Bir güz mevsimi daha gelmişti. Bu seferki diğerlerinden farklıydı genç kız için. Neden mi? Sonu yoktu bu defasında. Göremeyecekti. Umutları bitmiş, hayata dair hiçbir arzusu kalmamıştı. Hayır. Kalmamıştı değil. Yok etmişlerdi. Benliğini almışlardı elinden. Kendine ait bir iz kalmamıştı hayatında.
Şimdi bu uçurumun tepesinde, şehrinin doruklarında geçmişini seyrediyordu. Peki geçmiş onun için geçmiş miydi ?
Yere oturmuş, ayaklarını aşağıya sarkıtmıştı. Yükseklik korkusu yoktu lakin ne yaşamış olursa olsun ölüm onu korkutuyordu. Hayatının hiçbir döneminde gün yüzü görmediği gibi şimdi de güneş ona yüzünü göstermiyordu. Buna pek takılmadı, doğrusu ne de olsa alışkındı.
10 dakika öncesini düşündü, kalan son parası ile taksiye binmişti. Parası da yetmemişti aslında. Taksici hem genç kızın günün bu erken saatinde bu insan geçmez, ıssız yerde ne yaptığını asla sormamış üstüne bir kaç lira eksiği çıktığı için onunla kavga etmişti. Kız bunları hatırladıkça asla sorgulamıyordu taksicinin davranışlarını. Çünkü en yakınım diyeceği insanlar yüzünden bu haldeydi zaten. Garipsemedi. Ona göre normal olan buydu zaten. Olması gereken.
Birden rüzgar çıktı. Tam arkasından esiyor ve kumral saçlarını öne doğru savuruyordu. Sanki doğa bile ona artık yapacağını yapmasına dair işaret veriyordu. Kız tutulmuş gibi duruyordu. Korku. Evet yapamamasının en büyük nedeni buydu.
Bunun bir işaret olduğunu düşünerek ayağa kalktı. Kendini ne kadar hazır hissetmese de yapacaktı. Yavaşça sol bileğindeki eski siyah deri kayışlı saatine baktı. Saat 06.23 gösteriyordu. Bunu neden yaptığını bile anlamadı.
Hafifçe boğazını temizledi. Bir deli gibi bu uçurumda kendi kendine son konuşmasını yapacaktı.
"İsmim Enda."
"Enda Safderun."
"Anlamı yüksek, yüce, ala demek. İsmime yakışır bir yerdeyim. Yüksekte." kısa bir es verdi.
"Soyadımın anlamını taşıyorum. Kandırılması kolay biriyim. Güvenmiyorum ama kolay kanıyorum." Yaşadıkları bir kez daha gözleri önüne gelirken sarf etti bu kelimeleri.
"Sonumu getiren şeyde bu işte. Kendime bile güvenmiyorum ama herkese kanıyorum. Aptal kafam!" son cümlesini iki elini başına vurarak sarf etmişti.
Ağlamıyordu. Kendini buna şartlamıştı. Zaten yaşadığı süre boyunca fazlasıyla göz yaşı dökmüştü. Daha da fazlasına gerek yoktu.
"Umarım bana yaşattığınız her şey için vicdan azabında boğulursunuz." dedi ve kendini yaklaşan sona hazırladı.
Artık her şey son buluyordu. Korkuyordu ama mutluydu. Kurtuluyordu artık. Güneş ışıkları bulutlarından ardından hafifçe yüzüne vurmaya başladı. Bununda bir işaret olduğunu düşündü ve son nefesini ciğerlerinde ağırladı. Derin bir soluk çekmeye çalıştı içine. Onu bile tam beceremedi.
Geçmişi bırakmadı peşini. Son nefesinde bile çekemediği soluğuyla hatırlattı kendini. Ciğerlerini bu hale getiren kişiye bir kez daha lanet okudu ve bu sefer gerçekten son bir nefes aldı. Sağ ayağını boşluğa doğru kaldırdı ve kendini uçurumun huzurlu kollarına bıraktı.
Huzurun bu kadar kolay erişilebilecek olduğunu yeni anlıyordu. Her şey bitmişti onun için ama artık huzurluydu. Kendi sonuna merhaba dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRA VERA
Teen FictionGeçmişi bırakmadı peşini. Son nefesinde bile çekemediği soluğuyla hatırlattı kendini. Ciğerlerini bu hale getiren kişiye bir kez daha lanet okudu ve bu sefer gerçekten son bir nefes aldı. Sağ ayağını boşluğa doğru kaldırdı ve kendini uçurumun huzurl...