"Hayırdır, sapığın mı yine?"
"Hımm."
"Çok zor oldu tahmin etmesi. Ne istiyor yine?"
"Gel oku."
Hyunjin oturduğu kanepeden Jisung'un yanına atladı. Ekranda gördüğü mesajları pek de şaşırtıcı bulmamıştı, sapıkların magazincilikle doğrudan olmasa da uzaktan bir ilişkisi olduğu su götürmez bir gerçekti.
"Boş ver gitsin, alay ediyordur senle."
"Öğreniriz şimdi."
Rehberinden Lee Jr.'ın numarasını bulup aradı. Ekrana basan parmağının titrediğini fark ettiyse de dikkat etmedi pek. Bu tarz reaksiyonlar bile Jisung'un kendine olan güvenini sarsmaya yetebilirdi ileride. Stratejik bir ilişki olacaktı bu, her ne kadar Hyunjin'i geçiştirmek için sevmeyi deneyeceğini söylemişse de duygu karıştırmayacaktı. Duygu olmayacaktı ki yolları ayırması gerektiğinde en az hasarı alacaktı.
Açan yoktu, tam kapatacakken yabancı bir "Alo?" sesiyle irkildi. Hayra alamet değildi bu.
"Kimsiniz?"
"Chris ben. Sen de... dur bakayım, Jisung yazıyor. Nasılsın Jisungcuğum?"
Sesin samimiyeti Hyunjin'i de Jisung'u da afallatmıştı. Birbirlerine baktılar.
"Tanışıyor muyduk?"
"Ha, şey... Yok ben- AH! Yani benim üslubum böyledir kusura bakmayın. Niye aramıştınız, nesi oluyorsunuz bizimkinin?"
"Arkadaşıyım, Bay Lee nerede?"
"Lee mi? Ha o, o şeyde ya... Hastanede yatıyor. Çok ağır bir kaza atlattı ne yazık ki. Biz de başınd- yanındayız yani. Uyuyor o da zaten."
Sapığı haklıydı, ama telefondaki arkadaş niye bu kadar rahat onu çözebilmiş değildi Jisung. Böyle ciddiyetsiz tiplere hayatı boyunca sinir olmuştu, Hyunjin'e olduğu gibi.
Hastane bilgilerini aldıktan sonra telefonu kapattı ve odasına gitti. Hyunjin çoktan komutu almış, hazırlanmaya gitmişti.
Yufka yüreğine söve söve arabasını çıkarmaya gittiğinde Hyunjin de peşinde kuyruk gibi koşturuyordu, ne de olsa onsuz gidemezdi.
Son dakika kafasında çakan flaşlarla yolunu değiştirdi. Madem adamı elinde tutacaktı, biraz nezaket de göstermeliydi.
Çiçek alacaktı. Erkek adama. Çiçek. Hem de büyük bir buket. Hyunjin'in kahkahası daha yolun yarısında başlamış, Jisung arabadan inene kadar da devam etmişti. Utancından ne aldığını bile bilmeyen Jisung Hyunjin'i zorla indirip çiçekleri ön koltuğa bıraktı, Hyunjin önde oturmaya devam ederse boğazını kesecekti çünkü.
Çok geçmeden hastaneye vardıklarında asansöre ilerledi Jisung. Hyunjin her ne kadar peşinden koşuyor olsa da Jisung'un acelesi yüzünden eli kapıya sıkışıyordu az kalsın. Küfürler içinde Lee'nin kaldığı kata geldiklerinde ikisi de hastanenin bu kısmına ilk defa geldiklerini fark ettiler. Ve Hyunjin'in ağzından o efsanevi sözcükler döküldü:
"Hemşireli otel mi olur lan? Yanlış asansör herhalde."
"Senin okuyamayacağın sayılar yazıyor bunların banka hesaplarında, ne yapsınlar acilde mi yatsınlar? Düş önüme."
Bitmek bilmez bir yürüyüşün ardından Lee'nin odasının önünde durdular ama kapıyı çalacakken içerden gelen kahkahalar onu durdurdu. Ölümden dönmenin nesi komikti bilmiyordu, öğrenmenin tek yolu içeri girmekti.
Kapıyı çalmasıyla seslerin kesilmesi bir oldu. Girdiklerinde ise ağlamaklı iki adamla yarı baygın Lee onlara bakıyordu. Kısaca selam verip çiçeği bıraktı Jisung. Bunlar ağlıyorsa kim kahkaha atıyordu o zaman? Jisung küçük oyunlarını sürdürmeye karar verdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/253117010-288-k302278.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
department // minsung
Fanfic"o güzel yüzünü görebilmek için her lanet saniye odamın cam kapısını izlemekten ve seni göremediğim her lanet saniye hevesimin biraz daha kırılmasından bıkmıştım, han jisung." (texting+story)