Pazartesi Gecesi - Rosie

316 45 16
                                    

Sabah korkunç bir panikle uyandık. Oysaki bu çalar saatimizin suçu değildi. Her şey çok garipti. Kendisinden bir yaş büyük olduğum kız kardeşim Jess (Jessica) ile aynı anda aynı korkuyla kalkmıştık. Anlaşılan ikimiz yine aynı rüyayı görmüşüz.

Adım Rosie, ben ve kardeşim Jess maceracı kızlarız. Ama bu aralar sık sık gördüğümüz kabuslar maceramızı iki katına çıkarıyor. Bugün günlerden Pazartesi, saat 08:00, lise üçe gidiyorum. Kız kardeşimle aramızda bir yaş olmasına rağmen aynı sınıftayız çünkü Jess okula erken kayıt oldu.

Bugün ilk derse bayan Everdeen'in gireceğini daha yeni hatırlamamla homurdanarak kendimi yere attım. Jess benim yere yapışmamı beklemeden yerle bir olmuştu bile. Ve sanırım çoktan uyumaya başlamıştı. Horlamamasına sevinsem de, uydurduğu hikâyeleri uykusunda sayıklamasına sinir oluyorum.

Kafam hâlâ yerdeyken boğuk bir şekilde Jess'e seslendim. "Jess! Kalkmazsan Chloe'ye tarçınlı kurabiyelerini senin yediğini söylerim!". Gözlerini pörtleterek hızlıca doğruldu. "Söylersen Jackson'a parfümünü çaldığını söylerim!". İşte bunu yapamazdı. "Kapa çeneni!". Jackson, sınıfımızdaki havalı çocuklardan biriydi. Çantasını karıştırdığım zaman o efsane parfümü bulmuştum ve kokusunu beğendiğim için ödünç almıştım. Ödünç...

Neyse, acele ettiğimizden üzerimize sade bir t-shirt ve kot giydik. Normalde Jess'le beraber havalı takılırız ama bunu düşünmek için uygun bir zaman değildi. Kahvaltı zaten umrumuzda değildi. Çantalarımızı alır almaz evden son hız çıkıp bisikletlerimize bindik ve yola çıktık. Okul çok da uzak sayılmazdı fakat biz kafayı sıyırdığımız için sokağın tamamını dolaşarak uzun yolu seçiyorduk.

Vardığımızda her zamanki gibi müdür bay O'hare bizi kapıda yakaladı. Bu adamı seviyordum ama bir an önce sabahları bizi kapıda yakalamayı bırakmalıydı. Cidden, hangi müdür okula gelirken pantolon değil de, üzerinde ninja kaplumbağaların resmi olan bir tayt giyer ki? Ah, gözlerimi seviyorum tamam mı! "Üzgünüz bay O'hare, bir daha olmaz." Her gün aynı dırdırı söylememize rağmen tekrar tekrar gecikiyorduk. "Bir daha gecikirseniz ailenize haber veririm!" Ne kadar korktum (!) anlatamam.
"Bir daha gecikmeyiz bay O'hare."
Zaten ailemize haber verdiği falan yoktu. Daha doğrusu 'anneme' haber verdiği yoktu. Size ailemizden bahsetmemiştik değil mi? İşin garibi biz anne ve babamızla aynı evde yaşamıyoruz. Annem ve babam işleri gereği Florida'ya taşındılar. Biz şu an Ohio'da yaşıyoruz. Evde bizden başka kimse olmadığı için her hafta yan komşumuz bayan Martha bizi kontrole gelir. Annem ve babamsa her haftasonu gelmeye çalışırlar. Ama bu ne yazık ki pek de mümkün olmuyor. Para sıkıntımız olmuyor çünkü ne zaman ihtiyacımız olursa babamdan göndermesini isteyebiliyoruz.

Annem babama göre daha disiplinlidir. Bu yüzden bay O'hare birini arayacağı zaman annemden başkasını aramaz. Hatta babamı tanıdığından bile emin değilim. Babam ise anneme göre daha eğlencelidir. Bir keresinde okula gitmeyelim diye bize yardım etmişti ve kendi yaptığı pırasayı bize yedirtmişti. Hatırlıyorum da, bir hafta mide bulantısından okula gidememiştik.

Daha iki hafta önce Jess'le beraber çok önemli bir şeyin peşindeydik. Bay O'hare bizi odasına çağırmıştı. Nedeninin ne olduğunu anlayamamıştık. Mesela yemekhanede kavga çıkarmamıştık, ya da arşiv odasını aleve de vermemiştik. Meğerse bizimle hiçbir ilgisi yokmuş. Okula yeni gelen ve Jess'le benim kimya dersimize giren bayan Taylor ve onun telefon numarasıyla ilgiliymiş. Bay O'hare bizden, bayan Taylor'ın numarasını almamızı istemişti ve tam o sırada bayan Taylor içeri girmişti. İkisi bakışmaya başlarken biz yavaş yavaş aradan sıvışmıştık. Anderson Lisesi'nin müdürü bay O'hare'dan bunu beklemezdim açıkçası. Bay O'hare'dan hoşlanmak için aptal olmak gerekirdi. O zamandan beri bay O'hare bize biraz daha yumuşak davranıyordu. 1 dakika 43 saniye kapıda bekletmemesi de güzel bir şeydi bence. "Derse geç kaldınız, gitseniz iyi olur."

Korkunun Ötesinde (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin