•♢°☆~ep.31~☆°♢•

297 34 10
                                    

Mümkünse medyadaki müzik eşliğinde okumanızı öneriyorum :))

Ha Neul Mark'ın giysi dolabında bulduğu siyah kepi biraz daha indirdi yüzüne doğru.  Zar zor bulmuş olduğu eski telefonu cebinden çıkardı ve etrafı bir kez daha kolaçan ettikten sonra bankın üstüne bıraktı telefonu. Etrafın tenha olması onu ürkütse de işi temiz halledecekleri anlamına geldiği için fazla bozuntuya vermedi. Etrafa bir kez daha bakındıktan sonra rahatlayarak derin bir nefes verdi ve hızlı adımlarla ayrıldı oradan. Şapkasını çıkartıp suratına keyifli bir sırıtış oturturken kendi kendine konuştu.

"Üzgünüm Mark...bu sefer gerçekten işin içine bulaştım..."

Üç saat önce

Ha Neul gerginlikle odanın içinde dolanıp dururken bir kendi telefonuna bir de oldukça eskimiş samsung galaxy s3'e bakıyordu. Bilinmeyen numarayla buluşmasına 3 saat vardı ve hala kararsızdı. Mark veya herhangi bir arkadaşına söylemek, yardım çağırmak istese de bunun için fazla geç olduğunu düşünüyordu. Eski telefonu ne kadar açmaya çalıştıysa da siyah ekran dışında bir şey yoktu. Yine de telefonun çalışmaması içindeki bilgilere ulaşılamayacağı anlamına gelmiyordu. Dahası bu telefonun neden bu kadar önemli olduğunu ve ortada neler döndüğünü deli gibi merak ediyordu.

Kız gerginlikle tırnaklarını kemirirken fısıldadı.
-"Sana zarar vermek istemiyorum Mark...kendine zarar vermeni de istemiyorum..."

Ha Neul aklına gelen fikirle odada dört dönmeyi bıraktı ve olduğu yerde kalakaldı.
Kararlılıkla derin bir nefes alırken farkında olmadan yumruğunu sıkmıştı.

"Kimsenin yardımına ihtiyacım yok...yardıma ihtiyacı olan onlar..."

Ha Neul Mark'ın eski telefonunu  güvenli bir yere koyduktan sonra hırkasını ve cüzdanını alıp evden çıkıyordu ki kendi güvenliği açısında ne olur ne olmaz yüzünü gizleyecek bir şey almaya karar verdi. Şantaja uğrama ihtimali yüksekti çünkü. Evde maske bulamasa da Markın dolabında siyah bir kep bulunca hızla başına geçirdi ve evden çıktı.
3 saati vardı. Eğer başarmak istiyorsa çok hızlı davranması ve planlı hareket etmesi gerekiyordu çünkü samsung galaxy s3 gibi arada kalmış bir modeli bulmak muhtemelen zor olacaktı.
Bir taraftan metro durağına ilerlerken bir yandan telefonundan eski telefonlar satan bir mağza bulmaya  çalışıyordu.
Neyseki ellerinde kalan ürünlerin reklamını yapan bir teknoloji mağzası buldu internette. En son güncelleme iki hafta önce yapılmıştı. Satılmamış olmasını umarak 4 durak ötesindeki dükkana gitmek üzere metroya bindi kız.

Yolculuğu sırasında oradan bilinmeyen numarayla buluşacakları parka en hızlı nasıl gidebileceğini düşünüyordu.
Hedef durağına ulaştıktan sonra koşar adımlarla istasyondan çıktı ve navigasyonun tarif ettiği şekilde ilerledi.
Koşarak 10 dakikayı bulmuştu varması.

Mağza oldukça kasvetli ve tozlu göründüğü için kapalı olmasından şüphelense da kapısı açıktı.
İçeriye adım atmaz konuştu.

-"Samsung galaxy s3 bakıyorum. Beyaz olursa iyi olur...diğer özellikleri önemli değil."

Kasada oturan yaşlı adam ağır hareketlerle bir kıza bir de televizyonda oynayan güncel futbol maçına baktı. Ardından ağır adımlarla depo olduğunu tahmin ettiği yere doğru ilerledi.
Kız beklerken gerginlikle dolanıyor ve sık sık saati kontrol ediyordu. O sırada vitrinlerde bir ürün çekti dikkatini. Minnacık siyah bir şeydi. Kibrit kutusunu andıran bu nesnenin ne olduğunu görebilmek için yaklaştığında bir kamera olduğunu anladı.
Yanındaki afişi okuduğunda kafasında bazı şeyler daha da netleşmişti.

"Full HD gizli kameralarla bütün gizemleri ortaya çıkarın!!!"

Tabii yaa diye düşündü kendi kendine.
Kapı şifresini annesi bile bilmiyorken tanımadığı birinin bu şifreden haberdar olması akıl almaz bir şeydi. Ayrıca bilinmeyen numara kendisini tehdit ettikten sonra bir hafta beklemesi de oldukça saçmaydı. Demek bilgi edinmek için bir hafta gözetlemişti kendisini...bu sürede bulmuştu evini. Muhtemelen kapısının önüne fark edemediği bir kamera yerleştirilmişti. Bu sayede o pislik öğrenebilmişti şifresini.

Kız korkuyla ürperirken hızlanan kalp atışlarını yavaşlatması umuduyla derin bir nefes aldıktan sonra  vitrindekiyle aynı olan kameralardan aldı bir tane eline.
Eğer bilinmeyen numaranın kim olduğunu öğrenebilirse...belki de Mark'ı güven altına alabilirdi...ya da en azından kendisi tehdit edilmekten kurtulurdu.

Yaşlı adam elinde camı paramparça olmuş beyaz bir telefonla gelince kız keyifle gülümsedi. Kamerayı ve telefonu özel ders vererek kazandığı parayla ödedikten sonra navigasyonun gösterdiği yönde ilerleyerek dolmuş hatlarının geçtiği bir anayola çıktı.
Birkaç kez yolu karıştırdığı için 25 dakika sürmüştü. 
Uzun süre koşmanın getirdiği yorgunlukla nefes nefese kalmışken bir de zamanının git gide azlaması onu korkutuyordu. Eğer planı başarısız olursa elinde hiçbir kozu olmadan psikopat sapığın birini kendine düşman edinmiş olacaktı.


Parka vardığında bilinmeyen numaranın telefonu bırakmasını söylediği vakte daha 1 saat 8 dakika vardı. Ama onunda erkenden buluşma noktasına gelmiş olması muhtemeldi. Kızın hem vakit kabetmemesi hem de biran önce mantıklı bir çözüm bulması gerekiyordu....
Öyle bir şey yapmalıydı ki aynı anda birkaç kuş vurabilmeliydi...
Bu bilinmeyen numara her kimse onu bunu yaptığına pişman edebilecek kadar ortaya çıkarmalıydı kimliğini.

Kamerayı nasıl gizlice bankın çevresini yerleştireceğini bilemese de sapığın sesini nasıl duyabileceğini ve az da olsa nasıl bilgi edinebileceğini bulmuştu.
Eski galaxy s3'ü kilit tuşundan açtı ve telefon numarasına baktı. Telefon eskiden her kime aitse hiçbir şeyi değiştirmeden satmış olmalıydı.
Numarayı öğrendikten sonra kendi telefonunun numarasını gizleyerek Galaxy s3'e arama gönderdi. Arama gelir gelmez cevaplayıp sesi kapattı. Böylece sapık gelip telefonu aldığında Ha Neul onun dediklerini duysa da o Ha Neul'unkileri duyamayacaktı.
Kız telefon konuşmasını kayda ala bastıkdan sonra kendi telefonunu cebine attı ve elindeki telefonun Mark'a ait olmadığının hemen anlaşılmaması için kilit ekranına oldukça zor bir şifre belirleyip kaydetti.
Son olarak geriye elindeki minik kamerayı gizlice sapığın yüzünü çekebilecek bir noktaya yerleştirmek kalıyordu.
Ne kadar düşünse de bu risk almaktan başka bir şey değildi...kumar oynaması gerekiyordu yani. Eğer bilinmeyen numara burada değilse kazanacaktı...eğer buradaysa ve kendisini kamerayı yerleştirirken görürse kaybedecekti.

Önceden gidip yerleştirmenin riskli olacağını düşünerek telefonu bırakmaya giderken yerleştirmesi gerektiğine karar verdi en sonunda.
Bu sefer gerçekten inanıyordu başaracağına. O pisliği polise verip...Mark'ı kurtarabileceğine. Amcasının ve yengesinin gözündeki o burukluğu silebileceğine...her şeyi eskisi gibi yapabileceğine...

Bir saat sonra

Ha Neul Telefonu bırakması gereken banka birkaç metre kala durdu. Eski oyun parkının salıncakları esintiyle hareket ediyor ve huzursuz edici bir gıcırtı çıkarıyorlardı. İşte budur diye düşündü. Kaydırağa doğru ilerleyip merdivenlerinden çıktı. Ardından kaymak üzere kaydırağın başına oturdu. Tam telefonu bırakacağı bankın karşısına denk geliyordu. Kamerayı açıkça koysa bile fark edilmezdi. Kız kaymadan önce kamerayı uygun bir yere yerleştirdi ve kendini bıraktı. Ayağa kalkıp üstünü sirkeledikten sonra özellikle arkasına bakmadan ilerledi.

Mark'ın giysi dolabında bulduğu siyah kepi biraz daha indirdi yüzüne doğru.  Zar zor bulmuş olduğu eski telefonu cebinden çıkardı ve etrafı bir kez daha kolaçan ettikten sonra bankın üstüne bıraktı telefonu. Etrafın tenha olması onu ürkütse de işi temiz halledecekleri anlamına geldiği için fazla bozuntuya vermedi. Etrafa bir kez daha bakındıktan sonra rahatlayarak derin bir nefes verdi ve hızlı adımlarla ayrıldı oradan. Şapkasını çıkartıp suratına keyifli bir sırıtış oturturken kendi kendine konuştu.

"Üzgünüm Mark...bu sefer gerçekten işin içine bulaştım..."
.
.
.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. İşleri biraz karıştırıyorreeee....

| i n s t a b o y | TAEYONGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin