Chanyeol iç çekerek aynadaki görüntüsünü tekrar süzdü. Gözlerinin altındaki karanlığı saymazsa normal göründüğünü iddia edebilirdi. Yüzüne bir gülümseme yerleştirmeye çalışıp sanki karşısında Baekhyun varmış gibi elini salladı.
Yaptığından anında pişman oldu. Garip görünüyordu. Suratını buruşturdu. Ne yaparsa yapsın gözüne yeterince 'normal' gelmiyordu. Biraz olsun küçüğün cesaretinden barındırmayı diledi ve rengi solmuş pembe mor saçlarını siyah şapkanın altına sakladı. Gözlerini perdeleyen kısım kendini biraz daha güvende hissetmesine sebep oldu.
Biraz daha istikrarlı adımlarla dış kapıya ilerledi. Son kez yanına her şeyi aldığından emin olduktan sonra kapıyı arkasından çekti.
Uyandığından beri yaptığı gibi kendine yeniden şans diledi.
Peşine de Baekhyun'un onu karşısında görür görmez yumruklamamasını ekledi. Küçüğün nedense şiddete kolayca başvuracak bir yapısının olduğunu hissediyordu.
Yol boyunca da saatini kontrol edip ayık olduğu ilk karşılaşmalarında diğerinin ne yapacağına dair senaryolar yazdı Chanyeol. Üniversitenin yakınlarındaki durak anons edildiğinde ise titreyen elleriyle düğmeye bastı. Koca bedeni otobüsten inerken de titrediği için neredeyse düşüyordu. Bir süre durakta oturup kendini toparlamaya çalıştı.
Acaba hayati tehlikesi olduğu için mi bu kadar korkuyordu?
Başını iki yana sallayıp çöktüğü yerden kalktı. Sonra da koşar adım kampüse ilerledi. Baekhyun'u yalnız yakalamayı umut ediyordu. Şansına düşündüğü kadar geniş değildi yeşillik alan. Gözleriyle etrafı tarıyarak birkaç öğrencinin çıktığı bahçe kapısına yaklaştı. İçeri girmesine güvenliğin izin verip vermeyeceği hakkında kendiyle çatışırken Baekhyun'un büyük hoodielerinden birinin içinde gözlüğünü geriye iterek kendine yaklaştığını fark etti. Küçük henüz önünde ona kocaman gülümseyen uzunu fark etmemişti.
Chanyeol güvenliğin bakışlarını önemsemeden biraz daha yanaştı kapıya. El sallamak için hazırlanıyordu. Tam o sırada Baekhyun diğerinin varlığını hissetmiş gibi gözlerini Chanyeol'ün dikildiği tarafa çevirdi. Seri adımları önce yavaşladı sonra da tamamen durdu.
Baekhyun Chanyeol'ü burada görmeyi beklemiyordu.
Doğrusu...
Baekhyun Chanyeol'ü bir daha hiç görmeyi beklemiyordu.
Omzuna astığı bez çantaya biraz daha sarıldı ve ona deli gibi el sallayan bedenin yanına geldi. "İndir elini artık salak! Ne zamana kadar el sallayacaksın?!"
"Ah! Evet doğru..."
Chanyeol salladığı eli yavaşça başının üsütüne yerleştirdi sonra da ensesine kaydırdı. Baekhyun yukarı baktığında onun kızarmış yanaklarını fark etti. Yüzündeki ifadeyi biraz daha yumuşatmaya çalıştı bu yüzden. Peşinden de boğazını temizledi.
"Burada ne işin var?"
"Seni görmeye geldim."
"Neden?"
"Konuşmamız gerekiyor demiştin."
"Sen de beni açık bir şekilde reddetmiştin."
"Haklı olduğunu fark ettim."
"Ben her konuda haklıyım Chanyeol. Mesela bu konuşmanın bir işe yaramayacağı konusunda da haklıyım. O yüzden gitsen iyi olur. Birazdan arkadaşlarım gelir."
Baekhyun huzursuzca yerinde kıpırdanıp arka tarafına baktığında Chanyeol de bakışlarını o tarafa çevirdi. Aldığı tepkiyi beklese bile kalbinde oluşan küçük kırıkçıkları engelleyemedi. Dudaklarını birbirine bastırıp küçüğün çantasına uzandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
N E R D | ChanBaek
Fanfiction"Müzik mucizeler yaratabilir." "Sen mucizeler yaratabilirsin." *** Sadece texting yazmayı sevdim :) Umarım çokça seversiniz. En iyi skor: Exo #1 Yapmazsam içimde kalırdı :')