two

655 57 72
                                    

Bileğimin şiddetli ağrısına kalktım bu sabah.. Dün fark etmemiştim başka şeyleri düşündüğümden bu kadar ağrıdığını. Hızlıca yataktan kalktım ve eczane dolabımdan ağrı kesici bir krem alıp sürdüm. Sonra bir sargı bezi ile bileğimi sardım. Saate baktığımda 6.30 a geliyordu. Gerçi havanın karanlığından da saatin erken olduğunu tahmin etmiştim. Bir bilek yüzünden güzel uykumdan oldum. Evimde kendi alanımda bile gitmiyordu bende bıraktığı etkiler, izler.. Eskiden sadece mental olarak acı çekerken şimdi fiziksel, ruhsal, zihinsel her türlü acı çekiyordum. Dün yaşadığım şeyler bu zamana kadar bana yaşattıkları en kötü şeydi. Dün gerçekten bu kadar ileri gideceklerini tahmin edememiştim. Demek çirkinliğim insan denen canilere çok batıyor.. Her insan güzel değil midir? Bence bu dünyada çirkin olan tek şey insanların zihniyetleri ve kurum bağlamış kalpleridir.

Bileğime bakıp bir yandan kendi kendime konuşurken saat çoktan 7 olmuştu. Ayaklandım banyoya gitmek için. Bileğimi incitmeden klasik işlerimi halletmeye çalıştım. Ben hiç gitmek istemiyorum oraya hiç hem de.. Ama son senem ve üniversite hayalim var.. Dersleri kaçırmamam, eksik kalmam gerek. Okulumu değiştirmek istedim her zaman ama annem ve babam benim böyle şiddet gördüğümü bilmiyorlar. Üzülmesinler diye her zaman sakladım. Ve bu yüzden de /okul transferi için gerekli başka bir sebebim olmadığından ötürü/ böylesine zorbalığa yıllardır katlanıyordum. Kafamda adeta 1. Dünya Savaşı'nın özeti dönüyordu. Ve ben hala giyinmemiştim cidden gidip gitmemek arasında çok düşündüm ama gitmeliydim. Hem annemlere ne derdim? Onun için daha fazla oyalanmadan hazırlanmaya başladım. Formamı giydim ve çantamın üzerinde yeterince kurumuş mu diye göz gezdirdim. Evet kurmuştu şükürler olsun ki.. Benim şuan da tek derdimin üniversite sınavı olması gerekirken çantam kurumuş mudur acaba diye telaşlanıyorum...

Apar topar üstümü giyindim ve kahvaltı etmeden evden ayrıldım. Normal kalktığım saatin 1 saat öncesinden kalmıştım ama sırf bunları düşündüğüm için saatin farkına varmamıştım ve sonuç olarak evden geç çıkmıştım. Normal adımlarımı biraz daha hızlandırıp okul yolunda ilerliyordum. Evet geç kalacaktım ama en fazla 5 10 dakika.

Okula vardığımda ders zilinin çaldığını fark ettim. Kolumdaki saatime baktım okula girmeden önce. 8'i 40 geçiyordu. Tahminlerim doğruydu sadece 10 dakika geç kalmıştım. Ama burada biraz daha oyalanırsam hoca beni derse almayabilirdi. Tekrar koşar adımlarımı ayarladım ve sınıfımın bulunduğu kata çıktım. Koridorlar bomboştu ve sınıflardan ders anlatan hocaların sesi yükseliyordu. Koridorun en sonunda bulunan sınıfıma doğru yol aldım. Hızlıca üstümü düzeltip hocaya ne söyleyeceğimi düşündüm. Son bir kez derin nefes aldım ve kapıyı tıkladım. İçeriden gel denildiğini duyunca kapıyı açtım ve sınıfa girdim. Girdiğim anda acınası laflarıyla sınıfı inleten kişilerin seslerini duymam bir oldu.

*Baksana şuna nasıl hala okula gelebiliyor??
#Doymadı herhalde nasıl bir midesizlik bu?
×Bu acaba kendini görünce kusma isteği gelmiyor mu?
¤Çirkin gelmiş yine..

Bunlar ve daha fazlası sınıfa girdiğim andan beri duyulan tek cümlelerdi. Hoca yüksek sesle;

-Susun!!!! Ne kadar kötü insanlarsınız. Arkadaşınız dün sizin yüzünüzden okulundan kaçtı burada hala ona ağıza alınmayacak laflar ediyorsunuz.. Gerçekten sizin gibilere değil laf anlatmak ders anlatmak bile zor ve iğrenç bir şey.

deyip sınıftan çıktı. Adam o kadar güzel konuşmuştu ki... Ona teşekkür etmeliydim. Bana iğrenerek bakan bir sınıf dolusu insanı arkamda bırakıp adamın peşinden takıldım. Tam öğretmenler odasına gireceği sırada hocam diye seslendim. Kafasını yana çevirince benim olduğumu fark etti. Hızlıca yanına gittim.

overbearing | sookookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin