¹¹

640 86 94
                                    

Keyifli Okumalar🥰

Aynanın karşısında saçlarım ile uğraşırken aşağı kattan gelen bağırış sesleri ile kafayı yemek üzereydim. Sabahtan beri evimize tünemekle kalmamışlar, tüm abur cuburları bitirmişler ve üstüne üstlük hâlâ susmamışlardı. En azından bir yirmi dakika sonra bu gürültüye maruz kalmayacaktım. Nedeni ise Jungkook ile buluşacak olmamdandı.

Yoğun geçen sınav haftamdan sonra ilk defa buluşacaktık ve ben heyecanlıydım. Üzerime açık tenlerde ince bir boğazlı kazak, altıma ise salaş bir pantolon giymiştim. Akşam saatlerine yakın olduğumuzdan ne olur ne olmaz diye de üzerime peluş siyah bir palto almıştım. Normal sokak tarzı ile gayet hoş görünüyordum bence.

"Abla telefonumun şarj aleti senin odanda mı?!" Haruto'nun sesi ile eş zamanlı olarak odamın kapısına döndüğümde, bir süre onunla bakışmıştım. "Nereye koyduysan oradadır. Eşyalarına sahip çık." diyerek kırmızı çantamın içine telefonumu, cüzdanımı ve gerekli birkaç şeyi daha koymuştum.

"Koyduğum yerde bulamıyorum ama." kapının pervazına yaslanarak söyledikleri ile ilk ona bakmış ve sonrasında nude tonlarındaki rujumu alarak aynanın karşısına geçmiştim. "Ayaklanıp gidecek halleri yok ya. Git tekrar bak, düzgün ara." rujumu dudaklarıma yaydırdıktan sonra da onu da kırmızı çantamın içine atmıştım.

"Herneyse, sen Mina noonaya mı gidiyorsun?"

"Hayır Haruto! Gitsene arkadaşlarının yanına hazırlanmaya çalışıyorum, meşgul ediyorsun beni." yüzünü buruşturarak tamamen odaya girmiş ve yatağıma oturmuştu. "Nereye gidiyorsun bu saatte? Geç oldu."

"Tanrım sabır ver." diyerek söylendiğimde, kapının arkasında duran beyaz spor ayakkabılarımı giyiyordum.

"Jungkook ile buluşacağız. Oldu mu? Çık dışarı şimdi."

"Bu saatte! Ablama söylemeye gidiyorum!" yataktan kalkarak odadan çıkacağı sırada yerde duran yastığı kafasına doğru fırlatmıştım. "Haberi var zaten gerizekalı!"

"Erkek bir şahıs ile bu saatte ne işin var? Gidemezsin, izin vermiyorum." diyerek kollarını göğsünün altında birleştirdiğinde, gülerek çantamı omzuma takmış ve önünde dikilmiştim. "Senden izin istemiyorum zaten şapşal." yanından geçip gittiğimde, merdivenlerden inerken arkamdan koşa koşa geliyordu.

"Hey! Ben bu evde boru muyum! Sözümü dinle azıcık!"

"Haruto git oyununu oyna. Sinirimi bozma benim." kapıya ulaştığımda anahtarlarımı da alarak dışarı çıkmıştım.

"Erken gel en azından hayırsız karı!"

"Emredersin." diyerek kapıyı kapatmış ve gülmüştüm. Aptal çocuk benden büyük gibi davranıyordu bazı zamanlar. Elimdeki anahtarları çantama koyarak ilerlediğim vakit az ileride Jungkook'u fark ettiğimde olduğum yerde kalmıştım. Kafede buluşmak için anlaşmıştık, burada ne işi vardı.

Beni fark ettiğinde gülerek elini sallamış ve yaslandığı arabasından ayrılarak, bana doğru ilerlemeye başlamıştı. Yüzümdeki garip bulduğun tebessümüm ile ona yaklaşmıştım. "Burada ne işin var?" gülerek sorduğum soru ile ensesini kaşıyarak gülümsemişti.

"Sürpriz yapayım dedim. Görüşmeyeli nasılsın?" diyerek bana yaklaşmış ve sarılmıştı. Şaşkın ifademden kurtularak ona sarılmış ve sonrasında geri çekilmiştim. "İyiyim, sen nasılsın?"

Fast Youth | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin