Sarı saçlı genç kız, nazikçe çocuğun suratını tuttu ve henüz yeni pansuman yaptığı yaralarına baktı. Yarım saattir tekrarladığı ama sormaktan asla bıkmadığı o soruyu, dudağını dişleyerek tekrar sordu. "Acıyor mu?"
Jaehyun ise yarım saattir cevaplamaktan bıkmayarak tekrar onu yanıtladı. "Hayır."
"Dudağın hala kötü gibi sanki?" İşaret parmağını Jaehyun'un patlayan dudağına doğru uzattı ve içinin acıdığını belli eden o yüz ifadesini yaptı.
"Dudağım iyi, tek ihtiyacı olan ilaç gibi gelecek o sihirli şey."
Chaeyoung telaşla ayağa kalkarak masanın üzerine bıraktığı ilaç ve pamukla geri geldi. "Tekrar yapayım o zaman. Acıtmam canını, söz veriyorum."
"Gerek yok sen gidince hallederim." diye mırıldanıp geriye çekildi.
Demek isteği şeyi Chaeyoung'un anlamayacağını tahmin etmemiş değildi ama bu saflıkla nasıl bölüm birincisi olduğu Jaehyun için her zaman bir merak konusu olarak kalacaktı.
"Ben yapayım. Ellerinde de yara var düzgün yapamazsın."
"Chaeyoung gerek yok diyorum, lütfen."
Jaehyun'un net çıkan ses tonu ile kafasını sallayıp öylece oturdu. Kendini suçlu hissediyordu. Gereksiz yere alınıp böyle saçma sapan davranmasaydı belki de her şey daha güzel olacaktı.
Jaehyun ayağa kalkınca telaşla o da ayağa kalktı. "Bir şey mi istiyorsun?"
"Hayır. Su alacağım sadece, sen otur. Kendi evinde nasıl davranıyorsan burada da öyle davran ve beni umursama." Kalktı ve bir bardak su doldurup tekrar yerine döndü.
Büyük bedenini Chaeyoung'un minik bedeninin yanına atarak kollarını iki yana açtı. Bir süre gözlerini kapatıp öylece Chaeyoung'un yanında uzanmıştı.
Chaeyoung da o sırada Jaehyun'un parmakları ile oynuyor, bazen ellerini istemsizce saçlarına doğru çıkartıp okşuyordu.
"Hoşuma gitti." dedi mayıştığından dolayı uykulu çıkan sesiyle. "Son zamanlarda gözüme tatlı, minik bir bebek gibi geliyorsun. İnsanı tatlı krizine sokacak türden şirin bir bebeksin sen."
Chaeyoung buruk bir şekilde gülümsedi. "Yine de beni arkadaşın olarak gördüğün gerçeği değişmeyecek."
"Öyleyse neden seni düşündüğümde kalbim hızlanıyor?"
"Efendim?" Şaşırarak kafasını kaldırdı.
Jaehyun yerinde doğruldu. Yüzünü düz bir ifade almıştı, ciddi bir konuşma yapacakmış gibi hissediyordu çünkü.
"Gözlerine baktığımda neden elim ayağım birbirine dolaşıyor? Ellerini tutmak için neden can atıyorum? Senin kokun neden bana her şeyi unutturuyor? Neden seni her şeyden, herkesten, tüm kötülüklerden korumak ve cebimde saklamak istiyorum? Arkadaşın olarak gördüğün insanlar için böyle hisseder miydin?"
Sevdiği adamın ismi şaşkınlıkla dudaklarından döküldü. "Jaehyun..."
Uzun parmaklarını Chaeyoung'un ince ve minik parmaklarına kenetledi ve yüzlerini yakınlaştırdı.
"Neden dudaklarını dudaklarımın üzerinde dans ederken düşleyip duruyorum?" Jaehyun, gözleri yavaş yavaş Chaeyoung'un dudaklarına doğru inerken sert bir şekilde yutkundu.
Chaeyoung kafasını iki yana salladı. "Gerçek gibi gelmiyor."
"Bu kadar mükemmel ve zarif olman da bana gerçek gibi gelmiyordu, Park Chaeyoung."
Kafasını Chaeyoung'un boynu ve göğsü arasındaki boşluğa yaslayarak gözlerini kapattı. Sadece kokusunu içine çekti, lavanta tarlasında kaybolmuş gibi hissediyordu.
Chaeyoung ensesindeki minik saç tutamları ile oynayan soğuk eli hissettiğinde irkilerek titredi. "Sözlerine inanmak güç."
Bir anlığına Jaehyun'un onunla oyun oynadığını düşünmüştü. Önceden aralarında geçen konuşmalar ve yaşanan şeyler hesaba katılınca pek de düşünülmeyecek şey değildi tabii.
"O gece bana bir şey söylemiştin, hatırladın mı?"
"Hangi gece?"
"Bir geceliğine kalplerimizi değiştirmemizi dilediğin gece. Sadece seni sevmemi, sadece sana bakmamı, sadece sana sarılmamı ve sadece seni öpmemi dilemiştin."
Gülümsedi. "Hatırladım." İlk defa o gün içki içmişti ve Jaehyun'a hiç olmadığı kadar yakın hissetmişti.
"Dileğin gerçekleşti. Sadece bir geceliğine değil, sonsuza kadar seni seveceğim." Kafasını kaldırdı ve gülümsedi.
"Beni gerçekten seviyor musun? Onca şeye rağmen..." Ne demesi gerektiğini, nasıl davranması gerektiğini, hiçbir şeyi düşünemiyordu Chaeyoung. Kendini bir peri masalında kaybolmuş gibi hissediyordu sadece.
Kafasını salladı. "Seni seviyorum Park Chaeyoung. Evet, onca şeye rağmen."
Gözleri sevgi dolu, doğrudan Chaeyoung'un gözlerinin içine bakarken bir mucizenin gerçekleşmek üzere olduğunun farkında değildi.
Dışarıda patlayan renk renk havai fişekler yüzlerine yansırken, birden kızın sarı saçları gözünün önünde ışıldadı.
Sadece saçları değil, tepeden tırnağa her bir karesi sırayla renk alırken Jaehyun, Chaeyoung'a doğru yaklaştı ve kendi dudaklarını onun dudaklarına doğru bastırdı.
Kızın kiraz tadında dudaklarını öperken içinden 'kaderim seninle bozuldu ve seninle birlikte tekrardan yazılıyor Park Chaeyoung' diye geçirdi.
İşte Jung Jaehyun bu konuda yanılmıştı. Çünkü onlar kaderi değiştirmemişti;
Baştan beri birbirlerinin kaderlerine yazılılardı.
normal bir yeni bölüm bekleyenlere sabrımın taşması ve finali
patlatmam şoku😺👍istediğim gibi olmadı normalde daha depresif ilerleyip yirminci bölümde final yapmayı planlıyordum ama hayatımın öyle bir dönemindeyim ki yavaş yavaş her şeyden soğuyorum ve hiçbir şey yapma isteği yok içimde bu yüzden erkenden, daha sade bir şekilde bitiyorum.
buraya kadar okuyan herkese içtenlikle milyonlarca kez teşekkür ediyorum, seviliyorsunuz😿💘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
soulmate | jaerosé ✔
FanfictionSadece ruh eşlerinin birbirini renkli gördüğü bir dünyada ruh eşini bulduğunu düşünen Park Chaeyoung, Jung Jaehyun'un peşine takılır. jaerosé. © liliumiya | 2021, january