Arabaya doğru yürürken önüme geçen motor beni durdu. Motordaki kişi inip kaskını çıkarınca Melis'in üzerindeki ellerimi sıkılaştırdım.
"Aranıza yeni kişi katılmış."Cevap vermeden yanından geçmeye çalışınca önüme geçip engelledi.
"Ayıp ediyorsun, yıllar oldu. Biraz hasret gidersek fena mı olur?"16 Yıl önce
Yetimhaneden kaçalı aylar oldu. Bu soğukta sokakta yırtık kıyafetler ve ayakkabıyla yaşamak zor ama yetimhanede her gün dayak yemek daha zor. 8 yıldır yemediğim dayak kalmadı. Başlarda çok korkuyordum ama artık alıştım sayılır.Yürürken etrafa bakıyorum. Evlerin içi çok sıcak ve huzurlu gözüküyor. Acaba bir gün benim de bir evim olur mu? Ev diye güvenebileceğim biri. Her neyse, boşuna kendimi umutlandırmak istemiyorum. Doğurdukları gibi atmışlar. Yapayalnızım.
Saat kaç bilmiyorum ama havaya bakılırsa gece yarısını geçmiş olması lazım. Tenha sokaklarda uyumayı pek tercih etmiyorum. Bu yüzden duraklarda yatıyorum. Gerçi her yer tehlikeli ama en azından gece ölürsem ölüm bulunur. Umursayan olur mu ki?
Durağa geldiğimde tahtadan yerin bir ucunda oturan yaklaşık 25 yaşlarındakı ağabeyi gördüm. Diğer ucuna gidip oturdum. Sanırım uyumak için gitmesini beklemem gerekecek.
"Kaç yaşındasın sen?" Sorduğu soruya cevap vermedim. Konuşmayı sevmiyorum. "Ben 23 yaşındayım, ismim de Bora." Hâlâ önüme bakarken kaşlarımı çattım. Neden bana söylüyor ki? "Ben de senin gibiydim ama bak şimdi. Kendi işim var. Birkaç saat daha kalabilirim sonra gideceğim. Sen de istersen benimle gelebilirsin." Konuşmaya ve evinin güzelliklerini söyledi, bana güven vermeye çalıştı.
Yaklaşık bir saat sonra uykusuzluktan kafam düşmeye başladı, gerçekten çok yorgunum. Ağabey kalkıp önümde diz çöktü. "Sadece bir gecelik gel benimle. Sonra beğenmezsen söz buraya bırakacağım seni." Yorgunluğun verdiği etkiyle başımı salladım. Ayağa kalkıp kucağına aldığında kafamı omzuna yasladım. Uykuya dalmadan önce fısıldadım.
"Eylül. 8 yaşındayım."2 Yıl sonra
Bora'yla geleli 2 yıl oldu. Burada mutluyum. Yatacak sıcak yerim var ve aç kalmıyorum. Bora bugün bana bir şey göstereceğini söyledi. Erkenden kalkıp hazırlandım. Odadan çıktığımda Hikmet beni arabaya götürdü. Yaklaşık yarım saat sonra hiç evin olmadığı bir yere geldik. On dakika daha gidince büyük bir deponun önünde durduk. "Gel hadi." Hikmet'i dinleyip arabadan indim.İçeri girdiğimde ortada sandalyede bağlanmış şekilde duran adamı gördüm. Ayak seslerini duyup başını kaldırınca kanlar içindeki yüzünü gördüm. "Alış bu görüntüye Eylül." Bora'ya döndüğümde adamın önünde yere eğilip tek kolunu açıp gelmemi söyledi. Yanına gidince koluyla beni sardı.
"Bu adam, sistemimize sızmaya çalıştı. Ama ne yazık ki iz bıraktı." Parmağıyla adamı işaret etti. "Eğer yakalamasaydık depoların, silahların, adamların ve bizim yerimizin nerede olduğunu öğrenebilirdi. Bu iyi bir şey mi Eylül?" Kafamı hayır anlamında salladım. "Evet, değil. Çantayı getir Hikmet." Büyük çantayı açtığında içinde keskin aletleri, kerpetenleri, tornavida ve çekici gördüm. Gözlerim şaşkınlıkla açılınca Bora tekrar konuştu.
"Korkmana gerek yok Eylül. Ben seni korumaya çalışıyorum. Bilgileri öğrenip gelselerdi, seni alsalardı kötü olurdu değil mi?" Kafamı evet anlamında salladım. "İyi izle, ilerde sen de yapacaksın." Ayağa kalktı, aldığı bıçakla önce birkaç kesik attı. Sonra kerpetenle tırnaklarını söktükten sonra parmaklarını kesmeye başladı. Adam ağlayıp yalvarıyordu ama Bora bana hak ettiğini söylüyordu. En sonunda işkenceye dayanamayıp kime çalıştığını söyledi. "Okyanus."
Duyduğu isimle son bir yumruk atıp Hikmet'ten silahı istedi. Kendi vurmak yerine bana döndü. Eğilip yüzüme baktı. "Neden kendine okyanus diyor biliyor musun?" Kafamı iki yana salladım. "Kendisinin okyanus, bizi de balıkları olarak görüyor. Ne kadar büyük bir balık olursan ol onun içinde olduğunu, suyuna muhtaç söylüyor." Alayla gülüp silahı bana uzattı. "Bu işi senin bitirmeni istiyorum Eylül. Benim seni koruduğum gibi sen de beni korur musun? Benim için yapar mısın?" Silahı aldığımda geri çekildi. Hikmet konuştu. "Patron daha çocuk 10 yaşında." Cevap vermeden bana bakmaya devam etti. Silahı kaldırdığımda "Kafasına." dedi. Kafasına doğru kaldırıp adamın yalvaran gözlerine baktım. Bora'ya baktığımda kafasını salladı. "Koru bizi Eylül." Tekrar adama döndüm ve tetiği çektim.
Bora silahı elimden aldı. "Seninle gurur duyuyorum Eylül."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No one will save me
Random"Melis'i eğiteceksin." "Güzel şaka." "Şaka yapmıyorum. Bir hafta senin odanda kalsın, kendi odası ayarlanınca geçer. Savunma, silah kullanma ve hackerlık öğreteceksin." "Uğraşamam."