Olayın ardından birkaç gün geçtiğinde okulda işler biraz daha normale dönmüştü. En azından suratımıza baka baka dedikodumuzu yapmak yerine arkamızdan fısır fısır konuşuyorlardı.
Çağrı her ne kadar Ömer'i dövmek istese de dövemeyip elini kaşımakla yetinmişti çünkü Ömer hazretleri olaydan bu yana okula gelmemişti.
Her sabah kuşlar gibi cıvıldayarak hevesli hevesli okula adam dövmeye gelen Çağrı da umduğunu bulamayınca tüm gün mutsuz ve agresif şekilde yanımızda oturuyordu.
Regl olsa bu kadar olmazdı.
Oğuz, bir gün herkesin 10 dakikalığına şöhreti tadacağını ve okulun en popüler arkadaş grubunun şu an 10 dakikalığına biz olduğumuzu söylüyordu.
Ve gördüğü her boş yere durup dururken imza atmaya başlamıştı. Koridorda yanımızdan geçen alt sınıflardan kızı tutup koluna imza atacak kadar. E tabii, daha sonrasında kızın elinden zor kurtarmıştık kendisini.
O bu olaydan pek etkilenmemişti sanırım. Şakalarına tam gaz devam ediyordu.
Selen ve ben, Ezgi'nin yanında olmaya çalışıyorduk. Yaşadıkları, hakkında söylenenler korkunçtu.
İşler aileye kadar gitmesin istiyordu fakat şimdiden öğretmenler odasının 1 numaralı dedikodu konusu haline gelmişti olanlar.
Üzüntüden pek bir şey yiyemez olmuştu ama diyete ihtiyacım vardı zaten gibi şakalarla bizi geçiştirmeye çalışıyordu.
Zamanında sevip güvendiğin birinin senin tanıdığın gibi çıkmaması gerçekten büyük üzüntüydü. Onu az çok anlayabiliyorduk. Ki sanırım Ömer'in Ezgi hakkında söylediği şeylerin duyduklarımızdan daha fazlası da vardı.
Diğer yandan Dionysos bana birdaha yazmamıştı. Küfrederek onu kovmama alınmış olmalıydı. Fakat ona o an sinirli olduğumu söylemiştim ve -de/ -da yazımı o an umrumda olan son şeydi. Sinirimi ondan çıkartmıştım belki ama tamamen haksız olduğumu düşünmüyordum.
İtiraf etmesi zordu ama bana attığı mesajlara alışmıştım ve o böyle yazmayınca büyük bir boşlukta gibi hissediyordum.
Sanki gerçekleştirdiğim rutin sekmeye uğramış gibi.
Bir şeyler eksik gibi.
Evet.
Ona ve mesajlarına gerçekten alışmıştım.
🍇🍇🍇
Soru çözümü için okul çıkışı etüte kalmıştım. Okul servisleri bahçeden çıkarken, ilerleyerek boş banklardan birine oturdum ve Dionysos'un konuşma ekranını açtım.
Mesajlarımızı tekrar tekrar okumaya başladım. En baştan. Ve neredeyse üçüncü turu tamamlamak üzereydim.
O yazmazsa ben yazabilirdim. Sonuçta ortada gurur yapılacak bir mesele yoktu veya içimi kemirip durması gereken bir mesele.
Tüm suç bende olmasa da madem bana attığı mesajları özlemiştim, gidip paşa paşa yazacaktım.
Bir şeyler yazmak için klavyeye tıkladığım sırada bana seslenildiğini işittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şarap Tanrısı | Texting
Short Story"Şarap tanrısı diyorsun ya bana, tanrılara tapılır sanıyordum fakat tanrılar da tapabiliyormuş; güzelliğine, ruhuna tapmam gibi." "Ya tövbe tövbe! Dionysos çarpılacağız sayende! Allahım valla o yazmış, ben sadece okudum." --- Bol lise draması, aşk v...