Her zamanki gibi rutin hayatıma dönmüştüm. Sabah enerjik olabildiğim kadarıyla hazırlanıp kafeye gelmiştim. İçeri girmemle Onur, koşarak yanıma gelmişti. Kardeş edasıyla sarıldık birbirimize. Bu kadar kısa sürede bana aile olmuşlardı ve aile olmak için hiçbir kan bağına gerek yoktu. Onur ile özlem giderdikten sonra Nihal teyze ve Ahmet amca ile de özlem giderdik.
"Özlem giderdiğimize göre, size sürprizim vaarr!" Şaşkın gözleri üzerimde gezerken yerimden kalktım ve içeriden hediye paketlerini getirdim. Kıraç ile Denizli sokaklarında gezerken hediyelik eşya dükkanı görmüştüm ve çok ilgimi çekmişti. İçeride yaşlı bir amca ahşap ürünler satıyordu ve dediğine göre hepsini kendi yapıyormuş.
Kıraç ile biraz bakındıktan sonra köşede duran çerçeveler dikkatimi çekince oraya yönelip incelemiştim ve en sonunda da almaya karar verip 5 tane almıştım. İlk üçüne hepimize anı kalsın diye Onur'un çektiği fotoğrafı çıkarttırıp koymuştum.
Hediye paketini ilk açan Onur olmuştu ve ıslık çalması ile teşekkürlerini dile getirmeleri bir olmuştu.
"Sağ ol canım kızım, zahmet etmene hiç gerek yoktu."
"Olur mu Nihal teyzem öyle şey, ne zahmeti."
Dış kapı açılınca hepimiz oraya yöneldik. Gelen birkaç müşteriydi. Onur gidip onlarla ilgilenmeye başladı.
"Ee hadi kalkalım biz de. Daha sonra kahve molamızda sohbetimize devam ederiz."
Ayağa kalkmamla dengemin bozulması ile yerime yeniden oturmuştum. Gözlerim bulanıklaşmaya başlayınca başımı ellerimin arasına almaya çalıştım ama vücudum uyuştuğu için yapamadım. Nihal teyzenin çığlığını duyunca ürperdim.
"Ankaaaaa! Ahmet, koş bir bardak su getir."
Yapılan telaşlar beni iyice korkutmaya başladı ama o kadar ağırlaştı ki vücudum, cevap vermek bile zor geldi, Çevremdeki her şeyi bulanık görmeye başladım.
Yanımda birileri vardı ama ayırt edemiyordum kimin olduğunu, gözlerimi kapatıp derin nefesler almaya çalıştım. Birkaç saniye sonra biri sırtımdan tutup beni dikleştirdi ve su içirdi.
"Anka abla, iyi misin? Cevap ver bana."
"Anka kızım, iyi misin. Hadi aç gözünü kızım."
Kendime biraz geldiğimi hissedince gözlerimi açtım ve görüşümün netleşmesini bekledim. Sesimi zar zor bulup konuştum. "İyiyim."
"Ah kızım, neden böyle oldun sen?" Nihal teyzenin sorusuna cevap vermeden gözlerimi etrafta gezdirdim ve herkes başıma toplanmıştı. Nihal teyze, Ahmet amca, Onur ve kafedeki birkaç müşteri.
Yerimde dikleşip biraz bekledim, daha sonra ayağa kalktım. "Ben bir elimi yüzümü yıkıyayım." Onur koluma girip bana eşlik etti. "Abla, iyisin değil mi?" Derin nefes alıp gülümsedim. "İyiyim yahu, tansiyonum düştü galiba yorgunluktan."
"Abla, gelmeseydin keşke, dinlenseydin evde. Hatta ben şimdi sana taksi çağırayım sen eve git yat dinlen."
"Sen beni, benim işimden mi gönderiyorsun?" Sesimde dalga geçtiğimin tınısı vardı. "Yok abla, olur mu öyle şey?"
Tuvalete gelince Onur'un kolundan çıkıp içeri girdim. Elimi yüzümü yıkadım. Şimdi çok daha iyiydim. Yüzümdeki enerjik gülümseme yine yerini alınca saçlarımı düzeltip dışarı çıktım. Onur hala kapının önünde beni bekliyordu. "Onur, iyiyim, hani artık işinin başına dönsen mi diyorum?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Kırığı (KİTAP OLDU)
Ficção AdolescenteEllerimi raflarda gezdirip kitaplara baktım. Tüm kitaplar özenle dizilmişti. "Kıraç burası harika, galiba ömrümün sonuna kadar burada kalabilirim." "Kalabilirsin." O karşımdaki sallanan sandalyeye oturup bana bakmaya başladı. Ben de yanına gidip otu...