İsmail'in ölümünden tam bir hafta geçmişti. Ben bayıldıktan sonra Sergen evden dışarıya çıkıp telefon ile polisi aramıştı.
Kaybolan bisikletim bir kaç metre ötede bulunmuştu.
Polis raporlarına göre ismail merdivenlerden yuvarlanıp kafasını mermer zemine vurmuştu. İç kanama geçirmişti.
Şahsen buna inanmıyordum ya da inanamıyordum.
Üstünden 1 hafta geçmesine rağmen hala üstümde ki etkisi sürüyordu.
En çok kendi aptallığıma kızıyordum. İçeri girmeliydim. Belki İsmail'i kurtarabilirdim.
Dolabımdan çıkardığım gömleği giydim. Bir hafta sonra okula gitmek bizim için zor olucaktı.
Çantama hızlıca bir kaç tane defter attım. Aynada son kez gülümseyip merdivenlerden aşağıya inmeye başladım.
Annem her zamanki gibi camdan dışarı seyrediyordu.
"Görüşürüz anne" diye seslendim.
cevap vermedi.Hızlıca dışarı çıktım. İsmail'in ölümünden sonra iyice poranayak olmuştum.
Bir kaç kez arkama baktım. Kendimi rahat hissedemiyordum.
İzleniyor muydum yoksa deliriyor muydum?
Kendi düşüncelerime dalarken okula gelmiştim bile.
Okul kapısının önünde durdum. Gözlerim hızlıca Sergen'i aramaya başladı.Her zaman oturduğum çardakta oturuyordu. Gülümsedim.
Bunu atlatacaktık her ne olursa olsun hayatımıza devam etmeliydik.
Koşar adımlarla yanına gittim. Beni görür görmez ayağa kalkıp sarıldı.
Sarılmasına aynı sevecenlikle cevap verdim.
Yavaşça ondan ayrıldım.
"İlk dersimiz ne?" Dedim.Elinde ki kağıdı açarak yüzünü ekşitti.
"Biyoloji" dedi. Gülümsedim.Biyoloji derslerini seviyordum. Bilim ile alakalı olan her şey dikkatimi çekiyordu.
Sınıfa girdik. Geç kalmış olmalıydık ki her yer dolmuştu. Oturduğum sıraya baktım.
Başka biri oturuyordu. Kafasını aniden kaldırınca göz göze geldik.
Sanki o gün gördüğüm kişiye benziyordu.
Ama o kişiyi görmemiştim sadece gözlerinin rengini biliyordum.
Surat ifadem tuhaf bir hale bürünmüştü. Hızlıca gözlerimi kaçırdım.
Sergen kendine bir yer bulmuştu. Fakat ben hala ayaktaydım.
Hoca içeri girdiğinde hızlıca o çocuğun yanına oturdum.
Gerilmiştim. Ders boyunca hiç o tarafa dahi bakmadım. Sadece defterinin bir kısmına Poyraz yazdığını görmüştüm.
Böylelikle ismini öğrenmiştim.
Daha önce zaten bu okulda onu hiç görmemiştim. Yeni gelmiş olmalıydı.
Genellikle insanlar bizim kasabaya pek taşınmazdı. İş için gelen insanlar çoktu.
Ders çıkışında yanımdan hızlıca kalktı. Sınıftan ilk çıkan oydu. Şaşkın bir ifadeyle arkasından baka kalmıştım.
Benden rahatsız mı olmuştu?
Sergen çantasını masamın üstüne koyduktan sonra elimi tuttu. Bahçeye doğru sürükledi.
"Seninle geç kalınmış bir hesabımız vardı sanki"
Kıkırdadım.
"Beni yenebileceğini düşünmen trajikomik." dedim.
Bir kahkaha patlattı.
Basketbol sahasına doğru ilerledik. Yerdeki topu ona doğru fırlattım.Üstünde ki gömleği çıkarttı. Topu bir kaç kez sektirdi. Güya şov yapıyordu.
"Sende çıkarsana hava çok sıcak. Boşu boşuna terleme."
Yüzümdeki gülümseme dondu.
Sert bir mizaçla
"İstemiyorum."Sergen bana doğru ilerlerken sahaya adının Poyraz olduğunu öğrendiğimiz çocuk girdi.
Aramızda çok az mesafe kaldığında durdu. Vücudumu ona doğru döndürdüm.
" Basketbol da iyi olduğunu duydum."
Ellerimi göğsümde birleştirdim.
"Doğru duymuşsun."Gülümsedi.
"Bir maç yapmaya ne dersin? dedi. Elini bana uzatarak
"Ama kaybeden kazanana yemek ısmarlar."Uzattığı elini sıktım. Sergen'in elinden topu alarak Poyraz'a uzattım.
Sergen biraz bozulmuş olmalı ki sahadan koşarak uzaklaştı.
Sahanın arkasında ki bankların birine oturdu. Bana doğru hareket çekti.
Güldüm. Ona doğru öpücük attım.
Okulda ki kişilerde bizi izliyorlardı.
Poyraz gömleğini çıkarttı ve o mükemmel vücudunu sergilemeye başladı.Vücudunu süzerken göz göze geldik.
Yakalanmıştım.Gözlerimi kaçırdım.
Poyraz topu bana doğru attı.
Göz kırptı.
"İlk önce sen başla istersen bir şansın olsun." dedi.Beni gaza mı getirmeye çalışıyordu?
Topu hızlıca yerde sürmeye başladım. Bir taraftan da onun hareketlerini izliyordum.Arkama doğru geçip topu benden aldı. Daha ne olduğunu anlamadan basket atışı yaptı.
"İzin verdim." dedim.
Gülümsedi.
Sürekli topu elimden almayı başarıyordu. Ayrıca odaklanamıyordum.
Çok güzel oynuyordu. Sadece bir sayı atabilmiştim. Onun dışında bütün sayıları almıştı.
Gözlerimi ondan alamıyordum. Çok iyiydi. Onu hayranlıkla izlediğimi farkındaydım. Ama kendime engel olamıyordum.
Yanımdan geçerken göğsünü omzuma yasladı ve bir eliyle kolumu tuttu.
Bu temas karşısında şaşırsam da belli etmedim.
Gözlerini yüzümde oyaladı.
"Yemeğimi istiyorum haberin olsun." dedi.Gülümseyerek onu ittirdim.
"Sözlerimi tutarım. Okul çıkışında müsaitsen gidelim." dedim.Gömleğini giydi. Başını evet anlamında salladı. Arkasından bakarken Sergen ile göz göze geldim.
Telaşlı bir hali vardı. Elinde ki telefonu bana doğru uzattı.
Son dakika haberiydi. Yazıyı okuduktan sonra başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. İsmail'in öldüğü gün başka biri daha ölmüştü.
Ceset o gün gittiğimiz eski evin deposunda bulunmuştu.
Yani o gün katille aynı evdeydik.
Gördüğümü sandığım o gözler de katile aitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
murderer | poybat
FanfictionCeset o gün gittiğimiz eski evin deposunda bulunmuştu. Yani o gün katille aynı evdeydik. Gördüğümü sandığım o gözler de katile aitti.