'🕊 | Ölüm ne büyük, ölüm ne korkunç

41 16 58
                                    

Merhabalar, oldukça duyguyla ve derinlikle yazmış olduğum bir bölümle berabersiniz. O Pammık Piremses'ten daha pammık olan ellerinizi bölümün sonundaki yıldızcıkla buluşturmayı ihmal etmeyiniz.. ♡
Ufak bir tavsiye; okurken lütfen virgüllere dikkat ederek okuyun, virgülleri daha vurgulu ve duraksayarak okumanız cümlenin anlamını büyük ölçüde değiştiriyor. Bunu deneyimli bir okuyucu olarak onaylayabilirim. Her ne ise, fazla sıktım. Size iyi okumalar... ♡

Coricc, usulca onun için ayırılmış beyaz ve soğuk odanın köşesindeki yatağın ucunda dikiliyordu. Başı dönüyor, duyduğu, gördüğü ve hatta yaptığı şeyleri idrak etmekte güçlük çekiyordu.

"Yüce Jesus.. ölüyor muyum?" Dedi bembeyaz kesilmiş elini alnına bastırıp acı içinde çattığı kaşlarını daha da sıkarken.

Diğer eliyle tutunduğu yatağın demir başlığına daha fazla yüklenip tüm ağırlığını oraya verdi ve bu ani denge değişimi yatağa yığılmasına sebep oldu.

Gözleri yavaştan buğulanırken küçük, ahşap masanın üzerinde duran mektup yığınlarının üzerinde göz gezdirdi. Hemen yanında duran dolma kalemi ve boş kağıt yığınından bir tanesini alıp boynunu aşağıya doğru eğerken kağıdı kucağında yerleştirdi. Kalemi hafif katlanmış ve zarar görmüş kağıdın üzerinde minik bir balerin gibi yürütmeye ve kelimeleri, dizelerin ev sahipliği yaptığı bir dans pistinde arsızca dansa kaldırmaya başladığında yazacakları çoktan kafasında oturmuştu bile. Kendi kendine konuşarak yazmaya başladığı şiir, onun ebediyete göz yummadan önce yazdığı son şiir olacaktı.

"Ölüm ne yüce, ölüm ne büyük!
Korkar herkes ondan,
Adı duyulsa kaçacak delik arar.
Günahlarını itiraf etmek zorunda kalacak ya,
Ondan."

Başı istemsizce geriye doğru düştüğünde tüm iradesini toplayıp zihnini kağıda yönlendirdi. Kafasında kurduğu mısraları kendine hatırlatıp tekrar yazmaya başladı.

"Ölüm ne büyük, ölüm ne korkunç!
Ölüm bir beyaz çizgi,
Saniyesinde alıp götürür seni.
Ölüm bir huzur sanki,
Huzursuz kalplerimize.
Ölüm bir devâ sanki,
Çaresiz hâllerimize."

Bedeni, ona yüklenen morfin ile dengesini kaybediyor, ölümün yakınlığını belli eden karın ağrıları kalemi tutmasını zorlaştırıyordu. Ara ara kim olduğunu unutuyor, kendini sorguluyor ve elindeki kağıtta yazanlara anlamsızca bakıyordu.

"Tanrım, sen bu aciz ruhumu cennetinde kutsa..."

Acı içinde kıvranışı onu yatağa devirirken kafasındaki düşüncelerin devinimi bayağı derindi. Sonra bir an yattığı yerden kalkmadan, karşısında duran aynaya bakarak derin düşüncelerinden oluşan denizde daha da batarken gözünden bir damla süzüldü.

Tam anlamıyla, çökmüştü. Kafasında devinen düşünceler, göğe yakın olan yükünün üzerine yenilerini eklemek için omuzlarına biniyor, omuzlarındaki yük onun başını yere eğmesine sebep olurken o devinimlerden oluşan yük aşağılara iniyor, dizlerinde derman kalmaması için boş bulduğu sahayı ele geçiriyor ve tüm bunlar, onun çökmesine zemin hazırlıyordu.

Hayır, hayır. Zemin hazırlamıyordu, o zemin çoktan hazırdı ve geriye sadece, örülmesi gereken duvarlar, döşenmesi gereken fayanslar ve içerine yerleşmesi gereken insanlar gerekiyordu. Ki, bunlar birkaç saniyeyi alırdı. Belki de... o birkaç saniyenin başındadır Coricc?

Hızlıca son satırlarını yazdıktan sonra son yazdıklarını vurguyla okuma gereği duydu.

"İşte gidiyorum ben,
Tek kelâm etmeden.
Son sözün nedir dedi görünmez celladım,
Dedim ona 'Barış olsun, kardeşlik olsun, milyarlarca yürek tek olsun.'
İşte ilerliyorum şimdi ben,
Kafamdaki devinimlerden kurtulurken,
İşte gidiyorum ben,
Savaşlar arasındaki büyümemiş bir çocukken."

Ve duran bir kalp, sönen hayaller, soğuk sokaklar arasında savaştan kaçarken ölmemek uğruna çocukluğunu arkasında bırakan bir beden, küçük yaşta şiirlerle tanışmış, hayatını yazmaya adamış biri son yolculuğuna gidiyordu imzasını, son şiirinin altına bırakarak. Ölüm bir nefes yakınındaydı, ve ölüm artık ona bir nefes uzaklıkta olmamış, onun nefesini almıştı.

Aralanan beyaz bir kapı,
Karşıda günahları bile beyaz olan masum bir ceset,
Tek gâyesi durdurmak olmuş savaşı hep.
Olmamış, yapamamış.
Rusya'nın en ücra köşelerinde muhteşem kar tanelerinin altında, silahlardan çıkan saçmalara hedef olmamak için saklanırken o küçük, masum beden,
İşte o sokakta,
Savaşın tam ortasında kaybetmiş,
Savaşları durdurmak için verdiği mücadeleyi.

Bir koca kutu,
İçi mektup dolu,
21. Yüzyılın yüz karası gerçekler,
O mektuplarda saklı.

Bir delinin yazmış olduğu mektuplar,
Hiçbir zaman ulaşamamış sahibine.
Belki de deli değildir o adam?
Sadece insanlık bunu anlayamayacak kadar kördür.
Belki, deli dediklerimiz her şeyi şeffaf hâliyle bilirken,
'Akıllı'lardır asıl deli?

-mısraların altında

Kelime sayısı: 613

Mısraların Altında | DÜZENLEMEDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin