4. Bölüm

1K 114 23
                                    

Kurbanlar mı? Biri bana ne olduğunu anlatacak mı yoksa tam deli olmadan burdan gitmeli miyim?

"Yıl 1949" diye söze başladı Derek."Beacon Hills her gece hayvan saldırıları yaşıyordu. Vahşi hayvan saldırıları. Ancak uzun bir zaman sonra 2 şey anlaşılmaya başladı, ölenlerin masum insan olmadığı ve  soylu ailelerden geldikleri. Her hafta avcılar toplanarak ne yapacakları hakkında düşünmüş ve yeni yeni kararlar alınmıştı. Ölenlerin aileleri araştırılmış ve hepsinin soy ağacında mutlaka bir avcı olduğu kısa sürede avcılar tarafından çözülmüştü. Kurtadamlar her zaman göründükleri gibi olmazlar eğer bir kurtadamın göz rengi yeşil olursa o, intikamcı kurtadam olarak bilinirmiş ve istediği görünüme gire bilir, hatta tam kurt bile ola bilirlermiş. Yani bizden çok farklı ve kurtadam demek bile garip olur. Gelelim nedenine. Intikam nedenleri  çok basitti. Avcıları tamamen yok etmek. Tam 2 yıl sonra 1951, 13 Nisan ve tesadüfe de bakın ki 13 Nisan Cuma günü... Evet ne diyordum... 2 yıl sonra avcılar çok iyi hazırlanmış ve intikamcı kurtadamlarla savaşmaya başlamıştı. Avcılar kurtadamlardan farksız karşılarına bir sürü gibi çıkmıştı. Onların hiylesi sonucu kurtadamlar tuzağa düşerek savaşta yenilen taraf olmuşlar. Sadece ve sadece bir kurtun sağ kaldığı söylenirmiş ve gören o ki intikamcı kurtadam Beacon Hills'e geri dönmüş."

Uzun süren sessizliği ben bozdum. "Peki Avcılar? Onlara savaştan sonra ne olmuş?"

"Bazıları burayı terk etmiş geriye kala kısımsa soğukkanlılığını koruyarak burada kalmaya devam etmiş"

Konuya o kadar dalmıştık ki okulun giderek boşaldığını fark etmemiştik.

***

Sisli sokakta yalnız yürümeye başladım. Bu gün olanlarda neydi öyle? Acaba bir rüyada mıyım? Uyansam hiç buraya gelmemiş bunları yaşamamış mı olacaktım? Kafam çok karışmıştı. Yarın Derek'in evinde toplanmamız gerekecekti. İstemeden de olsa çoktan olayların içine girmiştim. Tabi bir de Derek konusu vardı. Bir kaç gündür çalışsam da aklımdan çıkaramıyordum. Ona ne hiss ettiğimi bile bilmiyorum. Öfke mi? Sinir mi? Gıcık olma mı? Belki de tam başka bir şeydir. Tek bildiğim onun yanında garip hiss ettiğim, ondan uzaklaşmam gerektiği. Acaba Derek buraya ilk geldiğim günden beri benim hakkımda ne düşünüyordur?

**

Derek yorgun halde eve gelir gelmez kendini yatağına attı ve boş bakışlarla tavanı seyr etmeye başladı. "Hayır olamaz, olmaz. Bu kadar uzun zamandan sonra olmaz. Ben o konuyu çoktan kapatan biriyim. O duygu artık benim için çok uzak bir şey. Bir dakika ne oluyor ki bana? Acımasız kimseyi umursamayan Derek Hale'e ne oldu? Kendime gelsem iyi olacak.

***

Sabah erken kalmıştım doğrusu hiç uyumamıştım yani buna kalkmak denmez. Bütün gece efsaneleri araştırmıştım. Japon, Yunan mitolojileri ve bir kaç sıradan bilgi ama sanırım bir kaç da gerekli bilgi..

Bu gün yine benim için ağır geçecek gibi görünüyor. Kahvaltı bile etmek istemiyordum. Sadece babama erken çıkmam gerektiğini söylemiştim ama o kadar durgundu ki beni duymamıştı. "Baba? Bana sen iyi misin?" Bu kalın kitaplar senin mi? Neler oluyor?" dedim endişeyle.

"Hiç, sadece canım sıkıldı eski kitaplarla zamanımı geçiriyorum"

O kadar tedirgin bir ses tonu vardı ki hiç kimse bu yalana inanmazdı. Zaten bu aralar babam benden fazla çok şey saklamaya başlamıştı ama şu an o kadar garip bir olayın içindeyim ki sanırım babamın yalanı her neyse fazla ufak kalır. "Tamam o zaman ben okula geç kaldım çıkıyorum baba"

"Bu aralar kendine dikkat et kızım."

"Bu aralar? Neler oluyor baba?"

"Hiç, bilirsin ben hep korumacıydım"

Onaylar gibi başımı salladım ve gülümsedim.

Okulda bu gün sınavımız vardı ve ona girdikten sonra hep beraber Derek'in evine gidecektik.

"Hey meraba Lydia, Allisonla Scott nerede?"

"Scott sınavı çok aksattı Allison boş sınıfta onu çalıştırıyor. Bu arada bu gün okula 2  yeni çocuk gelmiş ama onlar da tanışmıyor. Birinin adı Harry ve eski okulunda Basketboll takım kaptanıymış. Diğeri ama kendi halinde tam bir inek. Bella sen boştaydın değil mi? Basket sever misin?" dedi gülerek.

"Sakın Lydia, sakın. Ben böyle çok rahatım. Sen beni boş ver ilk dersin ne? benimki matematik."

"Benimki lanet kimya. Oh olamaz zil çaldı. Sonra görüşürüz Bella"

Çalan zilin ardından ben de sınıfa doğru yürüdüm. Sınıfta her kes fısıltıyla bir şey konuşuyordu. Sanırım hayvan saldırıları her kesin tedirgin etmeyi çoktan başarmış. Boş bir sıraya doğru yürüdüm. Bu 2 boş sıradan başka tüm sınıf dolmuştu. Birazdan Bay Paul içeri uzun, kaslı, deri ceketli bir çocukla geldi. Çok yakışıklıydı.

"Merhaba çocuklar, bu Harry okulumuza yeni geldi. Artık kendisini burda sık-sık göreceksiniz. Boş bir sıraya otur Harry."

Giderek yaklaştığını fark ettim. Oh unutmuş tek boş sıra ben oturan sıranın tam yanındaydı. "Merhaba ben Harry" dedi fısıldayarak.

"Merhaba ben de Izabella"

Harry ile tüm ders boyu konuştuk. O kadar dalmıştım ki zilin çalmasıyla irkildim ve beni böyle gören Harry yaklaşık 5 dakika durmadan güldü. "Tanrım çok sinir bozucusun" dedim omuzuna vurarak.

"Ugh acıdı Izabella"

"Dalga geçmeyi bırak, seni arkadaşlarımla tanıştırmak istiyorum."

Daha 1 gün bile olmamıştı Harry'i tanıdığım ama o kadar yakın geliyordu ki çok iyi bir arkadaş olmuştu bana. Eskiden en iyi arkadaşların kim diye sorsalar Scott ve Stiles derdim ama şimdi aramızdaki duvar o kadar kalındı ki yıkması hiç kolay olmayacaktı. Yalanlar... Yalanlardı o duvarın hiç yıkılmamasına sebep. Sanırım biz artık bahçede kumdan kaleler hazırlayan günlerdeki arkadaşlık bağından çok uzaktık..

"Hey Izabella, orda mısın?"

"Şeyy, pardon dalmışım. Bak işte orda bizimkiler. Olamaz Derek de mi orda?"

"Derek kim? O da mı bu okuldan?"

"Şey hayır tabii ki Scott'ların eski bir arkadaşı." dedim tedirginlikle.

"Merhaba arkadaşlar bu Harry Borrow, okulumuza yeni gelmiş. Ilk dersimiz aynıydı orda tanıştık. Ben sizinle de tanıştırmak istedim."

Sırayla her kes Harry'le tanışmış ve çoktan kaynaşmıştılar. Elbette Derek'ten başka.

"Senin neyin var Derek? Neden bu kadar dikkat çekiyorsun? En azından bir selam versen olmaz mı?" dedim fısıldayarak.

"Özür dilerim Izabella. Sevgilinle tanışmak hiç içimden gelmiyor."  dedi her zamanki gibi alaylı ses tonuyla.

Ne kadar fısıldasakta sanırım Harry çoktan duymuştu.

"Hey bir sorun mu var Betty?" dedi.

"Bir şey yo-" daha lafımı bile bitirmeden. Harry'i yerde buldum.

Yüzüne yumruğu geçiren Derek çoktan okuldan çıkmıştı.

Merhaba. Bu bölüme birden ilham geldi hemen yazdım. :D keyifli okumalar xoxo
P.S 1951, 13 Nisan gerçekten Cuma günü..

Nothing To Lose |Derek Hale |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin