Yollar seninse, kim tutardı seni?
Yaşanacakların eğer yolunun üstündeyse, onlardan kaçamazdın. Belki, sezgilerin kuvvetliydi ve o yola girmeden güzergahını değiştirirdin. Ama kaderden kaçamazdın.Ben Aşkım.
Lan, valla Aşkım adım!
Gerçi, anamla babam hangi kafayla bana bu ismi verdiler, onu bende henüz çözebilmiş değildim.
Sanki devlet sırrı. Birde çözecekmiş.
Ses kısını iç ses!
Evet, Aşkım.
Bu isim az belalar açmadı başıma 23 yıllık hayatımda.
En çokta ilkokulda sanırım.
İsmimi telaffuz ederken o kadar çok kızarıp bozarıyorlardı ki...Gerçi cismim normal mıydı ki, ismim normal olsundu, değil mi ?
He, bir de öyle bir durum vardı. Ben, laf aramızda, eccük fazla akıllı (!) olabilirdim.
Eccük, fazla ve akıllı ?
İç ses? Dayak?
Ne vardı yani sanki bir kaç kere sınava girmemek için, hocaya o gün çok hasta olacağımdan dolayı, okula gelemeyeceğimi ağızımdan kaçırmışsam?
İnsanlık hâli. Olabiliyordu öyle şeyler.
"Ezgi? Aşkım nerede? Umarım yine tek başına çıkmamıştır."
Hayır, çıkmadım tatlım. Ama bu yapmayacağım anlamına gelmez!
Yüzümde şeyimsi (!) bir sırıtış ile, saklandığım yatağın altından yavaşça çıktım. Odada kimse yoktu. Bu iyiydi!
Tam odanın kapısından, bir elimde basketlerim, çıkacakken, koridordan bizim zillilerin sesini duyunca, hızla kapının arkasına saklandım.
"Lan o mal yine uyuyup kalmıştır bir yerlere. En son ki yediğimiz fırçadan sonra çıkacağına pek ihtimal vermiyorum."
Zeki insancık seni.
Ece'nin pimpirikli hâline tezat, ikizi Ezgi, aramızda ki en rahat ve umursamaz insandı.
Lan! O bana "mal" mı dedi? Hain kuzen!
Tam dışarı çıkıp, aklımda ki türlü türlü işkence çeşitlilerini o sarı yellozun üzerinde denemeyi düşünüyordum ki, aklıma dank eden şeyle hemen durdum.
Bunlar beni oyuna getirmeye çalışıyorlardı!
Bunların biri değil, ikiside hain!
Çorapsızlar!
Adım sesleri uzaklaşınca, bende hiç düşünmeden kapıyı kapatıp, pencereden atladım aşağı.
Ben Aşkım.
İki kuzenimin baş belası. Dayımın yeğeni-
Hadi canım! Bende dayımın bacanağı!Lan salak! Sen benim iç sesimsin, beni niye gömüyon?
Neyse, işte öyle.
Annem ve babam vefat edince, beni dayım almış. Kendi öz evlatlarından ayırmadan büyüttü. Gerçi eccük (!) baş belası olmuş olabilirdim, ama olsundu. Onlar beni böyle seviyorlardı.
Üniversiteyi kazanınca, Rize'den İstanbul'a ikizlerle göçtük. Dayım her ne kadar orada kalmış olsa da, bizi sürekli kontrol ederdi.
Eh, ortada "ben" diye bir faktör vardı. Boru mu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Ayman
Teen Fiction"Adın ne senin?" Sert ses tonunu bir kez daha kullandı. Acaba çok ağrıyor muydu boğazı böyle konuşunca? "Aşkım." Ne olduğunu anlamadım. Adamın gözlerinden bir duygu akımı geçti. Sanki dudaklarıda hafif aralanmıştı. Ama bu benim hayal gücümde olabili...