Bavullarımı kapatıp odamdan çıktım evin dış kapısının önüne koydum son kez boş odalarda unuttuğum bir şey var mı diye kontrol ettim , dış kapıyı açıp bavullarımla beraber dışarı çıktım kapıyı kitleyip bavulları arabama yerleştirdim son kez evime baktım , dolan gözlerimi silip arabama bindim . 12 sene önce hayallerimle geldiğim bu şehiri; hayal kırıklığım , umutsuzluğum ve hatamla terk ediyorum. Hani dersiniz ya hayat çok acımasız bana göre de öyle acımasız , ama tek acımasız olan o değil Bende öyleyim niye derseniz bunun cevabını arabamı durdurdugum yerde anlarsınız. Arabamla bu şehirdeki geleceğim son yere geldim kızıl kümbet Mezarlıgına girdim 15 20 metre ilerleyip arabayı durdurdum anahtarı çıkarıp indim , kitleyip yürümeye ait olduğum yere gitmeye başladım yaklaşık 5 , 6 dakika yürüyüp ait olduğum yere geldim mezar taşında ismini görmem bile nefesimi kesmeye yetiyordu buraya binlerce kez gelişim ama bu son olacaktı bundan sonra ki görüşmemiz toprağın altında olacaktı. Yanına oturup tekrar önümdeki taşa baktım
Esat kısrak
D. 12.11. 1989 Ö.21.10.2020Esat benim vazgeçilmezim , sonum , sonsuzluğum , ilk ve son aşkım , çaresizliğim , ölümün, yaşamım kısacası o benim her şeyim .
Boğazımda yumru olsada yine konuşmayı denedim bu zamana kadar karşısında isminden başka bir şey söyleyemedim çünkü onun katili benim evet onu ben öldürdüm bu kadar aşık olmama rağmen onu ben öldürdüm ." esat , yine ben geldim bu sana son gelişim çünkü gidiyorum daha fazla bu şehirde sensiz yaşayamıyorum nefes alamıyorum bizi bu hale getirmek istemezdim. Keşke seni öldüreceğime kendimi öldürseydim keşke senin yerine ben yatsaydım orada Keşke orada açıklayacağına önceden anlatsaydın keşke ben bu tepkiyi vermeseydim keşke sen...sen bana bunu yapmasaydın of Esat ben..ben çok pişmanım aşkım be...beni...af...affet "
Yanında kalkıp mezar taşını öptüm ve oradan ayrıldım arkama bile bakmadım eğer dönüp baksaydım bir daha bu şehirden ayrılamazdım
Tekrardan arabaya binip kontağı çalıştırdım izmire sürmek için. İzmir benim doğduğum ve büyüdüğüm şehir aynı zamanda mesleğim için terk ettiğim şehir sahi söylemeyi unuttum ben askerim ben Astsubay Kıdemli üstçavuş Berna Sayar mesleğine aşık bir kadındım taki o kara güne kadar . o kara gün benim için meslegiminde içimdeki meslek aşkının da bittiği gündü.
Hakkari il çıkış tabelasını gözlerim yaşlı geçtim son kez sınırdaki askerlere selam verdim ve hayatımın bittiği bu şehri terk ettim .23 saattir yoldaydım gözümü bir kere bile kırpmadım bir an önce izmire yetişmek istiyordum çünkü ,eve son 10 dakikalık yol kalmıştı buraları iyice unuttuğumu fark ettim her yer değişmişti , değişmemesi tuhaf olurdu zaten koca 12 yıl nasıl geçti anlamadım taki son 6 ay bu son 6 ayın her dakikasını iliklerime kadar yaşadım . arabayı durdurup aynadan kendime baktım yüzümün son haline şaşırmıyordum 6 aydır aynı şeyleri. görüyorum mor göz atlarım şişmiş gözlerim solmuş tenim zayıflamış yüzüm... Arabadan inip bavullarımı aldım apartmana girip merdivenlerden yukarı çıktım kapının önünde durup zile bastım iki kere çaldıktan sonra annem açtı karşısında beni beklemiyordu 5, 6 saniye yüzüme baktı daha sonra boynuma atladı. Annemi 9 senedir görmüyordum babamı ise 12 senedir babam benimle konuşmuyordu asker olduğum için annemle telefonda
Konuşuyorduk ama senelerdir yüzünü görmemiştim ; yaşlanmıştı saçlarına ak düşmüştü suratı hafiften karışmaya başlıyordu . boynumdan ayrıldığında bavullarıma baktı anlamıştı temelli geldigimi bir şey demeden kolumdan tutup içeri aldı daha sonra evde neşeli sesi yankılandı" mustafa ,berna geldi" babama mutfak kapısından çıkıp bana baktı , uzunca hiçbir şey demeden baktı büyük ihtimalle yıllar içindeki değişimime bakıyordu 12 sene önce 75 kiloydum şimdi ise 58 , saçlarım kalçalarımda bitiyirdu şimdi ise omuzlarımdaydı... Ben bu kadar değişmişken o hiç değişmemişti yine aynı otoritesiyle karşımdaydı ,
Boğazını temizleyip unuttuğum sesini hatırlattı " niye geldin " dedi doğru söylüyordu niye geldim ki . annem araya girdi hemen " ne demek niye geldin burası onun evi istediği zaman gelir " burası benim evim miydi gerçekten peki ben niye öyle hissetmiyordum kendimi başkasının evine gelmiş gibi hissediyordum peki bu normal miydi .Babam hiçbir şey demedi oturma odasına gitti annem ise beni odama götürdü kapıyı açtığında her şey 12 sene önce bıraktığım gibiydi hala dolabımın üstünde Tarkan'nın çıkartmaları , yatağımın olduğu duvarda ingiliz müzik grubunun posterleri , odamın en köşesindeki tuvalim onun yanındaki sehpadaki renk renk boyalarım... Odadaki her şey aynıydı değişen tek şey ben olmuştum sadece. Annemle yatağıma oturduk yüzüme anlat diye bakıyordu , iyide ben ne anlatacaktım ki . hiçbir şey demeden kafamı dizlerinin üzerine koydum şaşırmamıştı elini saçlarımın üzerinde gezdirdi dizindeki ıslaklığı hissetmiş olacak ki " berna neyin kızım " dedi burnumu çekip cevap vermeye çalıştım ama veremedim " kızın sevdiği adamın katili oldu anne " diyemedim cevap vermediğimi görünce saçlarımı okşamaya devam etti .
Gözlerimi annemin dürtmesiyle açtım " berna hadi kızım sofra hazır üzerini değiştir gel " dedi ya da buna yakın şeyler kafamı tamam anlamında salladım odadan çıkınca yatağımda doğruldum birkaç dakika boş boş odaya baktım ayağı kalkıp bavulumu açtım üzerimdekileri çıkarıp temiz kıyafetler giydim kirlilerle beraber banyoya gittim elimdekileri çamaşır sepetine bıraktım lavabonun önüne gelip yüzümü yıkadım havluyla kurulanıp mutfağa gittim babamlar oturmuştu bende annemin karşısına oturdum çatalımı alıp yemeğe başladım annemin yemeklerini çok özlemiştim sadece yemekleri değil evimizin kokusunu bile özlemiştim .
Sofrada kimse konuşmuyordu sanırım bu haber vermeden geldiğim içindi babam yemeğini bitirip suyunu içti karşısındaki duvara bakıp bana hitaben konuştu " ne zaman gideceksin " dedi soğuk sesiyle " gitmeyeceğim temelli geldim" dedim belli etmesede can kulağıyla dinlediğini biliyorum her ne kadar asker olduğum için çok kızsada hala beni cok sevdiğini adım kadar eminim
" emekli mi oldun kızım " diye sordu annem aslında bunları babam için soruyordu " hayır istifa ettim " dedim gerçektende istifa etmiştim Esattan sonra bir daha kimseye silah kaldıramazdım öyleki kendime bile .
" baba bir şey demiyecek misin " dedim susup oturması daha kötüydü kafasını bana çevirdi gözlerini gözlerime dikti o hiçbir şey demedi ama içinde hayal kırıklığı vardı sanki , masadan kalkıp oturma odasına gitti ben ve annem ise konuşmadan yemek yemeğe devam ettik çünkü konuşacak bir şey yoktu .Hayat önümüze sürekli zorluklar çıkarır bunlara sınav der .Bu sınavlardan kalmamız için üstümüze oyunlar oynar, kimisi şanslıdır sınavlardan kalsa bile kaybettikleri şeyler onun canını yakmaz ya da yenisini koyar önüne susması için belkide . Benim gibiler ise şanssız olan kısmıdır sınav ne kadar büyükse bedelide o kadar ağır oluyordu. Esat benim sınavımdı ve ben hayatımın en büyük sınavından kaldım , sınav sonucu olarak sadece Esatı değil kendimi de kaybettim kendimi bozuk bir robot gibi hissediyorum; duygusuz , işlevsiz ve işe yaramayan .
Bunun örneğini en iyi şekilde açıklayabilirim 4 saattir odamdaki tavanı izliyorum , ben su an Esatla birlikte ilerideki evimize koltuk takımı seçimi yapıyor olabilirdim ya da sadece dışarda el ele yürüye bilirdim ya da ben su an düşmanlarımı öldürmek için silahımı temizleye bilirdim ama ben tavanı izliyorum hiçbir şey yapmadan hissetmeden izliyorum.Yazım hatası varsa kusura bakmayın yeni kurgumu umarım beğenirsiniz vote atarsanız sevinirim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL (BiTTİ)
ChickLitKim aşık olduğu adamı öldürmek ister ki ya da kim başka biri için kendi hayatını gözden çıkarabilir?