Kızıl Soruşturma | 11

702 60 16
                                    

CAN PAZARI


Mormon'ların Peygamberiyle görüşmesini takip eden günün sabahı John Ferrier, Salt Lake'e gidip, Nevada Dağlarına doğru yola çıkacak olan kervanda, tanıdığı kişiyi bulduktan sonra Jefferson Hope'a yazdığı mektubu kendisine emanet etti. Mektubunda genç adama, kendilerini büyük bir tehlikenin tehdit ettiğini ve geri dönmesinin ne kadar acil olduğu yazılıydı. Mektubu emanet ettikten sonra içi rahatladı ve eve içi biraz olsun rahatlamış bir şekilde döndü.

Çiftliğine yaklaşırken girişteki çitlere iki atın bağlı olduğunu görünce şaşırdı. Evinin içine girip de oturma odasında kendisini bekleyen iki genç adamı gördüğünde şaşkınlığı bir kat daha arttı. Uzun, solgun yüzlü olanı, sallanan sandalyede arkasına yaslanıp, ayaklarını sobaya dayamıştı. Kalın enseli, sert ve böbürlenen tavırları olan diğer genç adam, elleri ceplerinde, pencerenin önünde durmuş, herkes tarafından sevilen bir şarkıyı ıslıkla çalıyordu.

John Ferrier, içeridekileri soğuk bir şekilde selâmlayıp, kim olduklarını sordu.

Elleri cebinde olan genç adam. "Belki bizi tanımıyorsunuz," dedi. "Bu, Yaşlı Drebber'ın oğludur. Ben de, Tanrı, elini uzatıp sizi doğru yola soktuğunda, sizinle birlikte yolculuk eden Joseph Stangerson'um."

Pencerenin önündeki adam, "Eğer bizimkiler olmasaydı siz çoktan ölmüştünüz," diye sırıtarak mırıldandı.

"Babalarımızın da tavsiyesine uyup," diye sözlerine devam etti Stangerson, "Kızınıza evlenme teklifinde bulunmak için geldik, tabii siz ve kızınız hangimizi seçerse. Benim dört karım var ve Drebber Kardeşin de yedi karısı olduğuna göre, kızınızla evlenmek için, sanırım, benim daha haklı bir nedenim var."

"Hayır, hayır, Stangerson Kardeş," diye bağırdı beriki; "Sorun kaç karımız olduğu değil, kaçına bakabildiğimiz. Babam, değirmenleri benim üzerime yaptı; ben daha zengin bir adamım."

"Ama benim servetim, ileride daha da genişleyecek," dedi Stangerson, sakin bir şekilde. "Tanrı, babamı aramızdan ayırınca, çiftlikler ve deri fabrikası bana kalacak. O zaman, ben senden daha zengin olacağım ve Kilisede daha yüksek bir konuma erişeceğim."

"Kararı genç kız verecek," dedi John Drebber, aynadaki yansımasına bakıp sırıtırken. "Her şeyi onun seçimine bırakacağız."

Bu konuşma sırasında, John Ferrier, kamçısını iki ziyaretçinin de sırtına indirmemek için kendini zor tutmuş, kapının girişinde öfkeden kuduruyordu.

"Bana bakın," dedi en sonunda, geniş adımlarla üzerlerine yürüyerek, "Kızım sizi çağırdığı zaman geleceksiniz ama, o zamana kadar yüzünüzü bir daha görmek istemiyorum."

İki genç Mormon, şaşkınlık içinde ona baktılar. Genç kızla evlenmek için aralarında verdikleri mücadelenin hem kız için hem de baba için büyük bir onur kaynağı olduğunu sanıyorlardı. Fakat, işin düşündükleri gibi olmadığını anladılar.

"Bu odadan çıkmanın iki yolu var," diye bağırdı Ferrier; "Ya kapıdan ya da pencereden çıkarsınız. Hangisini tercih edersiniz?"

Esmer yüzündeki ifade, o kadar vahşice ve ince elleri o kadar korkutucuydu ki, ziyaretçileri yerlerinden fırlayıp telâşlı bir şekilde evi terk ettiler. Yaşlı çiftçi, onları, dış kapıya kadar izledi.

"Damadımın kim olacağına aranızda karar verdiğiniz zaman, benim de haberim olsun," dedi, alay edercesine.

"Bunun hesabını vereceksin!" diye bağırdı Stangerson, öfkeden yüzü bembeyaz olmuş bir halde. "Peygambere ve Dörtlü Meclisine meydan okudun. Bu yaptığından hayatının sonuna kadar pişman olacaksın."

Sherlock Holmes - 1. CiltHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin