one

821 60 52
                                    

Sabah yeniden büyük bir isteksizlikle kalktım. Oraya gitmek bir ızdıraptı benim için. Sizde her türlü dalga konusu olduğunuz bir okula gitmek istemezdiniz. Saate baktığımda hazırlanmak için yeterli zamanımın olduğunu fark ettim. Ama yine de geç kalmamak adına kalktım. Tuvalete girdim ihtiyacımı karşılayıp elimi yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Şimdi sıra formamı giymekte. Okula karşı ayrı bir antipati duymuyordum. Ama aynı şey içindekiler için geçerli değildi. Ben her sabah ki rutinimi gerçekleştirirken formamı çoktan giymiştim. 

(kravat hırkanın içinde)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(kravat hırkanın içinde)

Annem ve babam erkenden işe gittikleri için ben uyandığımda evde olmuyorlar. Bende o yüzden her zaman kahvaltımı yalnız eder, kendime hazırlardım sadece. Bir klasiktir nesquik... Hızlıca yedim ve tabağımı bulaşık makinesine yerleştirdim. Sonrasında son bir kez ayna karşısına geçtim insanların çirkin diye seslendiği yüzüme bakmak için. Hızlıca kafamı çevirdim. Yüzüme bakmak bana kötü hissettiriyordu. Hemen ayakkabımı giydim ve çantamı taktım. Son kontrollerimi yaptıktan sonra dışarı çıktım. Okulum çok uzak değildi bu yüzden her zaman yürüyerek giderdim. Dış kapıyı da kapadıktan sonra yürümeye başladım. 

Çok geçmeden okuluma varmıştım. Yavaş adımlarla kapıya ilerliyordum. Yavaş yavaş yavaş.. Ellerimi birbirine kenetlemiş koridorda ilerliyordum. Etrafıma bakmamaya oldukça özen göstersem de o insanların tiskinti uyandıran sesleri nasıl bir yüze büründüklerini ele veriyordu. Neden böyle şeyler yapar ki insanlar? Neden bir insanı üzmek için sarf ettikleri çabayı kırdıkları kalpleri düzeltmek için harcamazlar? O seslere kulaklarımı kapadım ve adımlarımı hızlandırdım. Sınıfıma geldiğimde aynı uğultuyu hissettim. Sırama çantamı bıraktım ve aceleyle sınıftan çıktım. Bahçede kimsenin olmadığı bir banka oturmuş ders zilinin çalmasını bekliyordum. Bir taraftan hiç görmek istemediğim insanların okula girişini seyrediyordum. Zil birkaç dakika sonra çalmıştı. Hemen ayaklanıp sınıfa ilerledim. Sınıfın kapı eşiğine geldiğimde şok olmuş ve gözlerim dolmuştu.. BUNU YAPMAYA NE HAKLARI VARDI?! Nasıl bu kadar ileri gidebilirlerdi? Adını okuldaki popülerliği yüzünden ve ayriyetten bana yıllardır zorbalık uygulayan olarak başı çektiği için bildiğim Jungkook ve arkadaşları sınıfıma gelip sırama- üstelik sadece sıramla sınırlı kalmayıp çantama da- ketçap ve çeşitli şeyler dökmüş bir de çok komikmiş gibi hepsi gülüyordu. Bu sefer ağlamamaya çalışacaktım. Hayır yapmayacaktım. Üç dört adımda yanlarında bitiverdim. 

+Ne hakla böyle bir şey yaparsınız? Ne cüretle??

İçlerinden Jungkook hemen söze atladı.

-Patentli çirkinliğin bunu yapmamıza izin verdi. Çok güzel olmamış mı?

Birde hala dalga geçiyordu!?

+Senin de patentli egonla harmanlanmış bir izin herhalde? Ne kadar iğrençsiniz. 

deyip çantamı aldım ve sınıftan çıktım. Daha fazla dayanamayarak ağlamaya başlamıştım. Şuan o kadar hızlı koşuyordum ki nefes dahi alamıyordum. Okuldan biraz uzaklaşınca ellerimi bacaklarıma koyarak soluklandım. Ama bir yandan bitmek bilmeyen hıçkırıklarımla ağlıyordum. Her seferinde aynı şeyi yaşıyordum. Bıktım usandım artık. Her zaman yalvarıyordum tanrıma bir an önce bitsin bu işkence diye..

overbearing | sookookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin