9/"çünkü sen gelmiyorsun."

162 25 23
                                    

Saatlerce bilgisayar ekranına bakıp bir şeyler not etmekten boynunun ağrıdığını fark eden Jisung, yüzünde küçük bir tebessümle kapısını çalan Bay Lee Jr.'ı görünce şaşırmıştı, elinde herhangi bir dosya da yoktu, niye gelmişti bu adam?

"İçeri girin Bay Lee."

Minho yavaşça kapıyı açıp içeri girdikten sonra tam kapatacaktı ki arkadan uzanan bir el ona engel oldu. Belli ki çekilmesini bekliyordu.

"Hey, Jisung-ah! O kıçını koltuktan kaldır da hamburger yemeye gidelim. Ben ısmarlıyorum bak."

Jisung gözlerini saate çevirdi. Doğru ya, öğle arasıydı. Sinirinden ne yapacağını bilemedi bir an; önce arkadaşına, sonra da onun önündeki Bay Lee Jr.'a baktı.

Durumun önemini hala kavrayamayan Hyunjin önündeki adamın ona dönmesiyle beraber seslice yutkunmuş ve başını öne eğmişti. Resmen patronun yeğeni buradayken Jisung'un kıçına laf etmişti, bu Jisung'un kendi elleriyle saçlarını kazımasına sebep olabilirdi.

Oysa Minho ona gülümsemiş ve başıyla selam vermişti. Hyunjin'i tanımasa ve ikisinin arasındaki ilişkiyi bilmese durumu tuhaf bulabilirdi ama artık normal karşılıyordu.

"Ben de tam Bay Han'a bunu teklif etmek için gelmiştim. Ama eğer birlikte gitmek isterseniz sizi anlarım."

Jisung daha önceden düşündüklerini bir kez daha hatırladı. Hayır, bu adamı asla reddedemezdi, öğle yemeği gibi küçük şeyler aralarındaki ilişkiyi güçlendirmek için önemliydi. Eh, Hyunjin şirketteki pozisyonu konusunda ona yardım edebilecek biri olmadığı gibi işini yapmasına bile engel oluyordu bazı zamanlar. Bu durumda kiminle gitmesi gerektiği gayet açıktı, arkadaşı canı ne isterse yapabilirdi. Daha sonra onu en sevdiği restorana götürerek gönlünü alabilirdi.

Ama arkadaşı belli ki bir şeyleri mahvetmeye kararlıydı.

"Niye? Siz ne zamandan beri yemeğe gidecek kadar yakınsınız hem?"

"Çok olm-"

"SANA NE?!"

"Aman iyi be sustum, siz de rica ediyorum şirketin başına geçince buraya bir fırın yaptırın Bay Lee. Yemeğe gitmek çok yorucu, poğaça falan yaparlar."

"Bunu daha sonra konuşalım isterseniz, Bay..."

"Hwang, Hwang Hyunjin. Tanıştığıma memnun oldum."

Minho'nun elini kavradığı gibi hızlıca sıkan Hyunjin halinden memnun gibi duruyordu, ta ki arkadaşının öksürük sesini duyana kadar.

"Biraz daha öksürsene, belki için dışına çıkar da kurtuluruz senden."

Jisung tam ona cevap verecekti ki Minho araya girdi.

"Bay Han, yemekte bana eşlik edecek misiniz?"

"Ah, tabii. Bekleyin, ceketimi alayım."

Hyunjin görmezden gelindiğini hissedince intikam almaya karar verdi, resmen en iyi arkadaşı onu ekiyordu!

Tam ikisi birlikte dışarı çıkacekken arkalarından seslendi.

"Nereye?"

"Duyduğun gibi yemeğe gidiyoruz."

"E beni unuttunuz?"

"Çünkü sen gelmiyorsun."

"Yoo bana ne ben de geliyorum, yalnız bırakmam seni bu tuhaf adamla. Sapık olmadığını nereden bileceğiz?

"Sizi duyabiliyorum, Bay Hwang. Ayrıca arkadaşınızı sinemaya bir internet sapığıyla buluşmaya yalnız gönderebiliyorsunuz da bana mı güvenemiyorsunuz?"

Minho sinirle konuştuğunda Jisung'un garipseyen bakışlarıyla karşılaştı. İşte o an büyük bir pot kırdığını anladı, bunu yapmaması gerekiyordu.

"Siz bunu nereden biliyorsunuz? Hem ben de duyun diye söylemiştim. Her neyse, soruma cevap verin siz."

"Şey... Bay Han yemekteyken anlatmıştı bana. Hatırlamıyor olabilir ama ben unutmadım tabii."

"Ha siz daha önce de yemeğe gittiniz?"

Konunun dağılmasına içten içe sevinen Minho, Jisung'un bakışlarını Hyunjin'e çevirdiğini görünce biraz rahatladı. Ucuz atlatmıştı.

"Bundan sana ne?"

"Neyse ne, hadi gidelim. Bay Lee, biliyorum para basıyorsunuz ama ne yapalım, sözüm söz, ben ısmarlıyorum. Çok şanslısınız var ya!"

department // minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin