Uykusuzluğun ve yorgunluğun verdiği baş ağrısıyla gözlerimi açtığım gibi sıkıca geri kapattım. Bunlar saniye, belki saliseler içinde gerçekleşmiş olsada; Suna'nın gözünden kaçmamıştı.
"Günaydın Vietnam."
Bana taktığı saçma takma isimle kollarımın altındaki yastığı biraz daha ezip hafifçe ona doğru döndüm.
Yatakta yarı uzanık bir şekilde çubuk krakeri ağzına tıkarken telefonuyla uğraşmaya devam etmişti."Banada ver."
"Ne vereyim?"
Sanki az önce hiçbir şey yemiyormuş gibi sırıtarak bana baktığında: çıplak göğsüne bir yumruk geçirmekten çekinmemiştim.
"Bu acıttı,"
Hüzünlü bir ses tonuyla konuştuğunda yataktan doğrulma zahmetine girmemiştim. Bana uzattığı krakerin hepsini alarak kaşlarını çatmasına sebep olmuştum.
Ama bu konu hakkında bir şeyler söylememişti. Gerçi dün gece o kadar çok ağlamamdan sonra buna cesaret edebileceğini düşünmüyordum.
Hayır, canımı yaktığından değildi ama bilmiyorum işte neyse ne!"Ee nasıldı?"
Yüzündeki gülümsemeyle telefonunu bıraktığında istemsizce dudaklarımı büzdüm.
Aslında çok iyiydi, tekrarını isteyebileceğim kadar hemde."Normaldi işte Suna, irdeleme."
"Çok şiirsel ifadeledin."
Dalga geçerek elimdeki krakeri verdiği gibi geri aldığında sanki çok yorgunmuşçasına boynumun altına girmişti. Şu ana kadar bir sorun olmasada boynumdan düz çizgiyle ilerlettiği sıcaklığa karşı titremiştim.
Daha fazlasını kaldıramayacağımı düşündüğüm için parmalarımı dün gece fena hâlde dağıttım saçlarına geçirdiğimde; kafasını sertçe geriye çektim."Bu gün olmaz,"
"Bence senden çok benim canım yandı."
Sızlanarak geri çekildiğinde gülmüştüm.
Haklı olabilirdi."Özür dilerim."
Saçlarını düzeltmeye yeltendiğinde bileğini tutup onu engellemiştim.
Kolunu yatağın diğer tarafına sabitlediğimden emin olduktan sonra ona daha çok yakınlaşıp dudaklarının üzerine küçük bir öpücük bıraktıktan sonra yüz hatlarının yumuşamasını izledim.
Bu onda hep işe yarıyordu."Kendini nasıl affettirmen gerektiğini biliyorsun Osamu,"
Gülmese bile kesinlikle gülmek istediğini biliyordum.
"Her zaman."
Bilginç bir sırıtmayla eski pozisyonuma geri dönerken nefesini verip doğrulmuştu.
"Yemeğe inelim mi Rintarou?"
Anlamamış bir bakışla ona döndüğümde açıklamak yerine sadece gülmekle yetinmişti.
"Rintarou?"
"Bir sorun mu var?"
"Yok tabii ki Miya."
'Miya' derken ne kadar vurgulamışsam yüzünde tuhaf bir sırıtma yerleşmişti.
Ne yani şimdide isimlerimiz üzerine mi kavga edecektik?"Rintarou sana yakışıyor."
"Miya sana daha çok yakışıyor ama."
İkimizde aynı anda meydan okurcasına gülümsediğimizde bunun yine bir şeylerin başlangıcı olduğunu biliyorduk.
"Grubun ismini değiştirmem gerekecek."
Telefonunu yavaşça eline aldığında alışkın olduğum duruma; nefesimi verip arkama yaslanarak ve hiçbir itirazda bulunmayarak karşılık vermiştim.
Ama bu sefer yenilme ihtimalim yoktu.
Her seferinde Suna'yla bir şeyleri bitirdiğimizde aynı şeye tekrar başlıyorduk."Saçma sapan yeminler etme."
Kısa uyarımı görmezden gelerek bir dakika sonra bana cevap vermişti.
"Kabul etmezsen voleybolu bırakacağımı söyledim."
Telefondan başını kaldırmayarak konuştuğunda şokla gözlerimi açtım.
Şaka falan yapıyor olmalıydı.
Çünkü kendisi de voleybol oynamayı Atsumu'nun sevdiği kadar seviyordu."Şaka yapıyorsundur umarım."
"Hayır, hadi gel Rintarou."
Yine dalga geçerken beni ayağa kaldırmak için elini uzatmıştı.
Belliydi ki şaka yapıyordu."Beni korkuttun,"
Elini tutup ayağa kalktığımda kollarını belime dolayıp başını omzuma yaslamıştı. Kollarının üzerine bıraktığım elimin birini, saçlarına götürüp biraz taradıktan sonra melodik ses tonu ne kadar kısık olsada odayı doldurmaya yetmişti.
"Ne söylersem kabul edeceğini biliyorum; yinede onayını almadan bir şeyler yapmak istemiyorum."
Söylediği şeylere ister istemez gülümsemiştim.
"Biliyorum Rin, eğleniyorum sadece."
Dudaklarımı saçlarına bastırıp sırıttım.
"En son gelen, yemeği öder."
Ondan kendimi uzaklaştırıp, yerdeki tişörtümü alırken mızmızlanmalarına kulak asmadım. Şanslıydım ki Rin yemeği ödeyecek yavaşlıkta giyiniyordu. Muhtamelen aşağıya kadar koşmaya üşenmişti.
Gülüp odadan çıktığımda önümdeki notla kaşlarımı çattım."Bottom olduğunu biliyorduk,
Rintarou's to magic dick!!"Sinirle elimdeki kağıdı buruşturduğumda arkamı döndüm.
"Rin!"
Odada keskin kahkası yankılanırken kağıdı ona fırlatmıştım.
Bu çocuk beni delirtiyordu.Hepinizin -beklemediği- smutsuz ve erken final🥳
Ne diyebilirim ki tesekkur ederim ve seviyorum sizi!!🥺💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
to my magical dick
FanfictionSuna, #osamubottomdur tarikatının kurucusudur. [sunaosa] [haikyuu] [for: yunalai☆] [tamamlandı]