"Belki de onu dinlemelisin?"
Taehyung, gülerek izlediği videodan başını kaldırıp Jungkook'a baktı. Gülüşü aniden solmuş, yüzü öfkeli bir ifadeye bürünmüştü.
"Ne saçmalıyorsun?"
Jungkook, yumruk yaptığı elini üzerinde oturduğu koltuğun kol kısmına geçirmişti. Sert materyal, elini acıtsa da umursayacak gibi değildi. Bu durum onu fazlasıyla sıkmıştı.
"Diyorum ki; artık yeter. Sana ulaşmaya çalıştıkça önüne engeller koydun. Kaç defa kapına geldi, duymazdan geldin ve gönderdin onu. Ve daha dün gece 'benim için hiç çabalamıyor' diye ağladın. Yüce Tanrım! Senin sorunun ne?
İki haftadır sevgilimle, senin yüzünden, kavga edip görüşmediğimi biliyor muydun? Ya da hiç sorma gereği duydun mu 'hey Jeongguk, neyin var dostum?' Öylesine bile, umursamasan bile sorabilirdin!
Taehyung-ah, kendine eziyet ettiğine, bize eziyet ettiğine değmiyor. Öğreneceğin şey ne kadar hoşuna gidecekti oysa..."
Taehyung midesine kaçan sesini bulmayı başarmış, Jungkook'a sorar gözlerle bakmıştı.
"Ne? Ne öğrenecektim?"
Jungkook, yaşadığı öfke patlamasından sonra sakinleşmeye çalışıyordu. Acaba o kadar büyük tepki vermese miydi? Sonuçta Jimin ile kavga etmesi Taehyung'un suçu değ-
Pekâlâ... Belki, birazcık onun suçu olabilirdi. Yine de, sürprizi bozup, aldatıldığını düşünen ve depresyona giren arkadaşına biraz fazla yüklenmişti.
"Bunu söylersem Jin beni döver. Söylemezsem de sen döversin. Ya da Jimin... Acaba şu an ne yapıyordur? O da beni özlemi-"
"Jungkook, odaklan. Neler oldu bittiğini baştan anlat bana."
Jungkook bıkmışlıkla ve tabi ki bayık bakışlarıyla bağdaş kurdu. Taehyung yanına oturunca ona doğru döndü.
"Jin seni sosyal medyadan engellemedi. Ya da Kakao'dan. Ya da herhangi bir iletişim kaynağından. Hesaplarını kapattı. Ayrıca telefonunu da."
"Anlamıyorum. Jungkook, nasıl yani?"
"Sana üniversiteye gitmek istemediğinden bahsetmiş. Ama sonra, sanırım babanla konuşmuş. Oğlunun bir erkekle birlikte olmasına sandığın kadar sıcak bakmıyormuş. Hele de okumaya hevesi olmayan, işsiz ve boş birisiyken hiç izin veremezmiş. Bir baba olarak öğüt vermiş, yani Jin öyle söyledi. Sen ona daha fazla alışmadan bu saçmalık bitmeliymiş.
Jin, sınava girdi Taehyung. Sana ne olursa olsun Seoul'de kalmanı istemesinin sebebi buydu. Çok çalıştı. Burada bir üniversiteye girmek için her şeyden uzaklaştı. İkinizin daha mutlu olacağı, okullarınıza yakın bir ev arayacaktı sonuçlardan sonra.
Bak, ben sadece üstün körü anlatabilirim. Jin'den dinlersen daha detaylı anlatır sana. Ya da anlatmaz, baban çok hoş olmayan şeyler söylemiş sanırım. Üzülmeni ve ailene kin beslemeni istemez.
Ah, ağlama. Sonuçta bilmiyordun, öfkeliydin falan filan evet. Yine de dinlemeliydin de, doğru. Ama şu an ağlaman bir şeyi değiştirmiyor."
Taehyung, burnunu çekip yanaklarını sildi avuç içleriyle.
"O kız kimdi peki?"
Jungkook gülmemek için alt dudağını dişledi.
"Bunu neden gidip Jin'e sormuyorsun? Onun cevabı daha tatmin edici olacaktır eminim ki."
"Bunu yapamam. Benden nefret ediyor. Beni görmek istemediğine adım gibi eminim."
Jungkook, arkadaşının bacağını çimdikledi acımadan. Taehyung acıyan yeri ovarken Jungkook kızgındı, sinirliydi, öfkeliydi! Zaten biricik sevdiceğiyle arası bozuktu.
"Geri zekalı mısın, -mış gibi mi yapıyorsun? Sen ondan nefret edebiliyor musun? Ona 'git' derken bile onu görmek istemiyor muydun içten içe? Şimdi oyalanma. Düzgün bir şeyler giy. Saçını falan bir düzelt. Sonra sevgili Jinciğin'e git. Ben de Jiminnie'min gönlünü alayım."
"Sanırım Jimin'den de güzel bir özür dilemeliyim, hm?"
"Dostum, Yoongi bile sana dayanamadı. Herkesten güzel bir özür dilemelisin. Mümkünse bize bir şeyler ısmarla."
"Boğazını düşünen aç zebani."
"Aynen, ben de seni seviyorum, hmhm."
Sonrası ise kaos gibiydi. Taehyung zar zor bir kot şort giyip, üstüne ince bir yarım kollu geçirmişti. Ayakkabılarını ayağına geçirip evden fırladığında saf heyecan damarlarında geziyordu. Yaptığı hataları bu sefer tamamen telafi etmek istiyordu.
Hayatında "keşke..." lere yer vermek istemiyordu. Haklı olarak. Bu yüzden elini çabuk tuttu. Mekana giden yolda zorlu badireler atlatmış, 3 defa ölümden kıl payı kurtulmuştu. Soyeon'u yerinde göremeyince şansının yaver gittiğini düşündü. Kolaylıkla içeri girdiğinde iki haftada çok çabuk bir değişime uğradığını gördü. O eski nezih ortam gitmiş, yerini korkunç bir hâl almıştı. Bara yürüyüp Namjoon'a bakındı. Burdan bir an önce çıkmak istiyordu. Kimse tanıdık değildi. Kimse güzel şeyler yapmıyordu.
Uzun siyah saçlı, kendi boylarına yakın, ki gittikçe kendisinden uzun olduğu anlaşılıyordu, genç bir çocuk yaklaştı.
"Ne istemiştin?"
"Ben... Kim Namjoon'a bakmıştım."
Esmer oğlan, dişlerinin arasından güler gibi daha çok tıslar gibi nefesini verdi.
"O artık yok. Burayı devretti. Ama istersen ben varım."
Esmer oğlan, alt dudağını yalayıp göz kırptığında, Taehyung midesinin kalkmak için çabaya girişini hissetti. Zar zor gülümsedi.
"İyi günler size."
Kaçarcasına oradan uzaklaştığında Jungkook'a mesaj atmayı akıl edebildi.
Kim Taehyung
Jin nerde
Mekanda yok
Hiçbiri mekanda yok
Devretmişler
Biliyor muydun
Park Jungkook
Tabi ki biliyordum sersem
Seni uğraştırmayacağımı
mı sandın?Atacağım adrese bak
Orada da yoksa
Gerçekten Jin'i kaybetmişsindir
Yapabileceğim bir şey yok
Kim Taehyung
Sadece birkaç saat önce
farklı konuşuyordunCidden...
Pekâlâ
Konumu at
Park Jungkook
<konum📌>
Başarılar dilerim sersem
Kim Taehyung
Dostum sorunların var
(Görüldü)~~
SELLAM
Bitmemesi için bölüm yazmiyorum arkadaşlar üşendiğimden falan değil olur mu öyle şey
Diğer bölüm noolcek acaba
Hmmm
Sizi kocaman labı yu🤎🤎🤎🤎🥺🥺🥺❤❤❤❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunshine Boy ~ Taejin Texting
Short Storytexting ~Hikaye açıklaması~ vantaegoh: Jin Coğrafya dersinde bir daha "Size güneşin tanımını yapabilir miyim?" diyerek beni anlatma