Yavuz'un gözleri.
Titreyen bedenim.
Yavuz'un az önce öptüğüm için kızaran dudakları.
Ensemden sırtıma doğru insafsızca yavaş yavaş akan soğuk ter.
"Serkan?" dedi çatılan kaşlarına tezat şaşkın bir sesle. Cevap veremedim. Cevabı geçtim ağzımı açıp tek kelime edemedim. Bir anda yanından geçip kendimi lavabodan dışarı attım ve hızla yürüyerek çıkış kapısına vardım. İnsanların arasından yalpalayarak geçtim ve attığım her adımda üzerime dikilen gözlerden irkildim. Barın kapısından çıktığım an sert bir rüzgar yüzümü yalayıp geçti. Gömleğimin az önce açtığım düğmesini geri kapatıp adımlarımı cadde üzerinde duran taksiye yönlendirdim.
Buradan bir an önce yok olmam geriyordu. Damarlarımda gezinen alkol sonunda beynime ulaşmış olmalıydı. Başım feci halde dönerken bunun az önce yaşadığım şeyden kaynaklanmadığına inanmak istedim. Taksinin arka kapısını açıp arkama bile bakmadan içeri girdim.
"Hatay'a." dedim kısa bir şekilde. Bornova'dan eve gitmem biraz sürecekti. Hafifçe doğrulup arka cebimden telefonumu çıkarttım ve stresten titreyen ellerimle Furkan'a kısa bir özür mesajı çekip eve geçtiğimi yazdım. Gözlerim ağırlaşıyordu ve artık bulanık görmeye başlamıştım.
Ne olacaktı şimdi? Kimliğimi neredeyse hiç tanımadığım birine ifşa etmiştim. Ablama anlatır mıydı? Ya da sadece İrem'e anlatıp olacakları mı seyrederdi? Bunu bir koz olarak kullanır mıydı?
Kafamda dönüp dolaşan onlarca soru vardı ve benim dışımda herkes için mükemmel olan İzmir havasında ben titriyordum. Aklım karman çorman bir halde indim taksiden. Apartmanın girişine geldiğimde anahtarımı çıkartıp yuvasına yerleştirecektim ki dikkatimi çeken bir şey oldu ve kafamı sola çevirdim.
Birkaç metre uzağımdaki siyah Passat'a diktim gözlerimi. İçinde biri var mı göremiyordum fakat izlendiğimden emindim. Telefonumun çalmasıyla irkildim ve bakışlarımı cebimden çıkarttığım telefonuma çevirdim. Arayan Furkan'dı. Reddedip telefonu tekrar cebime koydum ve yeniden arabanın olduğu tarafa baktım. İzlendiğime emindim.
Elimde sıkıca tuttuğum anahtarı kapıdaki yuvasına yerleştirirken bakışlarım hala arabadaydı. Omzumla iteleyerek açtım kapıyı ve apartmana girdim. Asansöre binip üçüncü katın düğmesine bastım ve arkamdaki aynaya döndüm.
Dağılmıştım. Gözlerim korkudan iyice açılmıştı ve tenim solmuştu. Dudaklarımın dolgunluğu stresten dişlerimle ısırıp durmamdan olsa gerekti. Asansörden çıkıp eve girdim ve doğruca odama yürüdüm. Masamdaki sürahi ve bardağı elime alıp bardağı doldurduktan sonra kafama diktim. Nefesim biraz daha kontrollüydü fakat hala olayın şokundaydım.
Ellerimi saçlarımda gezdirip kendimi yatağa attım. Ablam uyumuş olmalıydı. Masamdaki dijital saat gece 01:17'yi gösteriyordu. Uykum yoktu. Gözümü her kırptıpımda Yavuz'u görüyordum. İrem'i görüyordum. Ablamı görüyordum. Erkek orospusu olabilirdim fakat yaşamayı seçtiğim hayatı tüm dünyaya duyurmak gibi bir niyetim hiç olmamıştı. Bir anlık dikkatsizliğim ve azgınlığım yüzünden tüm otoritemi kendi ellerimle yıkmıştım.
Yastığımı kollarımın arasına alıp kafamı iyice gömdüm. Yavuz'un ne yapacağını merak ediyordum. Birbirinden farklı onlarca senaryo gözlerimin önünde dönüp duruyordu. Dönen her senaryoda zararlı çıkan ben oluyordum. Susması dışında.
Telefonumun bildirim sesiyle arkamı dönüp masama uzandım ve telefonu elime aldım. Whatsapp'tan bir mesaj vardı ve numara kayıtlı değildi. Tıkladığımda mesaj açıldı profil resmini daha büyütmeden kim olduğunu anladım.
"Yarın sabah 9'da burda ol."
"Konum."Yazan Yavuz'dan başkası değildi. Turuncu uygulamadan, Tinder'dan ve İnstadan da mesajlar gelmişti fakat umrumda değildi. Attığı konuma tıkladım. Alsancak'ta bir yerdi. Telefonu kapatıp yatağa bıraktım ve tekrar yastığımı kollarımın arasına aldım. Artık iyice yorulmuştum. Gözlerim iyice ağırlaşmıştı. Bilincim uykuyu karşılamadan önce hatırladığım son şey Yavuz'un dolgun ve kızarık dudaklarıydı.
***
Masamdaki dijital saat 7:16'yı gösterdiğinde uyanmıştım. Odamdan çıkıp banyoya doğru giderken ablamın aralık kapısından horuldayarak uyuduğunu gördüm. Dışarıdan bakıldığında normal bir sabahtı. Ablam yarım saat sonra uyanacaktı, ben ikimize de süt ve gevrek hazırlamış olacaktım, yiyecektik ve hazırlandıktan sonra kapıdan çıkıp işlerimize bakacaktık. Fakat bu sabah öyle bir sabah değildi. Bu sabah normal bir sabah değildi.
Banyoya girdim ve lavaboya eğilip suyu birkaç defa yüzüme çarptım. Dişlerimi fırçalayıp duşa girdim. Soğuk suyun altında geçirdiğim dakikalardan sonra banyodan bornozumla çıktım. Üzerime kısa mavi kot bir şort ve beyaz salaş bir tişört geçirdim. Kısa çoraplarımı giyip saçımı kuruttuktan sonra şeklini verip odamı terk ettim.
Ablamın kapısı açılmıştı ve banyodan duş sesi geliyordu. Anahtarlarımı ve cüzdanımı elime alıp telefonumu arka cebime sıkıştırdım.
Evden çıkarken ruhsuzdum. Adımlarım geri geri gidiyordu fakat dışardan gayet normal görünüyordum. Biliyordum.
Söylediği konuma geldiğimde taksiden indim. Bir kafe bekliyordum açıkçası fakat apartmanın önünde durduğumda önce ne yapacağımı bilemedim. Telefonumu arka cebimden çıkartıp kaydetmediğim numaraya mesaj attım.
"Geldim."
Saat 8:57ydi. Telefonumun tuş kilidini kapatmıştım ki mesaj geldi.
"4.kat. 18 numara."
Karşımdaki giriş kapısının tiz otomat sesi geldi kuşağıma ve içer girdim. Asansöre binip söylediği kata geldiğimde kabinden çıktım ve kapıların üzerindeki daire numaralarına bakarak 18 numarayı buldum. Kapının önündeyken stresten terlemeye başlayacaktım. Ne olacağını bilmiyordum ve bu beni daha çok rahatsız ediyordu. Tüm cesaretimi içime çektiğim derin nefesle topladım ve zili çaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HELALİMSİN (boyxboy)
Short Story"Helalimsin lan benim o*ospu çocuğu!" Şiddet, seks, entrika ve komedi içerir. Etkilenecekler, lütfen yalvarırım okumayın... +18 Entrika #4 (24/12/2021) Entrika #3 (22/01/2022)