Jus Primae Noctis BL (TR Çeviri ) TAMAMLANDI

Jus Primae Noctis Cilt 2, Bölüm 2

(+18 uyarı !! rızasız eylem, şüpheli rıza )

Rahatsız olanlar Lütfen Okumasın !!

***

Paris harika bir metropoldü.

Walker uzun zamandır Stonehaven'in donukluğuna ve sessizliğine alışmıştı; ona göre Paris, canlı renklerde bir rüya gibiydi --- kahkaha ve yaygara dolu bir şehirde, renkli kıyafetler giymiş kadınlar sokaklarda kalabalıklaştı, küçük gruplar halinde durdu. Tiyatrolarda parıldayan diyaloglarla oyunlar birbiri ardına sahneleniyordu ve kafeler seçkin Misafirlerin toplantılarıyla doluydu, edebiyatçılar abartılı sözcüklerle dolu doğaçlama şiirler besteledi ve teslim etti.

Wiltshire da şehrin coşkulu atmosferinden etkilenmiş gibi görünüyordu, baygın bir beyefendi olma imajı geri çekildi ve aniden tutkulu bir Galya sevgilisine dönüştü. At arabası Paris sokaklarında dolaşırken omuz omuza otururken, arabalarının penceresinden geçen çeşitli manzaraları coşkulu bir ses tonuyla sürekli olarak dinlerken, Walker açıkça belki de tüm hayatı boyunca sahip olacağı en gizemli ve büyüleyici yolculuğa çıktığını hissetti.

Paris'e gitmeden önce, Wiltshire, şehrin en iyisi olan Le Havre'deki bir terziye gitti ve walker'ı tepeden tırnağa pahalı bir kıyafetle donattı. Ceketi altın iplikle dokunmuş, keten renkli saçlarını ve gözlerini ortaya çıkarmış, yaydığı deneyimsizliğin havasını mükemmel bir şekilde maskelemiştir. Uzun boylu, heybetli figürü ve güçlü kasları, minyon Parislilerin sürekli olarak İskandinavya'dan gelen bir asilzade olarak kabul ettiği noktaya kadar daha da çarpıcı görünüyordu.

Otelin sahibi, Fransa'da bir eğlence gezisi için bulunan zengin ailelerin yavruları olduklarını ve Paris'in en ünlü dans salonu olan Weiwaweisi'yi [1] tavsiye ettiklerini varsaymıştı. Weiwaweisi Londra'da bile oldukça ünlüydü, Paris'in etek avcılarının ve sosyal kelebeklerinin en sevdiği uğrak yeri olarak ünlendi. Şu anda, ikisi o yere gidiyorlardı.

[1]:French (wéi W W Wéi sī): orijinali Fransızca/İngilizce olarak benzer bir şeybulamıyorum, içkili dans salonu gibi bir şey daha doğrusu bir nevi taverna

Wiltshire aniden önemli bir soru düşündü: "Walker, dans etmeyi biliyor musun?"

"Herhangi bir dans yapar mı?"Walker bakışlarını pencerenin ötesinde oynayan gece manzarasından çevirdi.

"İskoç dansını ya da bunun gibi bir şeyi almadığımı çok iyi biliyorsunuz, vals ya da bir çeşit saray dansı gibi dansları kastediyorum..."Walker'ın gözlerinin genişlediğini gördüğünde, Wiltshire sormaya devam etmeye gerek olmadığını biliyordu.

"Nasıl yapılacağını bilmiyorsun, değil mi?"Bir nefes aldı ve o gece herhangi bir eğlence bulabileceklerinden şüphe etmeye başladı.

Bir sürü insan arasında kalabalık bir şekilde dans salonuna girdiler. İçeri girdikten sonra, Walker merakla etrafa bakmaya devam etti, çevresinin ölçüsünü aldı-Paris toplumunun birçok statüden insanlar burada toplandı, örneğin: zengin insanlar, demi-monde kadınları, iyi doğmuş bayanlar ve yabancılar.

Dans pistinin iki tarafında oynayan bir grup vardı ve dans pisti zaten oldukça kalabalıktı. Erkekler kadınları kollarında tutuyorlardı ve karmaşık girdaplarda dönüyorlardı, vücutları sanki sevgililermiş gibi birbirine sıkıca bastırılıyordu.

"Viski?"Wiltshire, elindeki içkiyi Walker'a geçirirken gülümsedi. "Burayı sevdinmi?"Diye sordu.

Walker cevap vermedi, tüm şarabı bir yudumda bir bardağa boşalttı ve aniden gülümsemeye başladı.

"Git ve bir kadından dans etmesini iste, çünkü bir dans salonuna geldik, neden sadece bana eşlik etmek için burada oturmakla sınırlanıyorsun?"Marquess'in dans duruşuna ve hareketlerine bir göz atmak istediğini düşünerek istedi.

"Nemli avuç içi olan kadınlarla dans etmenin aksine, burada kalmayı ve size eşlik etmeyi tercih ederim."Masanın altında, Wiltshire elini Walker'a uzattı ve kendi eli ile kapladı. Marquess'in yüzündeki ifade, ilk kez aşık olan genç bir okul çocuğu gibi çok tatlıydı.

"Sadece git, bana böyle bir şey yüzünden kıskanacağımı düşündüğünü söyleme?"