Selin
"Sinan beye göre bir buçuk ay sonra cuma günü gitmeliyiz, dolunay o gün." "Neden? Vaktim yok, şimdiden gitmek istiyorum." dedi Hasan. "Biliyorum ama onun dediği gün gitmeliyiz, değil mi?" dedim Hasan'a. "Öyle ama..." dedi Hasan. "Ama o hafta sonu final var." dedi Cansu. "Evet, var. Her neyse bir buçuk ay sonra burada toplanıp dağa gidelim, olur mu Cansu, Hasan?" "Tamam. Neyle gideceğiz? Doğrusu araba ehliyeti var ama araba kullanmak istemiyorum." "Tamam tamam, o zaman otobüsle gideceğiz, biraz yürümemiz lazım, olur mu?" "Olur." dedi Cansu ve Hasan. Vedalaşıp apartmana dönmeden önce mavi yılanı tutmak için üç tane böcek yakalama ağı ve kutu aldım. Mavi yılanı tuttuktan sonra Merve'yi ziyaret edeceğim ve mavi yılanla yarasını iyileştireceğim. Önce Merve'yi aramalıyım, bunları anlatacağım Merve'ye. Apartmana dönünce domates suyu içtim, az kaldı. Cansu'ya söylemeliyim. Yarın da bale çalışması var. Öğlen olduğu için erken kalkmaya gerek yok. Şimdi Merve'yi aramak istedim ama fazla geç olabilir diye çekindim. Duş aldıktan sonra akşam yemeği yiyip uyumadan önce kitap okudum, ayla ilgili bir kitabı.Sabah oldu, uyandım. Güneş ışığı odama giriyor. Telefonuma baktım, saat dokuz. Mesaj gelmişti ama yanıt vermeden yüzümü yıkayıp kahvaltıyı hazırladım. Masaya ekmek, peynir falan getirip televizyonu açtım. Telefonuma bakıp mesajı yanıtladım. Eğer Merve için mavi yılanı kullanırsam, Hasan'ın hayatı bitecek ama eğer Hasan mavi yılanı kullanırsa Merve'yle bale yapamayacağım. Bunu tekrar tekrar düşündüm. Hasan güzel bir piyanist ve hiç kötü bir şeytan değil. Nedense onun babası bana yardım ediyor. Normalde oğluna yardım etmeli. Hasan "Babam her zaman bir şey planlıyor." diyordu. Ben de öyle hissettim. Birbirine hiç benzemeyen baba ve oğul. Birden telefonum çaldı. Kim böyle bir saatte beni arıyor diye telefonuma baktım, hemen açtım çünkü Merve'dendi. "Alo, Merve." "Günaydın Selin. Şu an müsait misin?" "Evet kahvaltı yapıyordum." "Öyle mi, ben de." diyerek güldü Merve. "Niçin bana telefon ettin?" "Sadece konuşmak istedim, sen beni aramadın, Selin." "Evet, çekindim aramaktan. Her neyse iyiymişsin." dedim. "Evet iyiyim. Sen?" "Ben de iyiyim." "Tatil olunca bale gösterisini izlemeye geleceğim." dedi Merve. "Tamam bekliyorum." dedim.
"Merve, sana bir şey anlatmak istiyorum." "Tamam dinliyorum." "İnanmak kolay değil ama inan lütfen." "Tamam." "Arkadaşımla bir şey aramaya gideceğim, senin yaralanmanı iyileştirebilirim, yani yine bale yapabileceksin." dedim. "Anladım, özel bir ilaç mı?" "Hayır mavi yılan." "Öyle isimli bir kitap okudum." dedi Merve. "Gerçekten mi?" "Evet, annem bana önerdi." "Nasıl buldun?" diye sordum. "İlginç bir hikaye ve fantastikti, ama ben fantastik konuları sevmiyorum." "Tamam, her neyse o mavi yılanı aramaya gideceğim." "Gerçekten mi, Selin?" "Evet mutlaka sana getireceğim." "Selin, benim için gitmene gerek yok, bale yapmak güzel bir şey ama vazgeçtim artık. Kendi kaderimi kabul ettim. Eğer kitabıyla aynı ise sen insan olabilirsin." dedi Merve. "Neden? Yine sahnede beraber bale yapmak istiyorum. Yanımda olmanı istiyorum." "Anladım ama hep yanındayım gibi düşünebilirsin." Merve yeni hayatını kabul ediyormuş. Bunu söylersem sevinecek diye düşünüyordum ama yanılmıştım. "Tamam Merve. Ben de seni ziyaret edeceğim, rejisörden oranın kahvesi güzel diye duydum." "Evet gelmeni dört gözle bekliyorum." dedi Merve, hiç üzgünlük yoktu sesinde. "Beni düşündüğüm için teşekkür ederim, Selin. Ama fazla naziksin, daha önce dedim değil mi?"
"Evet, dedin. Düşünceni anladım." dedim. "Bu arada rejisör nasıl?" "Değişen bir şey yok, her zamanki gibi şeytan oluyor." deyince Merve güldü. "Anladım, rejisör bana geldi." "Evet duydum, niçin sana geldi?" "Özel bir şey yok, amcasını ziyaret etmiş, bu şehirde oturuyormuş, yakın olduğu için beni de ziyaret etmiş." "Neler konuştunuz?" "Senin hakkında falan." "Benim mi hakkımda?" "Evet ve Yaprak hakkında da konuştuk." "Anladım, Yaprak'ı hatırlıyor musun?" diye sordum. "Tabii ki, ağlamıştı değil mi?" "Evet rejisör yüzünden." "Sanki senin gibi." dedi Merve. "Evet öyle. O zaman sen de ağlar mıydın?" "Evet her gün ağlardım." dedi Merve. "Bilmiyordum." "Evet söylemedim." "O gün onunla öğle yemeği yedik." deyince hemen yanıtladı Merve. "Sandviç değil mi?" "Evet öyle." diyerek güldüm. "Ben de sandviç getirirdim, o yüzden her türlü sandviçi yapabiliyorum, buranın sandviçini de ben yapıyorum." dedi Merve. "Ne güzel, sandviç ustasın." dedim. "Dalga mı geçiyorsun?" diyerek güldü Merve. "Hayır hayır, kızma." "Her neyse sen de tek başına öğle yemeği yerdin." "Evet öyleydim, Yaprak'a seslendiğim zaman senin duygunu anladım." "Şu an önceki senin yerinde Yaprak var." "Evet, ve senin yerine ben varım." "Evet. Bir gün Yaprak da bizim gibi sandviç ustası olacak." dedi Merve ve güldük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ YILAN
General FictionSelin, profesyonel bir balerin ve insan değil. Hasan, piyanist olarak çalışıyor ve o da insan değil. Delik deşik kanatları var. Selin ve Hasan insan olmak için bir yol arıyorlar. Ali, bir boksör. Boks maçı içinde özel bir an var. Koçla birlikte onu...