-8-

1.1K 67 3
                                    

Keyifli okumalar...

Aceleyle odamdan çıktığımda annemin sesini duydum mutfaktan. "Burçin! Geç kalacaksın okula, hadi annem!" merdivenleri ikişer ikişer inip mutfağa vardım. Elçin ayakta ağzına bir şeyler tıkıştırırken ben, Nebahat ablanın uzattığı çayı aldım. "Çok geç kaldım anne, yolda veya okulda bir şeyler yerim."

Üstüme dikkat ederek masadaki dilimlenmiş salatalıktan ağzıma attım. "Olmaz öyle, otur birkaç bir şey ye."

"Ay anne saçmalama, geç kalırım yoksa."

Bir parça ekmek attı ağzına. "Gece geç yatarsan olacağı bu," dediklerini takmayarak yanağından öptüm. "Hadi çıktık biz," Elçin'in okuduğu okulda öğretmenlik yapacağım için artık birlikte gidip gelecektik.

Ayakkabıyı ayağıma geçirdiğim gibi arabaya doğru giderken Elçin elinde sandviçle koşar adım arkamdan geliyordu. Ağzı dolu dolu konuştu. "Abla beklesene ya!" garaja geldiğimde arabaya binmeden konuştum. "Asıl sen acele et!"

Sürücü koltuğuna oturduktan sonra kemerimi bağladım. Ardımdan Elçin de binince arabayı garajdan çıkardım. Sahilden gitmek istiyordum bugün. Arabayla da olsa sahil havası almak güzel olacaktı.

Sahil yoluna girdiğimde camı sonuna kadar açıp içeriye giren kokuyu derin bir şekilde içime çektim. "İki gündür dedikodun dönüyor sınıf gruplarında."

Kaşlarımı çatarak Elçin'e döndüm. "Ne dedikodusu?"

Kemerine dikkat ederek yan döndü. At kuyruğunun dışında kalan önündeki iki tutam saç, rüzgardan dolayı havalanıyordu. "Yok efendim benim ablam olduğun için bana tolerans tanırmışsın da, yok efendim niye çalışıyormuşsun da, yok efendim çok güzelmişsin de falan filan."

Kıkırdadım. Denizin tuzlu kokusu yine burnuma doldu. "Bebeğim, ben güzel olduğumu zaten biliyorum," yandan bir sırıtışla Elçin'e baktığımda kahkaha attı.

Makyajımı fazla abartmadan daha doğrusu çillerimi fazla kapatma gereği duymadan yapmıştım. Giydiğim askeri yeşil takım elbise ve içindeki beyaz askılı tişörtle karşıdan hem resmi görünüyor hem de rahat hissediyordum. Ve tabii ki topuklu ayakkabı.

Okulun önüne geldiğimizde arabayı park edip indim. Zilin çalmasıyla Elçin beni öpüp hızlı adımlarla okul binasına girdi. Onun arkasından zarif ve kendinden emin halde okula giriş yaptım. Giriş katındaki müdürün odasını bulup kapıyı tıklattım. İçeriden 'Gir!' komutu geldi. Yavaş ve tatlı görünmeye çalışarak içeriye girdim. Müdür bey beni görmesiyle ceketinin düğmelerini ilikledi. "Günaydın hocam," uzattığı elini sıktım. "Günaydın Oğuz Bey."

Masanın önündeki koltuklara oturmam için işaret etti. Okulun ilk günüydü ve istiklal marşına yetişememiştik anladığım kadarıyla. "Çay veya kahve?"

"Teşekkür ederim ama gerek yok," anlayışla başını salladı. Fazla yaşlı gibi durmuyordu. En fazla olacağı yaş 32'ydi.

"O zaman ben sizi odanıza götüreyim," kafamı salladım hemen. "Olur," birlikte odadan çıktıktan sonra merdivenlere geldik. Odam ikinci katta, soldan üçüncü kapıydı. Odaya gelene kadar biraz okuldan, okulun nasıl bir yol izlediğinden ve daha birkaç bir şeyden daha bahsetti.

Odaya girdiğimde çantamı masaya bırakıp pencereye doğru yürüdüm. Az da olsa denizi görüyordu ve bu açıdan güzeldi. Odaya girmeden önce kapının sağ tarafında adım ve soyadım yazıyordu; Rehberlik ve Danışmanlık Servisi Burçin Demirel.

Denizden gözümü çekip masaya yürüdüm. Elimdeki anahtarı çekmeceye koyarken müdür bey de masanın önündeki koltuklara oturdu. Soru sorar gibi şekil alan yüzümle açıklama gereği duymuş olacak ki lafa girdi. "Nasıl hocam beğendiniz mi?"

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin