Kaos, hem düzenin, hem de düzensizliğin olduğu bir yerdi. Kaostan önce, evren var edilmemişti. Kaos üç parçaya bölündüğünde ise, bir tanrıça ortaya çıktı. O tanrıça ki, hiçbir anneden doğmamıştı, hiçbir varlıktan oluşmamıştı. O tanrıça bir hiçlikten meydana geldi.Tanrıça Gaia soyundan gelen tanrılar, kendilerine itaat edilmesi arzusuyla eğlenceleri için yeni varlıklar yarattılar. Onları 'insan' diye adlandırdılar ve tıpkı bir oyuncak gibi onlarla oynadılar. Ancak bazı tanrılar, büyük bir hata yaparak insanlara sevgiyle bağlandı ve onlara, bilgi, güç ve ruh bahşetti. Hatta tanrıların doyumsuzluğu öyle bir seviyeye ulaştı ki, insan kılığına girerek, tıpkı bir insan gibi davranarak, oyuncaklarıyla birlikte olmaya başladılar. Böylelikle tanrılar, insanlarla birleşerek farklı ve büyülü yaratıklar oluşmasına neden oldular. Bu varlıkların soyu, büyüyü keşfeden ve öğrenen savaşçı insanlar yüzünden tükenirken, hala soyları tükenmeyen bir tür kalmıştı.
Sirenler...
Sirenler, Poseidon çocuklarıydı. Diğer tanrılar her ne kadar bu duruma olumsuz bir yaklaşım sergileseler de, Poseidon insanlarla üremeye devam ederek tüm okyanuslara kontrol sağlıyordu. Bu sayede insanları okyanusundan uzak tutar ve onların küçük akıllarıyla oynayabilirdi. Poseidon da baş tanrı Zeus gibi insanlardan nefret ediyor ve onların kendi bölgesine girmesinden nefret ediyordu. Bu yüzden çocuklarını, onlara bir felaket olsun diye göndermiş ve çocuklarına, o iğrenç yaratıkları avlamaları için sonu gelmeyen bir açlık bahşetmişti. İnsan kanı için duydukları susuzluk, insanlara büyük bir korku salacak ve zavallı varlıklar, bu korkuyu kısa ömürleri yüzünden gelecek nesillere aktarabilmek için oluşturdukları efsanelere sığdıracaklardı. Tabi soyları tamamen tükenmezse.
Sirenler insanlar gibi duygusal varlıklar değillerdi. Örneğin onlar kolay kolay ağlamazdı. Acı çektiklerinde, eşlerini kaybettiklerinde veya yaralandıklarında gözlerinden katran siyahı yaşlar akar, acılarını bu şekilde dışa vururlardı ancak normal zamanlarda asla insanlar gibi ağlamazlardı.
Denizlere ve çoğu okyanusa hükmeden sirenler, kendileri gibi yaratıklar oluşturur ve bir gün yaşadıkları dünyaya tamamen hükmedeceklerine inanırlardı. Ancak bunun için insana dönüşmeleri gerekirdi. Babalarının onlara verdiği en büyük ceza ise buydu. Sonsuza kadar okyanusun altında hapsolmak.
İnsanların yüzeysel bakışlarına göre, denizler ve okyanuslar sadece kocaman su parçaları olarak görünür, suyun derinliklerinde olan mucizeleri asla fark edemezlerdi.
Ancak Jongin bilirdi. Suyun altının ne kadar acımasız olduğunu, mucizelerin bile nasıl bir vahşete dönüşebileceğini, büyüleyici olan her şeyin nasıl da acımasız olduğunu iyi bilirdi.
Ablaları gerçekten çok güzeldi. Okyanusun derin sularının içerisinde süzülüyorlarken yaşayan tüm canlılar, onların büyüsüne kapılırdı. Şarkı söylerlerken suyun altı adeta cennete dönüşüyordu. Pullarının parlaklığını bile geçen ışıl ışıl parıldayan bembeyaz tenleri, Afrodit'in cazibesinden bir parça taşıyan muhteşem güzellikleriyle, Tanrı çocuklarını bile etkiledikleri oluyordu. Öyle ki, Hermes, deniz altına haber ulaştırmak için geldiğinde kardeşleriyle birlikte olur ve tohumlarını dişi sirenlerin kullanmasına izin vererek kendi kanını taşıyan yeni sirenlerin üremesine sebebiyet verirdi. Ancak tüm bu ihtişama rağmen, Jongin'in ablalarında sevmediği bir şey vardı.
En az gözyaşları kadar siyah olan kalpleri.
Ablaları gücü ellerinde tuttuklarını bilir gibi, kendilerinden aşağı gördükleri tüm canlılara eziyet ve işkence ederlerdi. Bunu yapmaları için herhangi bir nedenleri yoktu. Sadece zevk uğruna kaç dişi sirenin kanını içmişlerdi, sayısını bile bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIREN || DoKai
FanficKim Jongin Poseidon'un çocukları arasında en çirkin olandı. Bu yüzden kardeşleri tarafından sürekli dışlanır ve işkenceye uğrardı. Ancak bir gün kardeşleri güçlü bir korsan mürettabatına vahşice saldırdığında, dönemin en güçlü korsan gemisinin sahib...