Ertesi günün dünden pek bir farkı yoktu. Fakat bugün Kutsal Cumartesi'ydi. Ablamda kahvaltı alışkanlığı arkadaşlarıyla gittiği manzaralı yerlerde üç zeytin iki peynire yüzlerce lira bayılıp selfie çekilip kalkmak olduğundan mutfak masasında suratıma bakan yulaf kasesini elime aldım. Hızlıca kaşıklayıp dibindeki sütü de içtikten sonra kaseyi lavoboya bırakıp salondaki askılıktan ceketimi aldım ve üzerime geçirdim.
"Çıkıyorum ben Allah'ın belası!" diye bağırdım kapıyı açarken.
"Cehennem ol! Geç kalırsan almam eve!" diye cevapladı beni ablam.
Kendimi apartmandan dışarı atıp telefonumu açtım ve Furkan'ı aradım. Namı değer çocukluğum. Geçen seneye kadar ikimizde birbirimizin sırrını bilmiyorduk. Gay Bar da sigara içmek için terasa çıktığımda onu çocuğun birini kucağına oturtmuş öpüşürken gördüğümdeki şaşkınlığımı hala hatırlıyordum. İkimiz de yalandan karı muhabbeti çevirip bu konuda o kadar uzmanlaşmıştık ki birbirinizi bile kandırabilmiştik.
Bugün cumartesiydi ve bu demek oluyordu ki Bar Günü'ydü.
"Alo!" dedim telefonu açtığında.
"Dün gece seni kim sikti de kargalar bokunu yemeden arıyorsun lan beni?" dedi uykulu bir sesle.
"Saat öğlen 12 tipini siktiğim gerizekalısı. Millet bu saatte akşam namazı kılıyor." dedim cebimden sigaramı çıkartırken.
"Ulan vakitleri bilmiyorsun bari götünden element uydurma." dedi kıkırdayarak. Küçük bir kahkaha dudaklarımdan döküldü.
"Bu akşam gidiyoruz değil mi bara?" dedim sigara dudaklarımın arasındayken. Çakmağı yakıp ucunu ateşlendirdim ve uzun bir dumanı içime çektim.
"Bilmiyorum ya, sıkıldım ben Gay Bar"dan. Normal bara gidip çakma hetero düşürelim diyorum. Aksiyon olur." dedi.
"Yapalım anasını satayım." dedim. "Neyimiz eksik?"
"İki karı lazım kanka, kimi çağıracağız ki?" Sesi hala uykuluydu.
Karşı yoldan gelen yürüyen memeyi görünce telefonu kulağımdan indirdim ve sigaramdan bir duman daha çektim.
"Arzu!" diye bağırdım kıza. "Naber ya!"
***
Bar bir hayli kalabalıktı. DJ müziği ustaca remixleyip spot ışıkları müzikle uyumlu bir şekilde çalıştırıyor, garsonlar karınca gibi durmadan çalışıyor ve her köşe başında duran bodyguardlar şişkin vücutlarını sergileyen siyah tişörtleriyle olası her tatsızlığı önlüyorlardı.
Furkan ve Arzu kendilerini iyice müziğe kaptırmıştı. Dudağına kadar uzattığı saçları terlediği için yüzüne dökülen Furkan her otuz saniyede bir eliyle saçlarını düzeltip dansına devam ediyordu. Benim yanımdaysa Arzu'nun arkadaşı Melisa vardı. İlginç bir kızdı. Mor ruju dışında üzerindeki her şey siyahtı. Dans etmiyor, onunla flörtleşmeye çalışan çocuklara sert bir ifadeyle bakıp reddediyordu.
Ben ise onlardan tamamen bağımsızdım. Arada müziğe kendimi kaptırsam da gözlerim bulunduğumuz bistronun biraz ilerisindeki masada sevgilisine sarılma bahanesiyle beni kesen adamdaydı. Daha doğrusu ben sevgilisi olduğunu düşünüyordum çünkü kız götünü adamın önünden ayırmıyordu.
Garson yanımdan geçerken kolundan tuttum ve kulağına eğildim.
"Bana bir kokteyl daha getirir misin?" dedim yüksek sesle. Çocuk anladığını belli edercesine kafasını salladı ve yanımdan uzaklaştı. Birkaç dakika sonra elinde kokteyl ve diğer bistroların siparişleriyle birlikte geldi.Pipeti ağzıma götürdüm ve ucunu ısırarak içeceği içime çektim. Masada sönmek üzere olan sigaramdan son dumanımı da çekip gözlerimi tekrar beni kesen adama odakladım. Dudağını ısırıyordu. Bakışlarımı yakaladığında göz kırptı ve kaşlarıyla arkamı gösterdi.
Arka tarafımda lavaboya giden kapı vardı. Mesajı almıştım ve içtiğim beşinci kokteylin de etkisiyle bu mesajı azgınlıkla onayladım. Melisa'nın kulağına eğilip "Lavaboya gidip geleceğim." dedim. Kafasını çevirmeden sallayarak onayladı ve birasını eline alıp bir yudum içti.
Son kez gözlerimi adama çevirdim ve piç bir gülümsemeyle arkamı dönüp kapıya yürüdüm. Müziğin sesi biraz alçalmıştı fakat yanımdan geçen herkesin kafası bir milyon olduğu için ritim tutmaya devam ediyorlardı.
Lavaboya vardığımda kızlar tuvaletinin önü kuyruk halindeyken bizim tarafta sıra yoktu. Buna şükrederek kapıyı açtım ve içeri girdim. Gözlerim iki tuvalet kabininin de alt boşluğuna odaklandı hemen. İkisi de boştu. Oyalanmak istercesine musluğu açıp ellerimi yıkadım ve aynadaki yansımama baktım. Birazdan gelmiş olurdu. Saçlarımı biraz düzeltip gömleğimin üstten bir düğmesini daha açtım.
Kabine girip kapıyı kilitlemeden beklemeye başladım. WC kapısının açılma sesi geldi önce kulaklarıma. Ardından birkaç kesik öksürük sesi işittim. Sanırım bu geldiğini belli etme şekliydi. Kabin kapısından bir adım uzaklaştım. Alkol damarlarımda öyle bir geziyordu ki yanıyordum. Bu yangın azgınlığımı fena tetikliyordu. Sabırsızca kabini açmasını bekliyordum.
Bulunduğum kabinin kapısı çekilip açıldığında beklemeden gözlerimi kapattım ve adamın dudaklarına yapıştım. Ellerim otomatik olarak kollarına gittiğinde bir gariplik bedenimi sardı. Bu kollar kesiştiğim adamın kollarından daha kaslıydı. Bir diğer gariplik ise kesiştiğim adam uzun kollu gömlek giyiyordu fakat ben şu an çıplak bir kola temas ediyordum.
Bedenim aniden itildiğinde gözlerim karşımdaki gözlere odaklandı.
Bir yumruk yemeyi beklerdim açıkçası. Ya da okkalı bir dayak. Fakat az önce dudaklarına yapıştığım adamın Yavuz olmasını ve bana cayır cayır yanan gözlerle bakmasını beklemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HELALİMSİN (boyxboy)
Short Story"Helalimsin lan benim o*ospu çocuğu!" Şiddet, seks, entrika ve komedi içerir. Etkilenecekler, lütfen yalvarırım okumayın... +18 Entrika #4 (24/12/2021) Entrika #3 (22/01/2022)