"Dava çözememe zincirimi kırdım ama şimdi de talihsizlik zinciri başlattım resmen"
Kendi kendime mızmızlanarak kafamı musluğun altına soktuğum sırada kabinlerden birinin çıktığını duymuştum. Umursamadan suyu açarak saçlarımı yıkamaya başladığımda yanımda duran ayakkabılardan kimin geldiğini anlayarak kendimi açıklamaya çalışmıştım.
"Gelirken yanlışlıkla su birikintisine bastım. Bu yüzden paçalarım ıslandı. Sonra da yürürken sadece birkaç saniyeliğine durup telefonuma gelen bildirime baktığım sırada tam da kafamın ortasına kuş sıçtı-"
"Jeon, inan bana hiç merak etmiyorum. Sorgulamıyorum da"
Müdürümüz ellerini yıkayıp yanımdan ayrılırken derin bir nefes alıp vermiştim fakat Tanrı sağ olsun, yine bir sakarlık yapmıştım. Derin bir nefes aldığım sırada kafamı musluğa çarpmıştım ve istemsizce kafamı hareket ettirince de akmaya devam eden su burnuma ve ağzıma kaçmıştı. Öksürerek geriye çekilip kafamı kaldırdığımda saçımdaki su üstüme akmış, beni ıslatmıştı.
Sızlayan burnum, ağzımdaki kuş boku tadı, ıslak saçlarım, tişörtüm ve parçalarımla birlikte şuracıkta yığılıp kalmak istemiştim o an.
"Günaydın, boklu"
İçeriye giren Yoongi mırıldanarak kabinlere doğru ilerlediğinde omuzlarımı düşürerek derin bir nefes vermiş ve ne olursa olsun artık diyerek saçlarımdaki kuş boku kalıntılarını temizlemek adına kafamı musluğun altına sokmuş, haldır şaldır yıkamış, etrafa su sıçratsam da umursamamıştım.
Saçlarımı yıkadıktan sonra suyunu yanımda getirdiğim, Seokjinin dolabından aşırmıştım, eskimsi bir tişörtle saçımın ıslaklığını almıştım. Ardından yüzümü yıkayıp ağzımı da iyice çalkalayıp tişörtü kanıt yok etmek adına çöpe atmıştım.
Tuvaletten daha fazla bir sorun yaşamadan çıktıktan sonra masama doğru ilerlediğimde Jiminin bile bana acıyan gözlerle bakıyor oluşu durumumun berbatlığını ortaya koyuyordu.
"Jungkook, bugün eve git istersen?"
Amirimiz yüzündeki iğrenmiş ifadeyi gizlemeye çalışırcasına gülümsediğinde derin bir nefes vererek başımı iki yana sallamıştım.
"Hayır. Biriktirdiğim davalarımı bitirmeden kendime tatil yapmama kuralı koydum. Bu yüzden buradayım bugün de. Sizin yapmanız gereken tek şey de benden uzak durmak. Aksi takdirde başınıza ani bir bela açabilirim" diyerek herkesi uyardığım sırada Taehyung kıkırdadığı için gözlerim istemsizce ona dönmüştü.
"Çok mu komik?"
"Gerçekten çok komik görünüyorsun" diyerek daha sesli bir şekilde gülmeye başladığında diğerlerinin de ona katıldığını duymuştum. Derin bir nefes vererek üzerimi kontrol ettiğimde ise evet, haklılardı. Berbat derecede komik görünüyordum.
"Neyse, tamam. Çok gülmeyelim bizim de başımıza gelir sonra. İşinize dönün"
İlk toparlanan kişi amirimiz olduğunda diğerlerini uyararak yanımızdan ayrılınca ben de önümdeki dosyalara dönmüştüm. Fakat her yerim o kadar ıslaktı ki odaklanamıyordum.
"Jungkook, her zaman yedek kıyafet taşırım yanımda. Polisiz sonuçta, her an yanlış bir hareket yapıp kıyafetimizi falan yırtabiliriz. Sana vermemi ister misin?"
Jimin yavru kedi kadar masum bir şekilde mırıldanarak masama doğru geldiğinde ona gülümseyerek bakmış ve elimi yumruk yaparak ona doğru uzatmıştım.
"Teşekkür ederim ama senin kıyafetlerinin bana olması imkansız" dediğimde dudaklarını büzerek gözlerini kendi üzerinde gezdirmişti. Ardından bana baktığında başını onaylar anlamda sallıyordu çünkü beden farkımız oldukça netti.
![](https://img.wattpad.com/cover/242033930-288-k873820.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seul Nine-Nine: Taekook
FanficJeon Jungkook, bölgesinin en iyi dedektifi olmayı, ilginin üzerinde olmasını her şeyden çok severdi ama kendisinden sonraki en iyi dedektif olan Kim Taehyung, bu 'her şey' sınırlamasının tek istisnasıydı.