"Eylül, kalk çabuk kalk." Keskin bir baş ağrısı ve kulak çınlamasıyla beraber gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk kişi Barış oldu.
"Kalk hadi daha fazla adam gelmeden kaçmamız lazım."
Tam kalktığım sırada duymaya başladığım silah patlama sesleriyle birlikte kulaklarım daha da çınlamaya başladı. Silah sesleri devam edince ellerimi kulaklarıma bastırdım.
"Yürüyebilecek misin?" Başımı sallayarak cevap verdim.
Gizli çıkışa doğru saklanarak ilerlerken etrafa bakındım. Yerde vücudu parçalanmış olan kişi dışında ölü yatan en az 20 beden vardı.
Kimseye yakalanmadan çıktığımızda çalılıklara sakladığı motora doğru ilerledik.
Binmeden önce "İçerdekiler?" diye sorduğumda bana tiksinircesine baktı. "Şimdi mi aklına geldi diğerleri? İnanamıyorum sana. Nasıl böyle bir hata yaptın?" Dediği şeylere karşı bir şey demeyip motora bindim.
"Babam yardım gönderdi."•••
"NASIL BU KADAR DİKKATSİZ OLABİLDİN, NASIL?" Kırkıncı kez söylediği şeye karşı yine sessiz kaldım.
"Eylül, sabrımı zorlamayı bırak. Cevap ver bana." Ne cevabı bekliyor anlamıyorum. Ne yaptığım ve bu konuda bana niye kızdıkları hakkında en ufak bir fikrim bile yok.
"Mutlu musun? Adam gözünün önünde parçalarına ayrılırken de mutlu muydun?"
Dediği şeyle kaşlarımı çattım. "Ne?"
"Biraz dikkat etseydin, sadece biraz dikkat etseydin Hikmet yaşıyor olurdu. Seni sokağa atmadığıma şükret."
"Anlamıyorum seni. 'Hikmet beceriksizin teki, keşke almasaydım.' diye gezen sen değil miydin?"
"BEN ÖYLE DEDİM DİYE Mİ YAPTIN?" Ne yaptım anasını satayım?
"Ne yaptım sanki? Beni niye yaklaşık iki saattir suçladığın hakkında gerçekten en ufak bir fikrim bile yok."
"EYLÜL DALGA MI GEÇİYORSUN?"
"Ölen ilk adamın değil sonuçta. Belli bir şey sinirlerinle oynamış bana patlıyorsun."
"Ne saçmalıyorsun sen? Yanlış arabayla gitmişsin. Takip edilmişsin. Sana depoda çok kalma, adamı öldür çık git dedim ama aptal sen bir saate yakın durmuşsun." Şimdi anladım, gerçekten hiçbir şeyden haberi yok.
"Hiçbir boku doğru bilmiyorsun. Beceriksiz oğlunun anlattıklarına güvenip mi iki saatimi çaldın?"
Zaten çatık olan kaşları daha çok çatıldı. "Anlat."
"Nazikçe sorsaydın anlatabilirdim. Hatta belki içimizdeki casusu bile söylerdim." Aklıma gelen şeyle sırıttım. "Anladım Hikmet'e neden bu kadar üzüldüğünü, biliyordu. Sana ihanet edenin kim olduğunu biliyordu. Çok yazık oldu sana."
"Siktir git odamdan."Kalktığımda tam çıkacakken söylediği şeyle duraksadım.
"Keşke ölen sen olsaydın. Daha az zarara girerdim. Yük olmaktan başka bir işe yaradığın yok. Güçlü, zeki ve kurnaz olmasan seni iki saniye yanımda tutmazdım."
Yüzüne doğru bakıp sırıttığımda yüzü sinirden kırmızıya dönerken "Keşke." diyip çalışma odasından çıktım.Odama girdiğimde kendimi yatağa yüzüstü bıraktım. Başım hâlâ çok ağrıyordu ve kulaklarımda hâlâ hafif bir çınlama vardı. Kapımın açılma sesini duyduğum anda kafamı yastığa daha çok gömdüm.
"Eylül?" Harika.. Girenin Deniz olması daha çok canımı sıktı. Bu adam nasıl bu kadar aptal olabiliyor da hacker Deniz Hanımefendinin dışarı bilgi sızdırdığını anlayamıyor? Tamam benim de anlamam kolay olmadı ama takip ettirse anında anlar. Ah, pardon. Unutmuşum, evet evet. Biricik oğlu hacker kızımıza aşık olduğu için asla toz konduramaz.Yatağın kenarına oturunca sinirim artmaya başladı. "Ne olduğunu anlat hadi. Barış söyleyince hemen koştum geldim yanına." Elimi tuttuktan sonra devam etti. "Bomba patlamış, gerçekten çok korktum Eylül. Hadi anlat bana, içinde tutma üzgün olduğunu biliyorum. Hikmet'e üzüldüğünü biliyorum. Çok yakındınız. Hadi söyle, yardım edebilirim." Sinirle tuttuğu elimi hızlı bir şekilde çektim. Herkesin gözünü boyadığı için beni de salak sanıyor. Çok yazık..
Yattığım yerden doğrulup önüne oturdum. Yattığımdan dolayı önüme gelen uzun siyah saç tutamlarını kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Deniz." diye sert bi şekilde fısıldadım. Yüzüne doğru eğilmeye başlayınca nefesi hızlanmaya başladı. İyice yaklaşıp konuştum.
"Zaten ne olduğunu çok iyi bilmiyor musun? İzlemedin mi hacklediğin kameralardan? Kendini feda edişini görmedin mi? Ya da.." bu sefer onun önüne gelen saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırıp parmak uçalarımı çenesine sürterek elimi boğazına koydum. "Ya da biricik, çok güvendiğin seviyesiz arkadaşların anlatmadı mı?" Boynundaki elimi hafif sıkılaştırırken dudaklarımı kulağına götürüp fısıldadım. "Zaten olanları en iyi sen bilmiyor musun? Barış'tan.. Okyanus'tan çok daha iyi bilmiyor musun?" Kulak memesini ısırıp geri çekilip yataktan kalktım. Yüzündeki ifade..Gözleri dolmuş, yanakları kızarmıştı. Elleri, daha doğrusu bütün vücudu titriyordu ve hâlâ nefesleri hızlıydı. "E-Eylül ben-" hızla açılan kapıyla oturduğu yerden sıçradı. İçeri giren Barış hemen Deniz'in yanına koştu. Kaşlarını çatıp "Napıyorsun burada?" diye sordu.
"Merak etme, yemedim biricik tek aşkını."
"Seninle mi konuşuyorum ben?" Deniz'e bakıp konuştu. "Ne bu halin Deniz? Sana bir şey mi yaptı? Söyle çabuk." diye omuzlarından sarsmaya başlayınca kız ağlamaya başladı.
"Ahh lütfen dramanıza başka yerde devam edebilir misiniz? Kusmak istemiyorum. Ha bu arada bir daha odama az önce daldığın gibi dalarsan kapıyı hiç hoş olmayan yerlerinde hissedersin."
Bana bakıp üstüme doğru yürümeye başlayınca sırıttım. "Ne yaptın ona çabuk söyle." diye bağırmaya başladı. Tam yumruğunu kaldırdığı sırada kapıdan gelen sesle durdu."Barış! Dokunduğun anda yakarım seni." Bu adam çift kişilikli falan mı acaba? Kesinlikle öyle. Daha yarım saat önce 'keşke sen ölseydin" zırvalıklarından sonra beni koruması gururumu okşadı. Normalde siniri en az 1 hafta sürerdi. Barış korkuyla geri çekildiğinde titreyen ellerini gördüğümde sırıtışım genişledi.
"Eylül, gel benimle." Dediği gibi odayı terk etti.
Barış ve Deniz'e bakıp "Lütfen odamdan siktir olup gidin." Dedikten sonra kapıya yürürken durup tekrar arkamı döndüm. İkisi de bana bakıyordu.
"Ha bu arada.. Barış, aşık olduğun kızdan gözünü ayırma derim." dedikten sonra Deniz'e göz kırpıp odadan çıktım.Koridorda Okyanus'u görüp yanına gidip konuştum. "Noldu da sinirin yarım saate geçti? Şaşırmadım desem yalan olur."
"Sana boşuna yüklendim, bir suçun yoktu. Özür dilerim." Kaya falan mı düştü kafasına acaba? Özür dilemesi gerçekten çok şaşırtıcı.
"Ne?"
"Deniz kameraları hacklemiş, gösterdi. Beraber kaçmaya çalıştığınızı gördüm ama kendini feda etmiş. Yapabileceğin bir şey yoktu." Boğazımda oluşan yumruyu konuşmamı engelledi. Zaten diyecek bir şeyim de yoktu. "Doğru arabayla gitmişsin, diğer arabayı Barış almış. Neden böyle bir şey yaptı anlamıyorum. Garajdan araba alma diye uyarmıştım. Gerçi almasa bile seni-"
Cümlesini kestim. "Benimki tanınmayacak haldeydi. Deniz sana yolda saldırdıklarını da söylemiştir herhalde. Depoda bir saat kalmadım sadece gitmem uzun sürdü."
"Madem saldırdılar neden gittin depoya?
Sessiz kaldığımda "Söyle Eylül." dedi. Sesi normalden daha yumuşaktı.
"Az kişilerdi, sadece iki araba vardı onları da atlattık. Bulamazlar sandım, girip öldürüp çıkacaktım. Senin için önemli bir işti. Yapmak istedim. Malum her gün beceriksizliğimden yakınıyorsun." Sesim gayet soğuk çıkmıştı.
"Sana ke-" devam etmedi. Çalışma odasının kapısına gelmiştik. Durup bana döndü, omuzlarımı tuttu. Derin bir nefes alıp devam etti. "Sana söylediklerimi unut. Benim için değerlisin. Arabayı o halde görünce içim acıdı. Sen ölsen çok üzülürdüm." Tek kaşımı kaldırıp ciddi mi değil mi diye ölçmeye çalışıyordum. Bu adama ne olmuştu da bu kadar duygusala bağladı? Belki de bilgi sızdıranı biliyorum diyedir ama yine de fazla. Düşüncelerim konuşmasıyla bölündü.
"Ha bu arada sana bir süprizim var." diyip sırıttı.Odasına girdiğimizde köşede ayakta duran kızı gördüm. Omuzlarının biraz aşağısında biten sarı saçları, bal rengi gözleri, kalkık burnu ve hafif dolgun dudakları vardı. Yaklaşık 1.65 boyunda ve dolgun gö- her neyse.
Gözleri ikimizin arasında gezerken Okyanus'a dönüp "Barım var biliyorsun değil mi? İstesem-" sözümü kesti.
"Olay o değil saçmalamayı kes Eylül."
"Başka nasıl bir süpriz olabilir?"
"Bu Melis." Eliyle kızı gösterdi. "Bundan sonra senin sorumluluğun altında olacak." Gerçekten bu odaya girince beynim duruyor. Hiçbir şey anlamadım, koruma mı olacağım? Gerçekten mi?
"Ne düşündüğünü biliyorum, koruma falan olmayacaksın. Melis'i eğiteceksin."
"Güzel şaka."
"Şaka yapmıyorum. Bir hafta senin odanda kalsın, kendi odası ayarlanınca geçer. Savunma, silah kullanma ve hackerlık öğreteceksin."
"Uğraşamam." diyip odadan çıkmak için arkamı döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No one will save me
Random"Melis'i eğiteceksin." "Güzel şaka." "Şaka yapmıyorum. Bir hafta senin odanda kalsın, kendi odası ayarlanınca geçer. Savunma, silah kullanma ve hackerlık öğreteceksin." "Uğraşamam."