Ep-2

503 52 21
                                    

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


***

Umbridge başını hafifçe yana eğmiş, onu izliyordu. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı, sanki Harry'nin ne düşündüğünü çok iyi biliyor, bir daha bağırmaya başlayacak mı diye bekliyordu. 

Harry muazzam bir çabayla gözünü ondan kaçırdı, okul çantasını dik arkalıklı iskemlenin yanına koydu ve oturdu. "Bakın," dedi Umbridge tatlı tatlı, "şimdiden sinirlerimize daha iyi hâkim olmaya başladık, değil mi? Şimdi benim için üst üste aynı satırları yazacaksınız, Mr. Potter. Hayır, kendi tüy kaleminizle değil," diye ekledi, Harry çantasını açmak için eğilirken. "Bana ait özel bir tüy kalemi kullanacaksınız. Alın bakalım. "

Çok sivri uçlu, uzun, ince, siyah bir tüy kalem verdi ona. " Yazmanızı istediğim şey, Yalan söylememeliyim,"  dedi usulca. 

"Kaç kere?" diye sordu Harry, takdire değer bir kibarlık taklidiyle.

" Ah, mesaj iyice içinize işleyene kadar," dedi Umbridge, tatlı tatlı. "Başlayın bakalım." 

Masasına gidip oturdu ve not verilecek ödevlere benzeyen bir parşömen yığınının üzerine eğildi. Harry sivri uçlu siyah tüy kalemi kaldırdı, ama bir eksikliği fark etti. "Mürekkep vermediniz," dedi.

 "Ah, mürekkebe ihtiyacınız olmayacak," dedi Profesör Umbridge, sesinde küçücük bir kahkaha tınısıyla. 

Harry tüy kalemin ucunu kâğıdın üzerine getirip yazdı: Yalan söylememeliyim.

Birdenbire acı yüzünden nefesi kesildi ve soluk soluğa uyandı. Gözlerini açtığında Umbridge'in ofisinde olmadığını fark etti. Bulanık gördüğü bir kızıl kafa kendisine bir şeyler diyordu ama Harry dinleyemiyordu. Umbridge'in masasında acıdan bayılmış mıydı? Burası neresiydi. Nazik bir elin gözlüğünü gözlerine yerleştirmesi ile kendisine üstten bakan kızıl saçlı kızı gördü. Minyon tipliydi, yüzünün neredeyse her yerinde çil vardı. Muhteşem kızıl saçları yüzünü gıdıklıyordu ve o nefis kokusu burnuna doldu. Weasley'lere o kadar benziyordu ki, bir an onlardan biri sandı. Hatta... sanki... Ginny'ye çok benziyordu. 

Ama yanı başında bu kızın ne işi vardı? Neden saçına öpücük konduruyor, neden iyi misin diye sorup duruyordu. Aslında yeşil gözleri olsaydı bir an annesi bile sanabilirdi. O kadar narin bakıyordu ki, Harry böyle bakmasına neden olacak bir şey yaptığını düşünmüyordu.

" Ginny, sen misin?" diye sordu. Sesi çok uyumaktan boğuk boğuk çıkmıştı.

" Evet, Harry. Benim." dedi Ginny son derece çatlak çıkan sesiyle. 

Harry gözlerini kocaman açtı. " Sana ne oldu böyle?"

Birdenbire nasıl en az beş yaş yaşlanmış gibi duruyordu?

Ginny kaşlarını çattı. " Harry hangi yıl ve gündeyiz?"

Harry tereddüt etmeden cevapladı. " 4 Eylül 1995."

Ginny Weasley korkuyla içini çekti. Neredeyse fısıldayarak " 5 Eylül 2000" dedi.

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Unuttuğum O Anı HatırlamakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin