"Naber tatlım, bugün harika görünmüyor musun?" Tanıdık bir ses arkasında alaycı bir ses tonuyla konuştu ve Minho sadece yüzünde hafif bir gülümseme ile iç çekebildi.
Müşterisiyle yüzleşmek için arkasını döndü, yüzünde sahte bir hayal kırıklığı ifadesiyle, "Her zamanki gibi mi, efendim?" dedi.
Jisung'un gülümsemesi genişledi, güneş ışığı pratikte ondan yayılıyordu zaten, "Aslında bunun yerine seni alabilir miyim diye merak ediyordum?"
"Ben mi?" Minho, mutluluğunun açık olmadığını umarak sordu, "Peki bunu sana neden vereyim?"
"Aslında, vardiyanın yarım saat içinde biteceğini biliyorum ve stüdyodan 20 geçe ayrılıyorum. Şu anda gerçekten biraz tavuk kanadı yemek istediğimden bahsetmiyorum bile." diye cevapladı.
Ah, tabii ki. Sadece Han Jisung, 4. buluşmalarının yerel tavuk dükkanında olmasını önerirdi. Ve Jeongin, Minho ve Jisung'un resmen gen z randevusuna gittikleri açık olduğundan romantizmin öldüğünü söylemişti.
Neyse ki kafe neredeyse boştu, tek canlılık köşede muhabbet eden bir grup gençti. Bu yüzden Jisung tezgahın üzerine eğildiğinde Minho'nun onunla buluşmak için eğilmesini engelleyen hiçbir şey yoktu.
Felix'in onlara güldüğünü ve tüm durumu dinlenme odasından canlı olarak yayınladığını hissedebilmesi dışında.
Bunun yerine, küçük bir espresso bardağı alarak Jisung'a sırtını döndü. "Eğer şanslıysan, ben gitmeden beni yakalayabilirsin tatlım."
Jisung'un çıkardığı kıkırdama, Minho'nun utanç içinde yüzüne kızarıklık yayılmasına neden oldu. Yine de cevap vermedi. Zorunda da değildi, çünkü Minho ona siparişi vermek için geri tezgaha döndüğünde, Jisung hâlâ ona küçük bir sırıtışla bakıyordu.
Minho, hareketlerindeki ufak bir tereddütle içeceği ve peçeteyi öne itti.
"Parası zaten ödendi."
Jisung ona kaşını kaldırdı, ancak farkına vardığinda yüzünde şaşkınlık ifadesi vardı, "Ah- belki de dünyadaki en şirin surat asmasına sahip olan kesinlikle çok sevimli barista ödemiştir. Onunla bir randevuya çıkabileceğimi düşünüyor musun?"
Minho hafifçe alnına vurdu, "Sanırım yarım saat içinde seninle stüdyonda buluşacak."
"Pekala, ona dört gözle beklediğimi söyle." Diğeri göz kırptı, "Ona güzel giyinmesini söylerdim ama zaten öyle."
Ve bununla Jisung espressoyu kafasına dikti (oldukça endişe verici bir hızla, ama Minho bunun için artık endişelenmiyordu zaten çok sık görmüştü) ve hızlı bir şekilde kafeden çıktı.
Minho, kirli bulaşık bezini aniden, kıkırdayan Felix'in yüzünün yönüne fırlatmadan önce yumuşak bir ifadeyle diğerinin ayrılışını izledi.
--------------------------
Evet bunun da sonuna geldik. Bu nasıl son ne olduğu belli değil diye düşünebilirsiniz ama orijinali de böyle bitiyor.Buraya kadar okuyup oy verdiğiniz için teşekkür ederim.
Başka minsung okumak isterseniz profilimden bulabilirsiniz.
İyi günler.
Ayrıca bu sefer çeviri yerine kendim yazdığım minsunga da bakarsanız sevinirim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Espresso || Minsung
Fanfiction-Kahve Dükkanı fici- (düzenlenecek) "Kendini es press yola*, dostum" [Jisung'un her gün sevimli barista ile flört etmek için geldiği kafe ve Minho'nun, espressosuna tükürmeye çok yakın olduğu müşterisi.] *Espresso ile yapılan bir kelime şakasıdır. Ç...