Yanağımdaki sıcaklık.. Daha yumuşacık dudakları değdiği saniye yanağımı volkan gibi yakmaya başlamıştı. Rüya değildi bütün bu olanlar. Jeon Jungkook bana aşkını itiraf etti! Dudakları yanağımla birleşmiş bir şekilde duruyorduk yağan karın altında. Kar yağmasına rağmen soğukluk hissetmiyorum. Sanırım tarif edilemez bu duygunun güzel hisleri yaşattığı gibi aynı zamanda insanın beş duyu organını da hissizleştirmesiyle alakalı bir durum. Bu duygular çok güzeldi ama aklımın almadığı o kadar çok şey var ki.. Jungkook uzun öpücüğünün ardından dudaklarını yanaklarımdan çekti ve araladı;
-Jisoo cevap vermeyecek misin?
Ne yapmalıyım şimdi.. Şuan o kadar değişik bir şey yaşıyordum ki kolumu nasıl hareket ettireceğimi bile unuttum diyebilirim. Ağzımı oynatamıyorum bile?! Jungkook karşımda öylece duruyordu ve tatlı bir şekilde gülümsüyordu muhtemelen yaptığı hareketten sonra ne yapacağımı kestiremediği için. Ama o da 2 dakikanın sonunda anlamıştı benden ses seda çıkmayacağını.
-Jisoo-yaa okulun ardındaki kafeye gidip bir şeyler içmeye ne dersin? Hadi gidelim ve konuşalım.
Benden ufakta olsa bir tepki bekledi ve bende zor olsa da kafamı aşağı yukarı salladım.
Koluna girmemi sağlayarak yanaştı bana ve yavaş adımlarla yürümeye başladık. Bir sokak sonra bahsettiği kafeye gelmiştik. Kolumu bıraktı ve nazikçe kapıyı açtı. İçeri girmemi bekledikten sonra kendi de girdi ve önden yürümemi işaret etti. Çok nazik davranıyordu.. Bende bu sırada içeriyi kontrol ettim. Kalabalık değildi ve bu çok iyiydi. Şuan ikimizin birlikte görülmesi pek hoş olmazdı.. Kafamda oldukça şey yer kaplarken oturmamız için bir masa bile bulamamıştım. Arkamı döndüm. Jungkook'a gözlerimle derdimi anlatmaya çalıştım. O da anlamış olacak ki şuraya ne dersin diyerek beni cevapladı. Gösterdiği yer fena sayılmazdı. Çevre masalarda hiç kimse oturmuyordu. Mekanın en köşesinde ve cam kenarında kalıyordu. Tamam, hiç fena sayılmazdı. Kafamı olumlu anlamda salladım ve sandalyeyi çekip oturdum. Buraya girdikten sonra fiziksel fonksiyonlarım yerine gelmişti. Bakalım şimdi dil fonksiyonum nasıl çözülecekti? O da karşıma oturmuştu. Eline aldığı listeden bir şey seçti ve garsonu çağırarak siparişi verdi. Bende pür dikkat onu izliyordum. Bu süre zarfında hayatımda hiç izlemediğim kadar izlemiştim onu.. Hayat ne kadar garip? Birden bana döndü ve gözlerimin içinde gezindi. İkimizde legal bir şekilde birbirimizin yüzlerini keşfediyorduk. Garson siparişleri getirene dek birbizimize bu denli uzun süre baktığımızı hatırlamıyorum. Buyrun efendim diyen çocuğa teşekkür ettikten sonra iç çekti Jungkook. Bu iç çekmesi asıl konuya ister istemez geldiğimizi söylüyordu. Artık dilimin bağının çözülmesi gerektiğini söylüyordu bir de.. Hâlâ bu konuya girmek istemeyek kahveden bir yudum aldım. Sıcacıktı ve zaten yanan bedenimi bir de o yakmıştı. İyice sıcak olduğunu hissettiğim için montumu çıkardım ve sandalyenin arkasına astım. Jungkook'a baktığımda montunu asıyordu benim gibi. Tüm bu gereksiz şeylerin ardından tekrar gözlerimiz buluşmuştu. Az önce utanmadan yüzünün her detayını incelemişken şimdi göz göze geldiğimiz an suçluymuş gibi kaçırıyordum gözlerimi. Bu utanmışlığımı kenara atan şey boğazını temizlemesi olmuştu. Bu ayrıca şimdi konuşmaya başlıyorum demekti. Bende tekrar ne kadar büyük bir şey yaşadığımı anlamış bir şekilde paniğe kapılmıştım. Jungkook bana aşkını itiraf etmişti hatta öpmüş idi.. Heyacan yine bedenimi kaplamıştı. Ben bu kadar heyecanlıyken o konuşmaya başlamıştı.-Jisoo, seni seviyorum. Ben o mektubu senin için yazmış, bilekliği senin için almıştım..
Senin hislerini az çok tahmin ediyorum ama ben sende aynı duyguları hissediyorsun diye düşünmek istiyorum. Ben seninle olmak istiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
overbearing | sookook
FanfictionYıllardır zorbalık yaptığı kıza aşık olacağı tahmin edilemez bir gerçekti..