'🕊 | Çılgın şehrin boş sürüsü

25 9 49
                                    

Moskova, Rusya

BİLGİLENDİRME!
Yahu bu sülalesini sinemaya götürüp Voyvoda'nın kazığına geçirttiğimin Rusları, SSCB (Hiç açılımını yazmakla uğraşamam Sovyetler diye okuyun geçsin) döneminden kalmış isim sistemini kullanıyorlar. YAHU KADININ ADI MARİA İSE PATRİNOV (aile soyismi) SERGEYOVNA (babasının adı + cinsiyet eki) MARİA (kendi ismi) OLUYOR LAN BU NE? Ben tüm karakterlerin soyadını baba adını kendi adını, sonra bu adların samimiyet için kullanılan ikinci formlarını ezberleyip sunamam ki size. Haydi iki üç karakter olsa neyse ama çok fazla karakter var. Kafanız karışır. Bu yüzden latin sistemini kullanacağım, umarım sorun olmaz :(

Moskova'da sıradan bir gün. İnsanlar birbirini ittirerek yol alırken, denize bırakılan milyonlarca dilek balonunun yoğunluk dolayısıyla hareket edemeden durmasını andırıyordu. Rahatsız edici polis sirenleri kulaklara nüfuz ediyor, katedralden gelen doğru yola çağırma mesajlarının seslerini sabahın körü olmasına tezat olarak tokuşdurulan kadehlerin sesleri bastırıyordu.

Rusçanın halihazırda karmaşık bir dil olmasına ek olarak yerlilerin hızlıca ve aradaki ünlü sesleri düşürerek konuşması söylenenleri anlaşılmaz kılıyordu. On bir ayrı saat dilimi olan yaklaşık 17 milyon 130 bin metrekarelik toprağa sahip olan ülkenin başkentinde, neredeyse herkes uyanmıştı.

(Bazen kendimi Rusya toprakları gibi hissediyorum çok geniş ve şişko ama bir işe yaramıyor MSVDMDHENDJDNKWB)

Ki, uyanmamak mümkün müydü? Her sabah olaysız geçmeyen şehirde, yine bir olay yaşanmış ve polislerin sirenleri halkı uyandırmak için evlerin önündeki merdivenlerde yankı yapmak için yola çıkmıştı.

Erken uyanan kahvesini, geç uyanan telaşını alıp işe koyuluyordu. Resmi işe başlama saati saat 08.30 olan ülkede resmiyete ciddiyet duyulmadığı sebebiyle iş yerleri 06.30 ile 07.00 arası kapılarını açıyordu.

Yana, bu koşuşturmanın içinde kendini yıpratanlardandı. Gözlüğünü masadan alıp taktığında gördükleri bir nebze de olsa netleşmişti. Beyaz kağıtlar içinde yüzmekten görüş kalitesi düşmüştü, yaşadığı olağanüstü durumlar yüzünden bunu geç farketmiş ve bir doktora gitmeyi akıl edememişti.

Örgüsünün dışında kalan kısa saçları kulağının arkasına sıkıştırdı. Gömleğinin düğmelerini tek tek ilikleyip aynaya bakıverdi.

İyi bir gün geçirebilecek miydi? Kovulduğu iş yerindeki gibi uyumsuz iş arkadaşları olacak mıydı? Belki buradan da kovulurdu...

Bu sorular içinde debelleşirken kol saatinin gösterdiği saat korkuya kapılmasına yetmişti.

"Lanet olsun, geç kalacağım!"

Pantalonunun kemerini sıkılaştırıp botlarını giydi, gözlüğünün iplerini ensesine attı, makyaj malzemelerine karşı dil çıkararak kapıyı açtı.

Kapıyı iyice kilitlediğinden emin olduktan sonra anahtarlığı avcunun içine ittirip her bir anahtar iki parmağının arasından çıkacak şekilde konumlandırdı.

Malum, polisi ve hükümeti olan bir ülkede bile, adalet geride, sönük ve işe yaramaz kalıyordu.

Telefonunun kilidini açtı. Bayan Dara'dan gelen mesajlara göz attı.

'Konumu gönderdim Yana, bu işten de kovulmazsan iyi edersin.'

Mesajın üstünde konum uygulamasına yönlendiren bir link vardı. Linke tıkladı ve konumu inceledi. En fazla on beş dakikasını alırdı, ama Yana, Moskova'da doğup büyümüş olmasının getirdiği avantaj ile her sokağı ezbere biliyordu. Bir kestirme bulup on beş dakikalık yolu beş dakikaya düşürebilirdi.

Yaptı da, yaklaşık altı dakika sonra bahsedilen yerdeydi.

Oldukça büyük görünen bir binaydı, yedi katlı ve dışı cam kaplamalıydı. Giriş kapısının ortalama iki metre üstünde adeta "ben pahalıyım!" diye bağıran altın bir plaka vardı, üstünde de Naian Education'ın logosu bulunuyordu.

"Ne olabilir ki en fazla?" diye düşündü. Hakikatten, en fazla ne olabilirdi?

Çatlak görünümlü mermerden basamakları teker teker çıktı, başını eğerek kapıdan içeri girdi.

Uzun boylu olması, girdiği her yerde eğilerek yürümesine sebep oluyordu.

Girişte kimsecikler yoktu, "yanlış saatte mi geldim acaba?" diye düşünmeden edemedi.

Yaklaşık beş dakika sonra Masha elindeki dosyayı ağır bir yük taşırmışçasına meşakatle taşımasından ötürü düzensiz ve yavaş olan adımlarıyla üst kata açılan merdivenlerden indi. Yana'yı görür görmez yüzüne hüzünlü bir ifade takınıp yanına gitti.

"Sen şu Dara'nın yeğeni Yana olmalısın," dedi elini uzatarak, daha doğrusu uzatmaya çalışarak. Yana da yarım yamalak uzatılmış o ele hafifçe diz kırarak karşılık verdi.

"Ta kendisiyim, sen de Vinio'nun sevgilisi Masha olmalısın."

Masha, yarı somurtuk ifadeyle cevap verdi.

"Böyle anılmayı sevmem, Masha desen yeter."

"Peki, Masha."

"İlk iş günün hayırlı olsun tatlım, Tanrı seni korusun."

Yana anlamayarak kaş çattı. Tanrı korusun gibi bir söz yola çıkarken ya da bu tür uzun vadede tehlike yaratabilecek durumlarda denmiyor muydu?

"Anlayamadım...?"

"Yakında anlarsın!" Dedi Masha elini Yana'nın omzuna atıp onu içeri ittirirken.

"Millet, Yana'ya bir hoşgeldin demeyecek misiniz?"

Kelime sayısı: 652

PYAHAUAHAUHAUAHAJAHAHHAHAHAHAHA

Yana'ya bir Allah rahmet eylesin demeyecek misiniz?

PAHSKVSMDHENDKEVSMDGDMDIRNKRVD

Okey okey, spoiler vermiyorum ve öpücüqler yolluyorum :3

Yazarınız sizi seviyor

Mısraların Altında | DÜZENLEMEDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin