Taehyung tam olarak iyileşemediği için bizimle birlikte müdürümüz Namjoon'un doğum günü partisine gelememişti. Onunla birlikte hastanede kalmak istemiştim ama buna izin vermemiş, dikkat çekmek istemediğinden bahsederek beni zorla yollamıştı.
Açıkçası biraz içerlemiştim, hastayken yanında olmama bile izin vermemesi bence fazlaydı ama yine de onun isteğini yerine getirmekten başka seçeneğim yoktu.
"Evet, sabah söylediklerimi uygulamanıza sevindim. Kimse kot pantolon, şort veya baskılı tişört giyinmemiş, herkesin bir hediyesi var ve hepimiz insan gibi görünüyoruz" Hoseok hyung içeri girmeden önce bizi çember haline getirip son bir konuşma yapıyordu. "Şimdi geriye kalan iki maddeyi uygulama zamanı. Birincisi, Bay Namjoonun eşinin yanında saçma sapan hareketler yapmamanız gerekiyor, ikinci olarak da içerideki davetlilerle sadece bildiğiniz konularda konuşuyor, götünüzden atmıyorsunuz. Anlaşıldı mı?"
"Evet, hadi girelim artık"
Jimin sabırsız bir şekilde konuştuğunda Hoseok hyung onay vermişti ve biz kapıyı çalıp açıldığında içeri girdiğimizde bizi ilk olarak Namjoon hyung karşılamıştı. Oldukça sade ama şık görünüyordu. Etkileyici bir adamdı.
"Hoşgeldiniz" demişti bize bakıp kibarca gülümseyerek. "Keyfinize bakın olur mu? Diğer konuklara da merhaba demeliyim. Yanınıza uğrayacağım tekrardan"
"Teşekkür ederiz, hoşbulduk"
Hoseok hyung bizim adımıza konuştuğunda Namjoon hyungla göz göze geldiğim gibi gülümseyerek ona el salladığımda burnundan gülercesine bir ses çıkartarak gitmeden önce başını hafifçe aşağı eğip kaldırmıştı.
"Jungkook! Niye el sallıyorsun? Adam iki karış ötende?"
"Hyung! Her şeye karışma. Ben de böyle bir insanım" diyerek kaşlarımı çattığımda oflayarak arkasını dönmüş ve yanımızdan ayrılmıştı.
"Hadi gel, şuradaki atıştırmalıklardan yiyelim"
Jimin heyecanla kolumu tuttuğunda onu onaylayarak beni istediği yöne çekmesine izin vermiştim. Zaten parti için olan tüm heyecanım kaçmıştı, belki Jiminle takılırsam biraz da olsa eğlenebilirdim.
-
Açıkçası eğlenemiyordum.
Taehyung mesajlarıma cevap vermiyordu, durumdan haberim yoktu. Aklım tamamen onda kalmıştı ama o bana bir mesajı bile çok görüyor gibiydi. Moralim bozulmuştu. Bu yüzden de sadece son bir saattir yaptığım şeyi yaparak bir şeyler içiyor ve yiyordum. Hatta şu karidesli atıştırmalığın hepsini ben yemiş bile olabilirdim.
"Ne bu hal?" Demişti Hoseok hyung yanıma gelip ağzına bir şeyler atarken. "Akdeniz'e inemedin mi?"
"O ne demek öyle?"
"Bilmem, Rusya'dayken duymuştum, biri kötü ve düşünceli bir ruh halinde olduğunda böyle dalga geçiyorlardı" dediğinde gözlerimi devirerek bardağımdaki kaliteli şaraptan bir yudum daha almıştım.
"Keyfim yok sadece"
"Neden? Bir sorun mu var? Bana anlatabilirsin biliyorsun değil mi?"
"Teşekkür ederim hyung, önemli değil çok" dediğimde bana inanmadığını belirten bakışlar atsa da diyecek bir şeyim yoktu. Taehyung onunla konuşmuştu, bir şeyler biliyordu. Bir de ben konuşursam Taehyung ve benim aramda direkt ilişki kurabilecek kadar zekiydi.
"Pekala, zorlamayacağım ama ortalıkta böyle asık suratla dolanma. Zaten Namjoon hyungun eşi bizden pek haz etmiyor gibi"
"Neden ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seul Nine-Nine: Taekook
FanfictionJeon Jungkook, bölgesinin en iyi dedektifi olmayı, ilginin üzerinde olmasını her şeyden çok severdi ama kendisinden sonraki en iyi dedektif olan Kim Taehyung, bu 'her şey' sınırlamasının tek istisnasıydı.