"O kutular da ne öyle?"
Etrafımda sonu gelmeyen kıkırtıların yanına eklenen soru, neyse ki tamamen saf bir merakla sorulmuş masum bir soruydu. Taehyung karşıma gelerek bir elini önümdeki kutulara yerleştirdiğinde dudaklarımı büzerek ona bakmıştım.
"Görmüyor musun?" Demişti Yoongi bıyık altından gülmeye devam ederken. "Jungkook'un ne kadar zengin olduğunu?"
Tekrardan dalga geçercesine gülmeye başladığında Taehyung birkaç saniye kaşlarını çatarak bana bakmış, sonrasında anladığını belli edercesine bir ses çıkartırken kutunun içinden bir kaset çıkartıp Yoongi'ye uzatmıştı.
"Yeni motorun güzelmiş" demişti gülmemeye çalışırken. Ardından kutu içinden bir kaset daha çıkartarak gözlerini büyütmüş, abartı bir nefes almıştı.
"İnanamıyorum!" Demişti kasete sarılarak. Bakışlarını bana çevirmişti. "En çok sevdiğim kitabın ilk basımını da mı buldun?"
Dalga geçiyordu. Diğerlerinin gülüşleri Taehyung'un söyledikleriyle birlikte çoğaldığında kollarımı göğsümde birleştirerek arkama yaşlanmış, homurdanmaya başlamıştım.
"Vurun vurun" demiştim mızmızlanarak. "Bir de siz vurun. Zaten hayal kırıklığına uğramış bir çıtırım"
"Çıtır mı? Yerim seni" diyerek Jimin yanaklarımı kavradığında Taehyung birden boğazını temizleyerek onun dikkatini çekmiş, aceleci olmadan birkaç adım atarak ellerini kibarca omuzlarıma yerleştirmişti.
"Pardon, Taehyung yesin seni diyecektim, bir an dilim dönmedi" diyerek samimiyetten uzak, yapmacık bir gülümseme sunduğunda Taehyung da aynı şekilde ona gülmüştü. Taehyung'un oyun yaptığını biliyordum ama açıkçası Jimin'den emin değildim.
"Olaya bak" demişti Yoongi oturduğu sandalyede geriye yaslanırken. "Normalde zengin olan biri için iki kişinin kavga ettiğini görmüştüm ama hiç fakir biri için yapıldığını görmemiştim. Şaşkınım"
Gözlerimi devirerek önümdeki kutuları alıp yere, masamın altındaki boşluğa sığdırmış ve sandalyeme oturmuştum. Jimin Taehyung'a bakıp gözlerini devirerek masasına döndüğünde Taehyung biraz şaşırarak onun arkasından bakmıştı ama ben elimi beline yerleştirip onun dikkatini çektiğimde hemen güzel bir gülümsemeyle bakmıştı bana.
"Ona takılma. Bazen içine bir aşk geliyor, bir yükseliyor bana, kıskanıyor falan. Bir gün sonra geçiyor."
"Pek hoş değildi açıkçası. Şaşırdım. Şaka yapıyor sanmıştım" diye sessizce konuştuğunda boştaki elimi onun yüzüne doğru uzatmış, onun eğilip yanağını avucuma yerleştirmesiyle de kendime iyice çekip yanağına bir öpücük bırakmıştım.
"Yıllardır böyle bu. Değiştirebileceğimden emin değilim."
Taehyung sessiz kalarak başını belli belirsiz sallayıp geri çekildiğinde ellerimi ondan çekmiştim ben de.
"Neyse, benim bugün görüşmem var. Müdürle konuşmaya geldim, gideyim şimdi"
"Ne görüşmesi?"
"Amirlik sınavına girmeye karar verdim de" demişti normal bir şekilde. Hatta biraz fazla normal söylemişti, sanki saklamak istiyormuş ya da çekiniyormuş gibiydi. Anlayamamıştım o an. "Bunun için amirlik sınavını yeni kazanan biriyle görüşüp bana kendim çalışırken takıldığım zaman yardımcı olması için anlaşacağım."
"Taehyung" demiştim gözlerimi hafifçe büyütüp şaşkınca ona bakarken. "Neden daha önceden söylemedin?"
"Size ihanet ettiğimi düşünmenizi istemedim Jungkook. Özür dilerim. Burayı gerçekten seviyorum ama amir olmak benim hayalim-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seul Nine-Nine: Taekook
Fiksi PenggemarJeon Jungkook, bölgesinin en iyi dedektifi olmayı, ilginin üzerinde olmasını her şeyden çok severdi ama kendisinden sonraki en iyi dedektif olan Kim Taehyung, bu 'her şey' sınırlamasının tek istisnasıydı.