlardı bana. Acıma? Merhamet?
Uzun zamandır üzerimde hissettiğim o bakışları dağıtan Güneş abla oldu. Yanıma gelip elimi tuttu ve “Artık hazırız.” dedi. Herkes birden ayaklandı. Neler olduğunu anlamayıp etrafa aval aval bakıyordum. Ama bir o kadar da “Nereye gidiyoruz?” sorusuna alacağım cevaptan ötürü korkuyor ve ağzımı açmıyordum. Arabalara doğru ilerlediğimizde ben Kenan babanın arabasına binmiştim. Kenan baba şoföre gerek yok gibilerinden hareket yaptı ve şoför koltuğuna geçti. Güneş ablalar da Egemen abinin arabasına binip bizi arkadan takip edeceklerdi.
Kenan babanın direksiyonu kavrayışından gergin olduğunu anlıyordum. Anlık bir cesaretle “Nereye gidiyoruz Kenan baba?” diye sordum. Fakat gözlerini bir saniye bile yoldan ayırmadan sessizliğine devam etti. Bunlar hiç hayra alamet şeyler değildi. Kafamı cama çevirdim ve yolculuk bitene kadar ağzımı bir daha açmadım.
Sallana sallana geçtiğimiz taşlı yollardan sonra durmuştuk. Etrafı inceledim fakat ağaçlardan ve çimenlerden başka bir şey göremiyordum.
Kenan babanın arabadan inmesiyle beraber etrafı incelemeyi bıraktım ve bende arabanın kapısını açıp aşağı indim. Kıvanç abi bana yaklaştı ve “Gel bakalım fıstık.” diyip elini omzuma koydu. Egemen abinin gözlerinin dolması beni daha da korkutuyordu. En sonunda Kenan babanın yürümeye başlamasıyla beraber hepimiz peşinden yürümeye başladık.
Özenle biçilmiş otların ve renk renk çiçeklerin olduğu kocaman ağaçların arasından geçtikten sonra duraksadım. Önümde ‘KADİMAN MEZARLIĞI’ yazılı bir tabela duruyordu. Demek ki herkes bu yüzden durgundu. Kenan baba bizi eşinin ve kızının mezarlarına getirmişti. Kıvanç abinin yürümeye başlamasıyla beraber ben de ilerledim.
Ama, bir saniye! Burada Ferhat ve Emel Yaman isimli mezarlıklar vardı! Ne yani? Kenan baba, benim anne ve babamın mezarını bulup kendi aile mezarlığına mı taşıtmıştı?
Kenan baba bana doğru yaklaştı ve dizlerinin üzerine çöküp ellerimi tuttu. Gözlerimi göremeyecek hale getiren yaşlar yavaşça yanağımdan süzüldü.
“Onlarla konuşmaya ihtiyacın olduğunu düşündüm?” dedi şefkatle gözlerimin içine bakarken. Kollarımı Kenan babanın boynuna doladım sıkıca sarıldım. Kenan baba öyle içten sarılıyordu ki.. Yavaşça geri çekildi ve “Biz buradayız.” diyerek arkama geçti.
Tam 6 yıldır anne ve babamın mezarına gelip onlar gittikten sonra neler yaşadığımı anlatacağımı hayal ederdim. Şimdi karşımdalardı. Ama düğümlenen boğazım ve birbirine dolandığını hissettiğim bacaklarımla bunu yapabileceğimi sanmıyordum.
Bir bebeğin ilk adımlarını atışı gibi sendeleyerek yürüyordum. Sonunda ayak uçlarına geldiğimde mezar taşına oturdum. Bir elimle babamın, bir elimle annemin toprağını avuçlayıp, sıktım.
“Sözlerime nasıl başlasam bilemedim Bay ve Bayan Yaman. Size böyle seslenmemin hoşunuza gittiğini biliyorum.” düğümlenen boğazım beni durdurmak istercesine acıyordu.
“Önce hanginizden başlayayım? Tamaam baba. ‘Benimle’ deyişini duyar gibiyim. Biliyor musun, seni çok özlüyorum. Bana her gece yüzlerce kez okuduğu hikayeleri okuyan babam yok yanımda. Beni küçükken düşürdüğü için dövdüğüm, eve gelince bana kızmanı beklerken “İyi benzetmişsin güvercinim.” diyen babam yok yanımda. Benim her düşüşümde ağlamamam için taş alıp dizini kanatan babam yok yanımda. Sınıfta okumayı ilk ben öğrendiğim için beni sırtına alıp tüm sokakta gezdiren babam yok yanımda. Çok eksiğim baba. Sırtımdaki o koskocaman ağaç yok oldu gitti. Bir daha geri gelmemek üzere…
Peki ya sen anne? Her sabah saçımı özenle ören, beslenme çantamı tıka basa dolduran “Eğer bunlar bitmezse teker teker ağzına tıkarım.” diyen, zayıfım diye kocaman çantamı sırtıma takınca “Bir rüzgar çıksa uçup gidecekmiş gibi narin duruyorsun.” diyen, her gece kokumu içine çeke çeke öpen benim güzeller güzeli annem!
“Size şarkı söylememi ister misiniz?” titreyen sesimle mırıldanmaya başladım.
“Hala dün gibi hatırlarım her anını anıların
Biraz hırçınım bu yüzden biraz hüzünlüdür hep bir yanım
Hala sızlar için için her biri yaralarımın
Dalgalıdır denizim bu yüzden Biraz ıssızdır hep kıyılarım
Bir yanar bir sönerim bir ağlar bir gülerim
Pare pare buruktur hep sevinçlerim
Dağ gibi derya gibi bende acılar şahidim şarkılar
Ne zaman ümitle hayata göz kırpsam
Çiçekler açsam kapıma dayanır sonbahar
Çok erken tanıdım çok erken tattım cilvesini kaderin
Zamansız büyüdüm şimdi kayıp çocukluk günlerim…”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH GÜVERCİN
Romance-Sen benim için bu denli önemliyken ben senin için neyim Ceyhun? -İlkim saçma sapan konuşmayı kes! -Ben senin gibilerin her gece altında inlettiği kızlardan değilim! Anla bunu! diye bağırdım gözlerim biraz daha burada durursam ağlayacağımı belli ede...