26

27 2 2
                                    

Sinan
Mehtaba çıkıyor, bir ağaca doğru yürüyordum. Benden daha erken gelmişti. "Merhaba Tarkan. Çok beklettim mi?" "Hayır ben de yeni geldim." dedi Tarkan, ama o siyah kedi. "Senin sayende her şeyi başarabildim, teşekkür ederim." "Neden Romane Conti alabildin? Birisiyle sözleşme mi yaptın?" "Evet yaptım, sonuç olarak apartmanımda Romane Conti'nin kutusu var." dedim. "Gerçekten mi?" "Evet gerçekten, keşke insan olsaydın beraber içebilirdik." "Şaka yapma, neyse çok iyi sözleşme yapmışsın o zaman." "Evet öyle, en iyi sonucu alabildim. Bu arada Yılmaz beyin evini çok beğenmişsin." "Evet beğendim, neden beni oraya kadar taşıdın?" dedi Tarkan. Kedinin konuşması çok komik ve henüz alışamadım. "Gezmek istiyorsun diye düşündüm." "Sadece bu mu?" "Evet, sen uzak bir yere gitmek istiyorum dedin." "Evet, biz hikaye yazdık. Bir şey fark ettim, senin yazarlık yeteneğin var, gerçekten akıllısın ama ben öldüğümde beni kandırdın." dedi Tarkan. "Evet, öyle yapmalıydım." diyerek güldüm. "O zaman işimin arasında hikaye yazmaya devam edeyim." dedim. "Evet devam etmelisin." "Bu arada ben dönmek zorunda kaldım, yani buradan ayrılacağım." dedim Tarkan'a.

"A, öyle mi? Neden?" "İşim var, burayı oğluma emanet ettim." "A, piyanist Hasan." "Evet, birkaç kez gördün." "Evet gördüm, hiç sana benzemiyor. Oğlun değil gibi." dedi Tarkan. Bunu duyunca güldüm, ama herkes öyle söylüyor. "Her neyse, seninle vedalaşmak için geldim." dedim. "Evet anlıyorum." "Sana bir şey sorabilir miyim?" "Evet, dinliyorum." dedi Tarkan. "İlham kaynağı ne? Hikaye yazmak nasıl bir şey sence? Merak ettim." diye sordum. "Hımm ben de tam bilmiyorum, ama söylersem...tanrının cüzdanından ilham kaynağını buldum. Yani, tanrı yanlışlıkla cüzdanı düşürdü ve onun içinden para değil, ilham kaynağını çaldım." dedi Tarkan. "Ciddi mi söylüyorsun?" dedim. "Evet, hikaye yazmak benim için diğer hayatım veya unuttuğum rüyalardan biri gibi, hikaye yazarken hatırlayarak yazıyorum." "Hiç anlamadım ama teşekkür ederim, maalesef rüya görmüyoruz." dedim. "Anlatabildim mi?" "Evet, merak etme." "Tamam o zaman. Ben de sana bir şey sormak istiyorum." dedi Tarkan. "Olur dinliyorum." "Her şey istediğin gibi gidiyormuş, büyük bir başarsızlık falan var mıydı?" diye sordu Tarkan. "Elbette var, açıkça söylersem yaptığım şey hemen hemen başarısızdı." "Gerçekten mi? Öyle görünmüyor." dedi Tarkan.

"Eskiden bir kaza oldu ve fazla kendime güvenmiştim, biriyle işbirliği yapmak istemezdim." dedim. "Öyle mi? Ama benimle hikaye yazdın." "Evet, eskiden biriyle bir iş yaptım, ve benim yüzünden kanatlarını kaybetti. Ondan sonra sadece kendimle çalıştım." "O kaza ne?" diye sordu bana. "Onunla bir şey aramaya gittim, biz onu bulduk ve bir şey kazandık, ama Medusa uyandı, sonra bizi gördü, kardeşim benden daha erken dikkat etti, beni korudu, onun sayesinde ben oradan kaçabildim." dedim. "Ne kazandın?" "Mavi yılanı." "A, gerçekten mi?" "Evet, bir tane kazandım ve saklamak için o dağdaki ağaca bıraktım." "Neden bıraktın?" "O zaman benim ihtiyacım yoktu, yani kardeşim için aramaya gitmiştik ama hayalimiz yıkılmıştı." dedim. "Anladım..." Biri buraya doğru yürüyerek yaklaşıyordu. "Ben yavaş yavaş gitmeliyim." dedim. "Evet ben de eve dönmek zorundayım." dedi Tarkan. Özlem buraya yaklaşıyordu. "O zaman hoşçakal, Tarkan. Birlikte geçirdiğimiz zamanı unutma." dedim. "Sen de unutma, güle güle." dedi Tarkan. Ağaçtan kalktım, kedinin ve Özlem'in sesini duydum. Bugün ay güzeldi, ay ışığı bana birkaç geceyi hatırlattı.

İşimden döndüm, burada hep yanık kokusu var ama epey alıştım. Masada üç mektup koyuluydu. Onları açıp okumaya başladım, birinci mektup Trabzon'daki kardeşimden, oğlum Trabzon'a gitmiş ve onu ziyaret etmiş. Sana hiç benzemeyen biriydi diye yazıyor. Konser turuna başlayacak, mümkünse gitmek isterim. İkinci mektup oğlumdan, önceki mektupla aynı gibi, yeni piyano öğretmeniyle tanışmış, Yılmaz bey komik biriydi. Tarkan da onu beğenmiş gibiydi. Her neyse, iyi gidiyormuş. Üçüncü mektup Selin'den, oğluma mektup verip göndertmiş. Selin, siyah kediyi ziyaret etmek için Özlem'in evine gitti. Orada beraber yemek yediler, ondan sonra yürümek için dışarı çıktılar. Tarkan, bir ağaca geldi ve orada durdu, sanki birini bekliyor gibiydi, diye yazıyor. Maalesef uzun zaman oraya gelemeyeceğim. Kağıt ve dolmakalemi elime aldım, onlara cevap yazmalıyım. Birden kapı vuruldu ve "Sinan, seni ziyaret eden biri var." dedi, kapıyı açtım. "Kim geldi?" diye sordum. Onun arkasında Murat vardı. "Merhaba Sinan. Konuşabilir miyiz?" "Evet, içeri gir." dedim. Kehribar rengi gözleriyle bana bakıyordu.









MAVİ YILAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin